Millet ittifakında yer alan İYİ parti genel başkanının yaptığı açıklamalar tüyler ürpertici. Kendisi açıklamasında, İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemlerde nelerin döndüğünü de itiraf ediyor. “Oteli olan polis müdürleri var, fuhuş için kimsesiz yurt kızlarını çalıştırıyorlar.” Madem bunları biliyorsun sonuna kadar gitseydin ve ortaya çıkarsaydın bu pislikleri. Bunun için “bana psikolojik savaş açtılar” diyor, arkasından da “karşılarında Teoman Koman’ın talebesi var” diye ekliyor.
Teoman Koman, Türkiye’nin bir numaralı kara kutusu olarak bilinir. Faili meçhullerin en çok işlendiği, JİTEM’in en aktif olduğu ve Hizbullah’ın temelinin atıldığı bir dönemdeki orgeneralden ve sonra da MİT Müsteşarı olan kişiden bahsediyoruz. Teoman Koman hem JİTEM ve hem de Hizbullah’ın kurucusu olarak da bilinir. Her ne kadar JİTEM’in varlığı kabul edilmese de büyük ihtimalle paşa hazretleri de “öyle bir yapı olmadığını” söyleyecektir. Ama belgeler ve tanıkların ifadeleri bu yapının var olduğunu ve birçok suç işlediğini ortaya koyuyor.
Ergenekon davasından yargılanan Tuncay Güney’in anlatımları da JİTEM ve Hizbullah ilişkisini açıkça gösteriyor. Veli Küçük, “Hizbullah’ı Teoman Paşa başımıza bela etti” derken neyi kastetti ve bu neden araştırılmadı? Hizbullah JİTEM tarafından kuruldu ve eğitimlerini Diyarbakır’daki askeri kışlada aldıklarını ortaya çıkaran muhabir Halit Güngen, JİTEM tarafından öldürüldü. Veli Küçük eğitimlerin askeri kışlada olmasına karşıydı. Aynı Veli Küçük, Musa Anter davasındaki şahitliğinde bu yapıları hatırlamadığını söyledi.
Teoman Paşa, Susurluk komisyonu için ifadeye çağırılmasına karşın “onlar kim oluyor da beni ifadeye çağırıyor. Hiç kimseye ifade vermem…” demişti. Bu yargılanamamazlık olayını “bir tuğla çeksem duvar yıkılır” olarak da hatırlarız. Daha doğrusu bu tavırlar “derin devlet yapılanması”nın bir refleksidir. Paşanın cevapları herkesi şaşırtmaya devam ediyor. Faili meçhul cinayetlerin neden kesildiğine dair bir soruya “demek ki cinayetler olgunluğa ulaşmış, artık gerek kalmamış” dediği de iddia ediliyor.
Paşanın dokunulmazlığı sivil hayatında da devam ediyor. İnterbank’ta başkan yardımcısı görevini yaparken, bankadan bir milyar dolar yurt dışına kaçırılırken yakalanan sanıkların mal varlıklarına el konulmasına dair resmi makamlar başvuruda bulundu. Ama Koman’a dokunulmadı. Oysa kirli savaş döneminde en kilit noktalarda görev yapan bir kişi olarak ifadesinin alınması gerekirdi. Kim bilir o kara kutuda neler saklıydı. Şimdi de talebesi aynı yolda ilerliyor. Acaba o da İçişleri Bakanlığı dönemlerindeki hukuksuzlukların eleştirisini verecek mi? Yoksa “onlar da kim oluyor” mu diyecek?
Erdoğan Almanya’da tekrardan kendi ülke savaşını görmezden geldi. “Bana insani, vicdani sorular sorun ben de ona göre cevap vereyim” dedi. O zaman soruları sormaya başlayalım:
- Roboski araştırması yapıldı mı?
- Şenyaşar ailesinin hukuksal mücadelesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- 7 yıl boyunca hapis yatan Gültan Kışanak neden serbest bırakılmıyor?
- Selahattin Demirtaş neden cezaevinde?
- Can Atalay neden serbest bırakılmıyor?
- Osman Kavala neden cezaevinde?
- Cumhurbaşkanı olarak, bir mafya liderinin TBMM üyesini tehdit etmesi hakkında düşünceleriniz nedir?
- Faili meçhul cinayetler neden zamanaşımına uğratılıyor. Bu bir insanlık suçu değil midir?
- 5 Haziran Diyarbakır, Ankara Gar katliamı ve Suruç katliamını yapanlar hakkında neler yaptınız?
- Halk yoksulluk ve sefalet içinde. Ekonomik sorunları nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
Ve bu insani ve vicdani sorular uzar gider.