Enternasyonalizm ve sınıf mücadelesi konulu panelde konuşan HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, Demokratik ulus paradigmasının ezilen kimliklerin örgütlenmesi bakımından öneriler sunuyor
Devrimci Parti Ankara İl Örgütü, “Enternasyonalizm ve sınıf mücadelesi” konulu panel düzenledi. Partinin genel merkezinde gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü partinin Parti Meclisi (PM) Üyesi Eylem Dağdeviren yaptı. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, Bağımsız Feminist Hülya Osmanoğlu ve Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçı’nın konuşmacı olduğu panele çok sayıda kişi katıldı.
İlk olarak konuşan Gamze Taşçı, enternasyonalist mücadelenin iki başlıktan tartışılması gerektiğini belirterek, “Bunlardan bir tanesi sınıf mücadelesidir. İkincisi ise Marksist mücadelenin uluslararası iş birliği ve kapitalist ulus devletlerdeki işçi sınıfının mücadelelerinin birlikteliği, antiemperyalist ulusal mücadelelerin bağlamında bunun işçi sınıfıyla kuracağı enternasyonalist bağdır. Birbirinden ayıramayacağımız düzeyde önemli ve birbirinden ayırdığımız kertede enternasyonalizm bağlamında kimi sapmalar yaşayabileceğimizi düşündüğümüz tartışmalar ve konjonktürel olarak Filistin ve Kurdistan meselesi yakıcı bir bicimde gündemimizi oluşturdu” diye konuştu.
Ortak mücadele hattını geliştirmek
Ardından konuşan Hülya Osmanoğlu da gelinen noktada Türkiye sosyalist hareketi ve Kürt siyasi hareketinin seçim ittifakıyla yan yana geldiğini belirterek, “Enternasyonalizm dediğimizde Türkiye sosyalist hareketinin tarihi itibariyle akla gelenler İspanya iç savaşı ve 1980 yılının sonuna kadar da Filistin gündemdeydi. O güne kadar Kürt özgürlük mücadelesi gündeme gelmemesiyle ünlüydü. 90’lardan itibaren sosyalist hareketin kimi parçaları Kürt hareketiyle siyasal düzeyde ittifak ilişkilerini geliştirdi. Bu süreç birlikteliği gelişerek devam etti. Geldiğimiz nokta ise HEDEP’e kadar ulaştı. Fakat bugünden baktığımızda tabi ki Türkiye’deki kimlik politikalarının öne çıkışı, sınıf mücadelesi geriye gitmesi enternasyonalizm dediğimiz şeyin açık alanda siyasal ittifaklarla sınırlı olmasıdır. Yani siyasi partilerde bir ortak mücadele hattı geliştirmeyi de seçim ittifakları ile sınırladık. Bu sadece Türkiye sosyalist hareketi ilgili bir durum değil. Mesela 1990 yılında Kurdistan’da örgütlenmeyi bıraktık. Çünkü Kurdistan’da süren mücadelenin artık dinamikleri ve boyutuyla Türkiye işçi sınıfının mücadelesi dinamikleri ve boyutları arasında bir paralellik kalmamıştı. İttifaklar gelişti ama seçim ittifakına dönüştü” ifadelerini kullandı.
Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz
Son olarak konuşan Cengiz Çiçek ise mücadelede stratejik hedefleri seri hale getirilmesinin gerektiğinin altını çizerek, “Lenin’in bir sözüne denk geldim. Diyor ki ‘Soyut gerçek yoktur, gerçek her zaman somuttur’. 90’lı yıllarla bu dönemi kıyasladığımızda biz de söz konusu gerilemeler mücadeledeki daralmalar ve mevzi kayıplarının en başına tahlil, teorik gücünü yerleştiriyorum. Buralarda ciddi mevziler kaybediyoruz. Her zaman dediğimiz gibi ‘devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz’. Devrimci teorinin inşasında komünistlerin ve devrimcilerin çok ciddi daralmalar yaşadığı söz konusudur. Bunun niye söylüyorum. Bu topraklarda somut durum nedir? Ortadoğu sorunu ve dünya kapitalizminin somut durumu nedir? Bu soruları üst üste sorduğumuzda önümüzü açacak, zihnimizi berraklaştıracak stratejik hedeflerimizi daha seri hale getirecek zeminler yok. Bu konuda bizim ideolojik işçilik dediğimiz meseleye bence biraz daha fazlasıyla yoğunlaşmamız gerekiyor. Yaş kuşak itibariyle yaşlanmamızın bir nedenidir. Teori dediğimiz şey canlı ve üretim halindedir. Yeni çelişki alanlarını yeni karşı karşıya geliş alanlarını çok doğru ve yerinde tespit edebildiğimizi düşünmüyorum” diye belirtti.
Demokratik ulus paradigması
Demokratik ulus paradigmasının ezilen kimliklerin örgütlenmesi bakımından öneriler sunduğunu söyleyen Çiçek, “Enternasyonalist mücadele dediğimiz sadece silahlı mücadele ile sınırlı ise burada bir eksiklik yapıyoruz demektir. Kürt özgürlük hareketinin siyasal mücadele paradigmasına göre siyasal mücadele sosyal mücadelelerle güçlendirilmediği sürece o siyasal mücadele yenilmeye mahkumdur. Siyasal mücadelenin içerisinde sosyal mücadeleler güçlendirmemiz gerekiyor. Sayın Öcalan’ın kapitalist moderniteye karşı geliştirdiği demokratik modernite paradigmasında aslında Kurdistan devriminin bir bütün olarak ezilen kimliklerin kendi yaşamlarını nasıl örgütleyeceğine yönelik ciddi önermeler var” dedi.
Panel, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
Kaynak: MA