30 Kasım’da başlayacak olan COP 28 iklim zirvesinden olumlu bir gelişme beklenmezken, olası tek olumlu gelişme kapitalizmin reorganizasyonunda olacak. Zarar ziyan fonu iddiasının belli koşullara bağlanması beklenen zirvenin
sonuçları yine fos çıkacak
Yusuf Gürsucu / İstanbul
1992’de Rio De Janeiro’da yapılan Dünya Zirvesi’nde kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS) ek olarak kabul edilip, 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde karara bağlanan Kyoto Sözleşmesi 16 Mart 1998’de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999’da son halini almıştı. Rusya’nın 18 Kasım 2004’te katılmasının ardından 16 Şubat 2005 tarihinde sözleşme yürürlüğe girdi. Aralık 2006 tarihinde ise toplam 169 ülke ve devlete bağlı örgütler anlaşmayı imzaladı. Türkiye ise Şubat 2009’da alınan Meclis kararı sonrası 2013 yılında protokolü imzalarken, ABD protokolü imzalamayan ülke.
Hedef emisyon ticareti
Ardından gerçekleştirilen tüm zirvelerin gündemi karbon yani emisyon ticaretinin yürürlüğe sokulması üzerineydi. Ülkelerin karbon salınımlarını düşürmek üzere verdikleri sözler bir yana aksine salınımlar günümüze kadar artarak devam etti. Yoksul ülkeleri bu anlaşmaya eklemek adına yapılan toplantılarda küresel ısınmaya hiçbir biçimde neden olmayan ülkelere tazminat ödenmesi gündemde yer alırken, COP 28 zirvesi Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) Kasım ayında gerçekleşecek. COP 27’de 200’den fazla ülke tazminatlar için kayıp ve zarar fonu kurmayı kabul ederken, COP 28’in ana maddesini tazminatlar oluşturuyor.
Zarar ziyan fonu
Mısır’da düzenlenen COP27 zirvesinde, en az karbon salımı yaptıkları halde küresel ısınmadan en fazla etkilenen ülkelere yönelik “iklim zarar ve ziyan” fonunun kurulması kararında destek vereceğini açıklayan ABD geçtiğimiz Eylül ayında tazminat ödemeyeceklerini duyurdu. ABD İklim Özel Elçisi John Kerry, Kenya’nın başkenti Nairobi’de yapılan Afrika İklim Zirvesi sırasında düzenlediği basın toplantısında, hiçbir koşulda ülkesinin tazminat ödemeyi kabul etmediğini ifade etti.
COP 28 beklentisi
Karbon salınımlarının baş müsebbiplerinden biri olan BAE’de zirvenin gerçekleştiriliyor olması iklim aktivistleri tarafından tepkiyle karşılanırken, karbon salınımında rakipsiz ve açık ara en büyük kirletici ülke olan ABD’nin zirvenin ana gündemine dönük yaptığı açıklamada, iklim tazminatını hiçbir koşulda ödemeyeceğini duyurması COP 28’den beklentileri adeta sıfırladı. Tüm bu süreç yaşanırken, geçtiğimiz hafta John Kerry ile Çinli mevkidaşı Xie Zhenhua’nın Kaliforniya’da görüşmeler yaptıkları ve COP28 için anlaşmaya vardıkları duyuruldu.
Çin ve ABD anlaştı
Kerry, “COP’a yardımcı olacak çok sağlam anlaşmalar ortaya koyduk. Bu durum ikimizi de daha fazla yenilenebilir enerji ve benzer konulara odaklanarak dünyaya yardım edebileceğimiz bir noktaya getirecek” derken, iki ülke arasındaki anlaşmaların detaylarının yakında açıklanacağını söyledi. Çin elçisi Xie’nin Eylül ayında fosil yakıtlardan aşamalı çıkışın, enerji depolama gibi temel teknolojiler henüz olgunlaşmamışken “gerçekçi olmadığını” söylemesi süren bir pazarlığın varlığına işaret olarak nitelendirildi. Kerry’nin, “Dünyanın herhangi bir yerinde kömürle çalışan bir elektrik santralini finanse etmek sorumsuzluktur” sözleri ise komik ötesi bir içerik taşımakta.
Hassas konular listesi
30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Dubai‘de gerçekleştirilecek olan BM İklim Zirvesi öncesi, “hassas konular” listesi sızdırılmış ve bu liste İngiliz yayın organı The Guardian‘da yayınlanmıştı. Dünya uyuşturucu ağının önemli noktalarından biri olarak nitelenen BAE’de bu zirvenin yapılıyor olması tepkilere yol açarken, BAE imaj yaratma peşinde. BAE geçtiğimiz nisan ayında, petrol ve gaz üretimlerini genişletmek için büyük bir planlama yaptığını açıklamıştı. BAE petrol şirketi Adnoc eliyle 7,5 milyar varil petrole eşdeğer petrol ve gaz üretmek için genişleyeceklerini ve bunun net sıfır hedefiyle çelişmediğini iddia ederken, bu genişleme hayata geçerse dünyadaki en büyük beşinci fosil yakıt artışı olacak.
Yalan beyanlar
Dünyadaki birçok ülkenin BM’ye sundukları raporlarında sera gazı emisyonlarını eksik bildirdiği belirlenmişti. Washington Post’ta yayınlanan bir araştırmada, 196 ülke raporunun incelenmesi sonucunda ülkelerin emisyonlarını beyan ettikleri ile atmosfere gönderdikleri sera gazları arasında devasa bir uçurum olduğunu ortaya koyarken, kapitalizmin yalanlarının asla bitmeyeceği açığa çıkıyordu. 8,5 milyar ton ile 13,3 milyar ton arasında verinin eksik rapor edildiği ve bu gizlenen verinin karbon kirliliğinin yaklaşık yüzde 25’ine tekabül ettiği bağımsız araştırmacılar tarafından belirlenirken, küresel ısınmanın 1,5 derece olmazsa 2 derece ile sınırlanmasının bu veriler ışığında mümkün olamayacağı net olarak görülebilmektedir.
Her şey kapitalizm için
İklim değişikliği ve küresel ısınma, aşırı üretim ve tüketimlerin doğal yaşam üzerinde oluşturduğu yıkımın bir sonucuyken, aşırı üretimlerden asla vazgeçemeyecek olan kapitalizmin küresel ısınmaya çare bulacağız iddiasıyla düzenlediği zirvelerde kapitalist büyümeyi sağlamak dışında hiçbir hedef olmadığı gibi fosil yakıtlardan vazgeçmek gibi bir niyet de yok. Kapitalizm, büyüyememe sorununu iklim sorunu üzerinden fırsata çevirip yeniden yüksek büyüme olanaklarını yaratmak istiyor. Çin’in “enerji depolama gibi temel teknolojiler henüz olgunlaşmamışken” ifadelerinde kendini bulan, lityum vd. nadir toprak element ve mineral madenciliği; süren konvansiyonel madenciliğin yarattığı yıkımları çok aşan bir yıkım ortaya çıkarılacak olması ise dünyada her geçen gün büyüyen ekolojik krizi çöküşe taşıması ise kapitalistlerin gündeminde hiç yer almayacak.