Ulus devletler, çerçevesini çizdikleri tekçi anlayışlarının dışında kalan farklı kültür, din, inanç, etnisite, mezhep veya kimlikleri tekleştirmek için kültürel soykırımla veya asimilasyon politikaları ile yok etmeye çalışmıştır. Başka bir ifade ile rıza toplumu süreklerinin “tarihsel hafızası, tüm geçmişi” yok edilmeye çalışılıyor. Bu mana ile toplumun “tüm geçmişi” kültür olarak tanımlanabilir.
Toplumun tarihsel hafızası, zihniyeti demek; düşünce sistemi, ahlaki-politik değerleri, kavramsal, kuramsal yapısı, sanatı, bilimi, zaman ve mekanda bıraktığı iz kültür kavramı ile tanımlanır. Toplumu var eden bu değerler o toplumun ideolojik yapısının da ifadesidir. Birey ve toplumu var eden anlamın bedenleşmesi ve yapısallıklar, ideolojik kimliğin ifadesidir. Bu ifade biçimi sadece geçmişi içinde barındırmaz, geleceği de inşa eder. Yani kültürel direniş damarı geçmişi ve geleceğin bilincini de devriye eder. Din ve inancı da bu kapsamda değerlendirebiliriz. Cumhuriyet modernitesinin “aydınları” Dersim merkezli Reya Heq Alevi inancının özü itibariyle Aryenîk kültürel direniş damarının devamı olduğunu bildikleri için her türlü ideolojik aygıtla bu damara saldırmaktan geri durmadılar. Dersim katliamı öncesi sadece zor aygıtları değil, bütün ideolojik aygıtlarla Dersim’in inanç yapısına, bu inancın canlı hafızası olan ocak pirlerine saldırmayı “ilericilik” olarak kabul etmişlerdir. Her ne olursa olsun bu inanç, bu kültür yaşamamalıydı!
Dersim’in inancını, kültürünü yaşatmamayı ibadetten sayan bir anlayış edebiyat alanında da görünür olmuştu. Cumhuriyet modernitesinin ilk yıllarında edebiyat “edebten” uzaklaşarak tekçi zihniyetin en güçlü ideolojik aygıtı durumuna indirgenmiştir. Halbuki “edebiyat kavramının etimolojik kökeni Sümerce ‘Edduba’dan gelip semitik dil epistemolojisiyle birleşerek bir yere kadar ahlak eğitimi olarak toplum törelerine uygun davranmak biçiminde nitelik kazanmıştır.” Konuyla ilgili romanlar, öyküler, şiirler bir tez konusudur. Biz burada sadece Dersim inanç yapısının toplumsal hafızası olan Pirlere nasıl bakıldığına bir örnek vereceğiz;
“Seyit dede tanımam
Benziyorlar şeytana
Sözlerine inanmam
Çıktı foya meydana
Süpürgeden bir sakal
Karmakarışık yüzleri
Seslerinde var çakal
Korkunç bakar gözleri” (1)
Farklılıkları “ötekileştirmeyi”, yok saymayı, aşağılamayı vatanseverlik ölçüsü olarak kabul eden resmi anlayış, demokratik anlayıştan uzak bir şekilde Dersim katliamı için “Dersim Destanı” yazmaktadır. Reya Heq Alevi inancına, inancın canlı kaynaklarına yönelik bu hınç, öfke, kin, aşağılama farklı söylem ve araçlarla, vatan toprakları dahilinde hala devam etmektedir. Yeni dönem Cumhuriyet edebiyatı “varlığın oluşum tarzına saygılı davranma hassasiyetini” tersyüz etmiştir. Irkçılık ve milliyetçiliğe dayalı egemen ulus devlet olma anlayışı kültür, sanat, edebiyat, estetik, bilim, mimari gibi birçok alanda belirleyici olmuştur.
Ulus devlet anlayışı üniterlik adına sayısız kabile, aşiret, inanç, mezhep, tarikat, iktidara bulaşmamış toplulukları bir bütün olarak asimilasyona tabi tutarak, tüm maddi ve manevi değerlerini çarmıha germiştir. Tekçi anlayışın bir etnik grubun ağırlığında tüm aşiret, kabile, klan, ezbet, dinsel ve mezhepsel grupları tasviye etmesi, çarmıha germesi tam bir “toplum kırımdır.” Tekçi zihniyetler, demokratikleşmeyen ulus devlet anlayışları soykırım suçuna egemen ulusu da bulaştırmıştır. Kendi uluslarını egemen ulus yapma, öz vatandaş yapma, dokunulmaz yapma, başka uluslardan üstün olduklarına ikna etme, bu duyguyu yerleştirme ırkçılığa meydan açmaktır. Böylelikle ulus devlet anlayışı katliamlara egemen ulusu da bulaştırmıştır. Koçgiri’den başlayarak günümüze kadar gelen kitle katliamlarında bu gerçeklik en üst düzeyde kendini göstermiştir. Ulus bu işe bulaşınca katliam kitleselleşir, toplumda destek görür, kendine meşruiyet sağlamış olur. Ne yazık ki bu kitle desteği daha çok orta sınıf karakterlidir.
15 Kasım 1937’de Seyid Rıza ve yarenlerini katleden zihniyet Dersim’de kültürel soykırıma devam etmektedir. 1980 darbesinden sonra özellikle Dersim merkezli Reya Heq Alevi inancına karşı planlı asimilasyon politikaları hayata geçirildi. Birer misyoner örgütlenmesi olan Fetullah Gülen okullarının Dersim’de karşılık bulması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Dersim merkez pilot bölge seçilerek yatılı okullar, çocukların Kuran kurslarına gönderilmesi çalışmaları planlı ve sabırlı bir şekilde devam ettirildi. Bu okullarda tasarlanan yeni bir hayat tarzına uygun yoğun bir eğitim programı uygulandı. Reya Heq Alevi inancı Türk-İslam anlayışı içinde eritilmeye çalışıldı. Şimdi Dersim’de faaliyet yürüten cem evi, Cami Cemevi projesinin bir sonucudur. Dersim’deki Munzur Üniversitesi de bu asimilasyon siyasetinde en güçlü ideolojik aygıt görevini yerine getirmektedir. Bugün başta Dersim olmak üzere, birçok cemevinde bu tedrisattan geçmiş sözde Cemevi dedeleri, Başkanları, hizmet vermektedir. Asıl amaçları Reya Heq Alevi inanç sisteminin sıtargahı olan Ocak sistemini işlevsiz hale getirmektir.
Ocak sistemi klan toplumsal formunun örgütlenme modelidir. Bu sistemde iktidar, tahakküm yoktur. İktidarcı akla ihtiyaç duymadan hem dünyevi hem de ruhani ihtiyaçları karşılayacak şekilde bir model esastır. Ocak sistemi etrafında örgütlenen topluluklar doğal toplum özelliklerine göre yaşarlar. Ocak sisteminde aynı zamanda beslenme, barınma, üreme, korunma gibi ihtiyaçlar demokratik bir şekilde karşılanır. Demokrasi fikrinin klanlardan başlayarak primatif şeklidir, komünal değerlere ait ne varsa ocak sisteminde mevcuttur. Ocak sistemi toplumsal beyindir.
Dersim’de binlerce yıldır toplumun yaşamıyla ilgili kararlar ocak sisteminde, cem u cıvatlarda tartışılır, planlanır, kararlaşır, uygulanır. Aşiret Federasyonu toplumu bir arada tutar. Devlete, egemene, iktidara ihtiyaç duymayan bir yöntemdir. Komünün sorun giderme yöntemidir. Ocak sistemine değinmemizdeki amaç, ulus-devlet anlayışının Dersim’i neden hedef aldığını bilince çıkarmaktır. Demokrasiden yoksun Cumhuriyet rejimine göre Dersim’deki inanç komünün yaşam alanıdır. Dili, inancı, tarihsel hafızası tekçi anlayışa uymuyordu.
Dersim Reya Heq Kürt Alevi inancının serçeşmesidir. Dersim yok edilirse diğer Reya Heq mensupları dize getirilirdi. Hedef toplumsal hafızayı, sıtargâhı, zaningâhı dağıtmaktı. Dersimli “aslını inkâr eden haramzadedir” diyerek kendi olma mücadelesi vermiştir. Kendi olma arayışı öze dönüş mücadelesidir. Her inanç, her toplum, her insan kendi dilinde bir uygarlığın ağırlığını taşır. Dersim Reya – Heq inancının dili, Ortadoğu ve Mezopotamya’daki demokratik uygarlığın, rıza toplumu süreklerinin dilidir.
Kendi olma gayretine delil olanlara, Serdar olanlara aşk olsun.
(1)- Toplum ve Kuram dergisi sayı 6-7