Devrimci mücadelelerde bazen bir ses sustuğunda, bir daha duyulmaz, unutulup gider sanılır. Ama öyle değildir o işler. Bir gün bir başkası devralır nöbeti ve yüksek sesle dünyaya seslenir: Ben Şadiye Ebu Gazele!
Arif Mostarlı
Kahire’deki Ayn Şems Üniversitesi’nde sosyoloji/psikoloji öğrencisi olan genç kadının, ailesinden gelen “orada kal ve eğitimini tamamla” baskısına verdiği yanıt şöyleydi: “Diplomanın ne anlamı var ki, onu asacak bir duvarımız bile yoksa.”
Yıl 1967’ydi. Şadiye Ebu Gazele, tereddüt etmeden ülkesine, Filistin’e geri döndü. Şimdilerde adı Gazze ve Cibaliye kampındaki iki lisede (belki de yıkılmış olan iki lisede!) yaşayan Şadiye’nin en önemli kararıydı bu. Döndü ve ertesi gün eline silahı alıp özgürlük mücadelesine katıldı.
Tarihten gelen zincir
Aslında onun Siyonist işgale karşı mücadelesi epey önceden başlamıştı. 8 Ocak 1949’da Nablus’ta varlıklı, dindar ve vatansever bir ailede doğan Şadiye, Fatımi Kız Okulu’ndan mezun olduktan sonra Kahire’ye üniversite eğitimi için gitmişti. Ama yaşadıkları ve gördüklerini hiç unutmadı; bütün acılarıyla birlikte işgali her gün benliğinin derinliklerinde hissetti. 1964’te Corc Habaş’la tanışması hayatının dönüm noktasıydı. Önce Arap Ulusal Hareketi’ne dahil oldu. 11 Aralık 1967’de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) kurulduğunda ise ilk üyelerden biriydi.
Şadiye de bir ucu 1930’lara giden ilk kadın savaşçılar kuşağının bir devamıydı özünde. Öğretmen Muheba Hurşid’in Yafa’da kurduğu ilk silahlı kadın örgütü Zahrat al-Uqhawan (Krizantem Çiçekleri) bunlardan biriydi. Krizantem Çiçekleri, adını bir İngiliz keskin nişancısının on yaşındaki Filistinli çocuğu başından vurması olayından alıyordu. Örgüt, operasyonların organize edilmesi ve uygulanmasında, strateji oluşturulmasında ve kullanım için silah toplanmasında yer almıştı. İlginç bir kadın olan Muheba, katliamcı bir Siyonist örgüt olan Haganah liderlerinden Moşe Dayan’ın yeğeni Rachel’i bile ikna etmiş ve sıkı bir dostluk kurabilmişti.
Ve elbette ondan öncekiler… 1893 yılında Afula kasabasındaki ilk kadın protestosundan 1903’lere ve sonrasına kadar uzanan Filistin kadın dernekleri, örgütleri… Şadiye’nin ve daha sonraki cesur kadınların ucuna eklendiği uzun bir tarih.
Savaşçı ve örgütçü
FHKC resmi belgelerinde onun Filistinli kadınların askeri örgütlerini yönettiği anlatılırken şöyle söyleniyor: “Şadiye, 1967 sonrası dönemde silahlı mücadeleye katılan ilk Filistinli kadınlardan biriydi. Ayrıca kendisini askeri direniş için kapsamlı bir mücadelenin parçası olarak eğitime ve siyasi mücadeleye derinden adamıştı. Her zaman mücadelenin bütünlüğünü ve ulusal kurtuluşla toplumsal kurtuluş arasında hiçbir ayrım olmadığını savundu. Bireycilik yerine kolektif ve örgütlü çalışmaya güçlü bir şekilde inanıyordu ve silahlı mücadeleyi yönlendirmede kültür, politika ve stratejinin rolünü vurguladı. ‘Devrimci teori olmadan devrimci hareket olmaz’ onun temel ilkesiydi.”
Şadiye’nin “Onlarca genç kadın ve erkeği siyasi ve askeri eğitimle örgütleyerek kurtuluş mücadelesinde liderliğe hazırladığını” belirten FHKC, yaşamını yitirmesinin ellinci yılında onu anarken, gençler için geliştirdiği müfredatın bir parçası olarak dünyadaki diğer ulusal kurtuluş hareketlerinin deneyimlerini incelemeyi, dünya edebiyatını okumayı ve kadınların sömürgeciliğe, toplumsal baskıya karşı mücadelesini örgütlemeyi hedeflediğini vurguluyor.
Şadiye için, “Anlayışlı düşüncesi ve iç demokrasiye olan bağlılığıyla tanınıyordu” ifadelerini kullanan FHKC, “Yoldaşları arasında sorunları yüksek bir sevgi ve saygıyla tartıştı ve Filistin’in kurtuluşunun ortak hizmetinde farklı örgütlerdeki mücadelecilerle askeri eylemler dahil sık sık birlikte çalıştı” diyor.
28 Kasım 1968’de, bir askeri eylem öncesinde evinde kazara bomba patlamasıyla yaşamını yitiren FHKC’nin ilk kadın şehidi, henüz 19 yaşındaydı ve geride bıraktıkları işte bunlardı.
***
Ama hepsi bu kadar değil!
Çok değil, iki yıl sonra işgalciler Şadiye’nin adını bir kez daha duydular!
6 Eylül 1970’te Nikaragualı enternasyonalist savaşçı Patrick Arguelo ile birlikte bir İsrail uçağını kaçıran FHKC militanı Leyla Halid, uçakta kontrolü ele geçirdikten sonra hoparlörden yolculara şöyle sesleniyordu: “Bayanlar ve baylar, uçuş sırasında gösterdiğiniz nazik ilgi ve işbirliğiniz için teşekkür ederiz. Kaptanınız artık Şadiye Ebu Gazele’dir. Bu benim ismim değil tabii ki; benim adım Leyla Halid. Şadiye Ebu Gazele, ülkemizin ilk kadın şehidiydi ve ben İsraillilerin işlediği suçları dünyaya anlatmak için 840 sefer sayılı bu uçuşta onun adını almış bulunuyorum. Teşekkürler…”
Zincir… Hiç kopmadan ve hep yeni halkalar eklenerek…