Rojava’da komün, meclis kooperatif sistemi ve devrimi konu alan ‘Heval Kekê Min’ filminin çekimlerine başlandı
Rojava Devrimi’nin önemli göstergelerinden olan, komün, meclis kooperatif sistemi ve devrimle yeniden inşa edilen toplumsal hakikati dile getiren ‘Heval Kekê Min’ filminin çekimlerine başlandı. Filmin yönetmenliğini Haşim Aydemir, yardımcı yönetmenliğini ise Nadya Derviş yaptı.
Rojava devrimi anlatılıyor
Film ile bilgi veren Filmin yardımcı yönetmenliğini üstlenen Nadya Derviş, “Rojava’da yaratılan yeni sistem veya inşa edilen yaşamın model olarak her yere yayılmasını sağlayacak. Bunu da Rojava’da var olan halkların kardeşliğiyle anlattık. Bir köyde halklar komünal yaşıyor, komünal bir yaşamı yaratıyor. Aynı zamanda da Tebqa’nın özgürleştirilmesi ardından Reqa kentinin özgürleştirilmesi dönemini de işliyor. YPJ-YPG savaşçılarının kenti özgürleştirmek için verdiği mücadele, savaşçıların halkla ilişkilenmesi de ön plana çıkarılıyor. Toplum ve savaşçıların gerçekliği gözler önüne seriliyor. Savaşçılar ve halkın beraber nasıl bir sistem yarattığına vurgu yapan nitelikte. En önemlisi de savaşçıların bu halkın, devrimin; evladı, militanları, abileri, ablaları, kardeşleri, çocukları olduğu dile getiriliyor. Birden fazla konu iç içe işlenerek Rojava Devrimi anlatılıyor. Anlatılan tabii ki de denizin yanında bir damla su misali” diye konuştu.
Devrimin sanatını yaratıyorlar
Hava koşullarından kaynaklı sorunların yanı sıra Türk devletinin saldırılarının büyük sorun olduğunu fakat hiçbiri engel olarak görmediklerini kaydeden Nadya Derviş, “Kültür ve sanat faaliyetinden yoksun bir halk gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Kendi rengi, kültürü, kimliği ve diliyle sanat yapmadı, sanatın içinde yer almadı. Devrim içerisinde kendi halkıyla, imkanıyla, deneyimle ilk kez devrimin sanatını yaratıyorlar. Dolasıyla eksiklikler yaşanıyor. Özellikle oyuncularımızın tecrübeleri devrimin ömründen daha az” dedi.
Gücümüzü ise halkın dili
Devrimin inşası ve savaşın iç içe yaşandığına işaret eden Nadya Derviş, “Israrımız, direnişimiz böylesi ortamda sanatı küllerinden var etmek. Film-dizi-tiyatrolarımızın kurguları hakikatle örülüyor, yaşanmışlıkların bir parçası. Böylesi ortamda çekim yapmak güç veriyor. Direniş, özgürlük ve mücadele anlatılıyor. Aslında ara vermeden çalışmamız ya da setlerin durmaması, savaşa rağmen direnişimiz ve mücadelemizin ispatı oluyor. Gücümüzü ise halkın dili, kültürü, kimliği ve varlığını anlatan filmlerin halk tarafından sahiplenmesinden alıyoruz. Halk ilk dönemlerde artık bizim de mi filmlerimiz olacak diyerek seviniyordu. Sinema salonlarımız olmazsa da küçükten büyüğe kadar bir araya geliyor bir beyaz perde aracılığıyla birlikte izliyoruz. Bundan daha sevindirici ne olabilir ki. İlk heyecanımızı hala koruyoruz. Umudum o ki; önümdeki süreçte daha başarılı, halkımızın gönlüne göre ve iyi eserlere imza atalım” diye konuştu.
Kaynak: ANF