İran’da Jîna Emînî’nin katledilmesiyle başlayan, ‘jin, jiyan, azadî’ direnişinin ulusötesi devrimci bir harekete yol açtığını belirten KJAR üyesi Rojin Mukriyan, “Bu devrimci düşüncenin tohumları filizlendi. Sadece daha da büyümesi gerekiyor” dedi
İran’da İslami devrimin ardından başta kadınlar olmak üzere birçok farklı kimliğin örgütlenmesi rejim güçleri tarafından engellendi. Fakat tüm baskılarına rağmen kadınlar ve azınlık gruplar gizli bir şekilde örgütlenerek mücadelesini sürdürüyor.
Baskı ve engellemelere rağmen varlığını sürdüren Doğu Kürdistan Özgür Kadın Derneği de (KJAR) bu örgütlerden biri. KJAR üyesi ve College Cork Üniversitesi doktora öğrencisi Rojin Mukriyan, İran’da kadın direnişinin 49 yılını Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Kutlu’ya değerlendirdi.
İran hükümetinin İran Şiilerinin ataerkil milliyetçiliği üzerine kurulduğunu belirten Mukriyan, “Bu, İran rejiminin, ulusal, dini ve toplumsal cinsiyet azınlıklarına mensup olanlar da dahil olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerini anayasal olarak reddeden bir hükümet olduğu anlamına geliyor” dedi.
Mukriyan bu sebeple devletin kadınları eşit vatandaş olarak görmediğini söyleyerek, “Aynı şey Kürtler ve Beluciler gibi ulusal ve dini azınlıklar için de geçerli. İran anayasaları kendi adına yüksek sesle konuşuyor. Mesela İran rejiminin anayasasına göre bir kadının hayatı bir erkeğin yarısına bedeldir” ifadelerini kullandı.
‘KJAR bir şemsiye örgüt’
Rejimin bütün baskılarına rağmen kadınların gizlice örgütlendiğini belirten Mukriyan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Öncelikle İran rejiminin herhangi bir örgüt oluşumuna tolerans göstermediğini anlamamız gerekiyor. Yani pek çok kadın gizlice örgütleniyor. Bu yeraltı örgütlerinin nasıl çalıştığını, nasıl örgütlendiğini, kadınların örgütlenmesine nasıl yardımcı olduğunu açıklamak zor. Ancak biz Doğu Kürdistan’daki Kürt kadınları olarak kadınlara özel farklı örgütlenmelerimiz var. Çoğu Rojhilat dışında faaliyet gösteriyor. Bu örgütlerden biri de Doğu Kürdistan Özgür Kadın Derneği’dir.
KJAR, Rojhilat ve ötesindeki kadınları örgütlemeye ve harekete geçirmeye çalışan bir şemsiye örgüttür. Nihai amacı Demokratik Konfederalizm düşüncesini hayata geçirerek, kadın üzerindeki tahakküm ve baskıyı ortadan kaldırmaktır.”
‘Kurdistan’ın dört parçasında ve Avrupa’da çalışmalar yürüttüyor’
KJAR’ın Kurdistan’ın dört parçasında ve Avrupa’da çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Mukriyan, “KJAR, Demokratik Konfederalizmin uygulanmasının büyük olasılıkla toplumun, özellikle de kadınların örgütlenmesi yoluyla mümkün olacağına inanıyor. Bu nedenle KJAR üyelerinin bir kısmı İran ve Rojhılat’ta da mevcut ve aktif durumda. Bunun bir örneği Warisheh Moradi’dir. Warisheh Moradi, ‘Jin, jiyan, azadî’nin kadınları örgütlemeye yönelik devrimci hareketi sırasında Rojhılat’taydı. Moradi, 1 Ağustos 2023’te İran güvenlik güçleri tarafından Sanandaj civarında kaçırıldı. O tarihten bu yana kendisinden haber alınamıyor. Dolayısıyla İran’da faaliyet göstermek kolay değil” dedi.
‘Jîna, ‘Jin, jiyan, azadî’ bayrağı altında ulusötesi devrimci harekete yol açtı’
Jîna Emînî’nin İran devleti tarafından öldürülmesinin ardından başlayan direnişe değinen Mukriyan, “Bu saldırı Rojhilat ve İran genelinde ‘Jin, jiyan, azadî’ bayrağı altında ulus ötesi devrimci harekete yol açtı. Kadınların önderlik ettiği bu devrimci hareket, sistem içinde reform arayışında değil. Bu hareket, toplumun mevcut sosyal, ekonomik, politik ve daha da önemlisi zihniyetinde köklü değişiklikler yaratmak içindi. Değişimi öncelikle toplumun zihniyetinde arayan, aşağıdan yukarıya bir devrimdi. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında toplumun içinde yaşanan bir kültür devrimi diyebiliriz. Bu devrimci düşüncenin tohumlarının çoktan filizlendiğini biliyoruz. Sadece daha da büyümesi gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Mukriyan, devrime öncülük eden kadınların hedef alındığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Kadınlar İran güvenlik güçleri tarafından vahşice hedef alındılar. İran güvenlik güçleri 2022’deki sokak ayaklanması sırasında 63’ü çocuk ve 32’si kadın olmak üzere 500’den fazla protestocuyu öldürdü. İran İnsan Hakları Örgütü’nün (IHRNGO) 16 Eylül 2023 tarihli verileri, baskıcı güçlerinin kasıtlı ve sistematik olarak kadınların gözlerini ve yüzlerini hedef aldığını ortaya koyuyor. Örneğin İran İnsan Hakları verilerine göre, öldürülen protestocuların yüzde 9’unu, göz yaralanmalarına maruz kalanların ise yüzde 28’ini kadınlar oluşturuyordu. Mahabad’ta öldürülen protestocuların yüzde 15’i kadın iken, protestocuların göz yaralanmalarının yüzde 56’sını kadınlar oluşturuyordu.”
‘Kadınlar ulusötesi dayanışma ağı inşa etmeli’
Okullardaki zehirlenme vakalarına da değinen Mukriyan, Kasım 2022 ile Mart 2023 arasında İran’ın 31 vilayetinin en az 28’inde 7 bine kadar kız öğrencinin zehirlendiğini söyledi. Kadınların sistemini değiştirene kadar durmayacağın vurgulayan Mukriyan, “Kadınlar özgürlük istiyor. Ataerkillik, ulus-devlet ve kapitalizm üçgeninin kesişmesiyle kendilerine uygulanan tahakküm, baskı ve ayrımcılığı aşmak istiyorlar. Farklı cinsiyetlerin, milliyetlerin ve dinlerin barış içinde bir arada yaşamasına izin veren daha eşitlikçi ve özgürlükçü bir sistem talep ediyorlar” ifadelerini kullandı.
Kadınların hâlâ dünya çapında tahakküm altında olduğunu söyleyen Mukriyan, “Her üç kadından biri aile içi şiddete maruz kalıyor. Ataerkillik küresel bir olgudur. Kapitalizm ve ulus devletle iç içedir. Dolayısıyla küresel direnişe ve dayanışmaya ihtiyacı var. Kadınlar ve ezilen, dışlanmış gruplar tahakküm ve sömürgeleştirmenin üstesinden ancak kendi tabandan gelen ulusötesi dayanışma ağlarını inşa ederek gelebilirler” diye konuştu.
HABER MERKEZİ