Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i katleden Ogün Samast’ın serbest bırakılmasına tepki gösteren Ermeni aktivist, yazar Murad Mıhçı, Ogün Samast’a tetiği çektirenlerin yargılanmadığına dikkat çekti: Hâlâ isyan etmek mümkün
Ercan Kaplan
İstanbul Valiliği’ne çağrılıp MİT üyelerince tehdit edildikten bir süre sonra katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın serbest bırakılması birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Ermeni aktivist, yazar Murad Mıhçı, Azerbaycan savaş tezkeresinin Meclis’ten çıktığı gün katilin bırakılmasının Ermeni toplumunda tedirginlik yarattığını vurguladı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i 19 Ocak 2007’de çalıştığı Agos gazetesi önünde düzenlediği silahlı saldırıda katleden ve saldırının ardından 20 Ocak 2007’de Samsun otogarında yakalanarak tutuklanan tetikçi Ogün Samast, 16 yıl 10 aylık tutukluluğunun ardından bulunduğu Bolu F Tipi Cezaevi idaresi tarafından “iyi halli olduğu” iddiasıyla 15 Kasım 2023’te tahliye edildi. Hasta tutsaklar, siyasetçiler, yazarlar, aydınlar, Gezi Davası tutsakları, Kobanê Davası tutsakları ve Milletvekili Can Atalay gibi binlerce kişi serbest bırakılmazken Samast’ın bırakılması tepkilere neden oldu.
Konuya dair gazetemize değerlendirmelerde bulunan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Parti Meclisi (PM) Üyesi, Ermeni aktivist Murad Mıhçı, Samast’ın bırakılmasının hukukun ülkedeki fotoğrafının olduğunu dile getirdi.
‘Hukukun ülkedeki fotoğrafı’
Hrant Dink’in katledilmesinin ardından yargılamaya başlandığında Samast’ın “terör suçlusu” olarak görülmediğini ve adli suçlu olarak görüldüğünü ifade eden Mıhçı, daha sonra oluşturulan bazı kanunlarla Samast’ın serbest bırakılmasının yollarının açıldığını söyledi.
Bu kararla son 20 yılda hukukun nasıl işlediğinin ortaya çıktığının altını çizen Mıhçı, “Ogün Samast’ın bu süreç içerisinde 3 sene sonra çıkması veya 2 sene önce çıkmasının bir karşılığı yok. Bunun nedeni mahkemenin gerçek failleri, Ogün Samast’a bu tetiği çektirenleri yargılamamış olmamasıdır. Düşünebiliyor musunuz, Hrant Dink’i vuran kişi çıkıyor ama mahkeme hâlâ sürüyor. İşin en vahim durumu da bu. Muhtemelen bu süreçte bir sene evvelde çıkacağı biliniyordu. Bir ara toplumun havası yoklandı ve tepkilerden dolayı bir sene daha cezaevi süreci uzatıldı. ‘İyi hal’ derken gardiyana saldırıyor olması ve gardiyandan dolayı aldığı cezadan sonra ‘iyi hal’ veriliyor. Bu hukukun ülkedeki fotoğrafıdır” diye belirtti.
Savaş tezkeresiyle aynı gün çıkması…
Samast’ın serbest bırakılmasının Ermeni toplumunda “büyük” bir kaygı yarattığını dile getiren Mıhçı, “Karabağ-Azerbaycan savaşındaki sorunların Türkiye’deki Ermenilere yansıması, daha sonrasında Azerbaycan savaş tezkeresinin Meclis’te oylanıp tam da Samast’ın bırakıldığı gün böyle bir kararın alınıyor olması, Ermeni toplumunda tedirginlik yarattı. Hrant ahparig bu durumu ‘güvencin tedirginliği’ olarak tanımlamıştı. Artık biz o tedirginliği değil, korkuyu yaşadığımızı söylemeliyiz” ifadelerini kullandı.
Herkesi etkileyen eksen kayması
Covid-19 salgını döneminde adli suçluların eve gönderildiğini ancak siyasi tutsakların bırakılmadığını vurgulayan Mıhçı, “Bugün Gültan Kışanak’ın durumuna baktığımızda daha iddianame netleşmediği halde ve yatma süresi aşılmasına rağmen hakkında beraatına dair bir karar çıkmıyor. Yine milletvekili olmuş ve halkın oylarıyla seçilmiş Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen çıkarılmaması ülkenin işleyişini bir yanıyla gösteriyor. Esas bunları söylemek ve bunları tekrar etmenin bir karşılığının olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu artık her yerde söyleniyor. Bu başka bir şeyi de gösteriyor. Ülkenin ekseninin nereye doğru yöneldiğini gösteriyor. Bazı politikalar, kararlar vardır uygulamakta eksiklikler ya da yanlışlıklar olur. Ama bu eksen kayması sadece sol siyaset yapanları değil, yarın öbür başka karşılıkları olacağının halklar arasında biliniyor olması lazım. Ben bu anlamda gelecek için gerçekten kaygılıyım” sözlerine yer verdi.
‘Ses çıkarmalı, itiraz etmeli’
Hukuksuzluk anlayışını yurttaşların reddetmesi gerektiğinin altını çizen Mıhçı, “Şu anda dayatılan ve hukukun yok sayılması toplumun genelinde bir alışmışlığı da göstermeye başladı. İnsanlar, bu hukuksuzluk içinde yaşanabileceklere şaşırmıyor. Yarın öbür gün Samast, Devlet Bahçeli’yle yan yana fotoğraf verebilir. Bu kimseyi şaşırtmaz. Buna kızar mıyız, evet, ama bu kimseyi şaşırtmaz. Benzer durumlar tarihte de oldu. Bu hukuksuzluklar, geçmişte yaşananları sorgulamama hali ne yazık ki insanların kabullenir hale dönüşmesiyle oldu. Bunlara hâlâ isyan etmek mümkün. Kendi ideolojimizin dışındaki insanların da feryatlarına ses vermekle mümkün olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda ses çıkarmanın ve yaşananlara itiraz etmenin en doğru karar olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.