Faili belli Sûr’dan faili meçhul Tahir Elçi cinayetine: Dosya bilerek sürüncemede bırakılıyor
Heval Elçi
Amed Barosu Başkanı olan ve uzun yıllardır ‘faili meçhul’ cinayet davalarına bakan Tahir Elçi, İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucularındandı.
90’lı yıllarda Kürtlere yönelik yargısız infaz, ‘faili meçhul’ cinayetler, köy yakma ve hak ihlali davalarının avukatlığını yaptı.
Amed Licê’de kalekol inşaatını protesto ederken askerlerin açtığı ateşle öldürülen Medeni Yıldırım davası, henüz 12 yaşında sokakta vurulan Nihat Kazanhan davası, 1993’te 16 kişinin öldürüldüğü Licê davası, 34 kişinin savaş uçaklarının bombardımanıyla 2011’de öldürüldüğü Roboski davası; Elçi’nin avukatlığını yaptığı davalardan sadece bazılarıydı.
Elçi, Şirnex’te 26 Mart 1994’te F-16’lar ile bombalanan köyler ve 38 kişinin öldürülmesiyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2013’teki Türkiye’yi “köy bombalamak” suçundan mahkûm ettiği davanın ve Amed KCK davası avukatlarındandı.
Sokağa çıkma yasakları…
Halkların desteğini alarak 2013 yılında başlayan ‘çözüm süreci’, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çözüm sürecini buzdolabına koyduk, şimdi operasyon zamanı” açıklamasıyla fiili olarak bitirildi. 16 Ağustos 2015 tarihinde sokağa çıkma yasakları başlatıldı.
Amed’in Sûr ilçesinde ilk sokağa çıkma yasağı, 6 Eylül 2015’te ilan edildi. 15 mahalle ve 1 caddeyi kapsayan ilk yasaklar, 30 Kasım’a kadar 5 kez ilan edildi. Elçi’nin katledildiği tarih, sokağa çıkma yasaklarının da başladığı tarihlere denk geldi. Elçi başkanlığındaki Amed Barosu ise yaşanan bütün hak ihlallerini raporladı.
Mart 2016 sonuna kadar devam eden yasaklar 103 gün sürdü. Devam eden yıllarda da sokağa çıkma yasakları bölgesel olarak uygulanmaya devam etti.
Sokağa çıkma yasakları süresinde tarihi Sûr, saldırılar ve bombardımanların hedefi oldu. Onlarca insan hayatını kaybederken, 23 bine yakın kişi göç etmek zorunda kaldı. Birçok tarihi miras zarar gördü, 3 bin 569 yapı yıkıldı.
Hedef gösterildi
Baro Başkanı Tahir Elçi, 14 Ekim 2015 akşamı gazeteci Ahmet Hakan’ın CNN Türk’teki “Tarafsız Bölge” programına katılarak Sûr’da yaşananları anlattı. Program sırasında Hakan’ın, “PKK terör örgütü müdür?” sorusunu yöneltmesi üzerine Elçi, “PKK, terör örgütü değildir. PKK’nın bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan toplumda çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” diye cevap verdi.
O cevabın ardından sanal medya ve yandaş medya üzerinden linç kampanyası başlatıldı. Elçi, günlerce hedef gösterildi, ölüm tehditleri aldı.
20 Ekim 2015 günü “tüm aramalara rağmen bulunamadığı” iddiasıyla yakalama kararı çıkarılan Elçi, ‘makamında’ gözaltına alındı.
Tahir Elçi, “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. İfadesinde, “Ben sözlerimin arkasındayım ve doğru olduğuna inanıyorum” dedi.
Davutoğlu: Beyaz Toroslar
Elçi’nin serbest bırakıldığı gün, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı Wan mitinginde, “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” dedi.
Aynı Davutoğlu, Elçi’nin katledilmesinin ardından ise, “Bu olay mutlak surette aydınlatılacaktır. Bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Bu terör saldırısı sonrasında Sayın Tahir Elçi’ye dönük olarak bir suikast gerçekleşmiş olması, böyle bir durum varsa mutlaka araştırılarak kim bunu yaptıysa ortaya çıkarılacaktır” ifadelerini kullandı.
Dört Ayaklı Minare…
Elçi, 28 Kasım 2015’te, Sûr’da 16. yüzyıldan kalma Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaparken katledildi.
Elçi’nin açıklama yaptığı sokağa giren Uğur Yakışır ve M.G. ile polisler arasında çatışma çıktığı ve sıkılan kurşunlardan biri ile Elçi’nin öldüğü iddia edildi. M.G. olay yerinde hayatını kaybetti, Uğur Yakışır ise firari sanık durumunda kaldı. Ancak Elçi’ye isabet eden kurşunun hangi silahtan çıktığı hâlâ tespit edilemedi.
Daha doğrusu, Elçi cinayetini PKK’nin üzerine yıkmak için özel çaba gösteren savcılık, bu konudaki bütün araştırma taleplerini görmezden geldi.
Çalışmayan kameralar
Amed Baro Başkanı Elçi’nin katledilmesinden sonra etkin bir soruşturma süreci yürütülmedi. Olay yeri incelemesi yaklaşık 5 ay sonra yapıldı. 83 delilden sadece 43’ü toplandı. Tahir Elçi’nin ölümüne neden olan mermi çekirdeği bulunamadı. Öldürüldüğü sokakta bulunan 30’u aşkın polisin silahlarına dair kriminal inceleme yapılmadı.
Elçi’nin vurulma anının da olduğu polis kamerası görüntülerinde 13 saniyelik kesinti olduğu ortaya çıktı. Bu polis kamerasına ait hafıza kartı bulunmadı.
Aynı sokakta bulunan PTT Şubesi’ne ait 5 no’lu güvenlik kamerası kayıtlarında 17 dakikalık görüntü kesintisi olduğu ortaya çıktı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adli Tıp ve balistik inceleme uzmanlarına hazırlatılan raporda, “Tahir Elçi’nin ölümüne neden olan atışın hangi silahtan, hangi açıyla, kişinin hangi vücut pozisyonu ile nasıl gerçekleştiğinin tıbben ve fizikken bilinemeyeceği” savunuldu.
Londra Üniversitesi Raporu
Amed Barosu’nun talebi üzerine, gazetecilerin çektiği olay yerine ait görüntüleri Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü Forensic Architecture’a gönderdi.
Kurum, hazırladığı raporda, Elçi’nin öldürüldüğü esnada ateş açan polislerin atış yönü ve sayısı ile yere düştüğü ana dair yapılan incelemeler sonucunda üç polise “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçu isnat edildi. Ancak polislerden birinin silahından çıkan kurşunun Tahir Elçi’ye isabet etmiş olma olasılığının daha yüksek olduğu tespiti iddianamede dikkate alınmadı.
Raporu 8 Şubat 2019’da kamuoyu ile paylaşan baro, savcılığın raporun işaret ettiği şüpheli polislerin kimliklerini dahi belirlemediğini duyurdu. Başsavcılık ise Forensic Architecture raporu sonrası Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) yeni bir rapor hazırlanmasını istedi. ATK bu talebi reddetti.
İddianame ise 5 yıl sonra hazırlanabildi, katledilmesinin aydınlandırılması için açılan, 3’ü polis olmak üzere 4 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 5 yıl sonra 21 Ekim 2020’de başladı.
Dava Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. İddianamede, sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istendi.
Duruşma süreçleri
21 Ekim 2020: İlk duruşma yoğun güvenlik önlemleri altında yapıldı. Reddi hakim talep edildi.
3 Mart 2021: İkinci duruşmada sanıklar hakkında tutuklama talepleri reddedildi.
14 Temmuz 2021: Lojman 2019 ve i61 rumuzlu gizli tanıklar ilk ifadelerindeki beyanlarını değiştirdi ve olayı görmediklerini belirtti. Tanıklardan biri savcı tarafından kandırıldığını söyledi.
12 Ocak 2022: Olayın üzerinden geçen zamanda delillerin ortadan kaybedildiği gerekçesiyle sanıkların tutuklanması talepleri de yine reddedildi.
15 Haziran 2022: İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün görevlendirdiği iki Mülkiye başmüfettişi ve bir polis başmüfettişinin hazırladığı “Araştırma Raporu” dava dosyasına girdi. Avukatlara verilmeyen 59 sayfalık raporda, bazı konuların raporun kapsamı dışında bırakıldığı bilgisi yer aldı ve cinayet öncesinde takip edilen örgüt üyesi Mahsum Gürkan’ın telefonlarının iki yıl boyunca İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından dinlendiği ortaya çıktı. Katılan avukatların olay yerindeki istihbaratçıların dinlenmesi, talebi reddedildi. Cinayetin işlendiği dönemde başbakan olan Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar verildi.
19 Eylül 2022: Mahkeme, Ahmet Davutoğlu’nun dinlenilmesinden vazgeçti.
23 Kasım 2022: Mahkeme Başkanı ve üyeler duruşma salonunu terk etti.
5 Temmuz 2023: Ahmet Davutoğlu’nun dinlenilmesi bir kez daha reddedildi.
Adeta ‘faili meçhul’ siyasi cinayetler gibi güpegündüz, kalabalıklar içinde katledildi Tahir Elçi. Elçi’nin katledilmesinin ardından Sûr’daki sokağa çıkma yasağı, en uzun yasak olarak tarihe geçti. Kurşunun hangi silahtan çıktığı sekiz yıldır belirlenemiyor. Dava süreci ise bir başka ‘faili meçhule’ sürüklenmeye çalışılıyor…
Sokağa hapsedilen suikast
“Tahir Elçi suikastı sadece Dört Ayaklı Minarenin bulunduğu sokağa hapsedilecek bir suikast değil. Öncesi ve sonrası süreçle birlikte değerlendirilmesi gerekir” diyen Amed Baro başkanı ve aynı zamanda dava avukatı Nahit Eren, Elçi’nin katledilmesi sürecini şöyle değerlendirdi:
“Tahir Elçi cinayeti ilk yaşandığı andan itibaren cinayeti aydınlatmama yönündeki isteksizliği, soruşturma aşamasında da kovuşturma (yargılama) aşamasında da gördük. Tahir Elçi suikastı sonrası bölgede yaşananlar, Diyarbakır’da yaşananlar bunların tümünün birbiriyle bağlantılı olduğu ve bunun da aslında cinayetin aydınlatılmaması konusundaki niyetin sebeplerini oluşturduğu kanaatindeyiz. Mahkemenin her celsesinde, Tahir Elçi’nin çıktığı program sonrası sarf ettiği sözlerden sonra başlayan, devamında katledildikten sonra Sûr’da yaşananların bütün olarak cinayetin aydınlatılması konusunda araştırılması gereken süreçler olduğunu belirttik. Bütün taleplerimizin reddedilmesi bu cinayetin aydınlatılmamasını isteyen iradenin gücünü kanaatimce gösteriyor.”
Çarşamba günü görülecek duruşmanın Tahir Elçi’nin katledilme tarihine denk gelmesinin anlamlı bir yanı olduğunu söyleyen Eren, anma nedeniyle kente yurt içi ve yurt dışından birçok hukukçu ve baro başkanının geleceğini belirtti. Eren, 29 Kasım’da gerçekleşecek duruşmaya dair beklentileri içinse “Beklentimiz geçmiş duruşmalarda olduğu gibi mahkeme heyetinin her türlü dış baskı ve etkiden arındırılmış, bağımsız bir şekilde bu cinayetin aydınlatılması konusunda biz katılanların talepleri konusunda ara kararlar vermesi. Aksi durumda bu iddianame ile bu cinayetin aydınlatılması mümkün olmayacaktır” dedi.