Hüznün inzivası, acıda tebessüm, en karmaşık hengamede sabır, bir dolu duyguda sesi ve sözü kaldı. Yeri geldi devrimci neşeden bıçkın arabeske, işçinin nasırlı ellerinden özgürlük savaşçısının tetiğine kadar sesiyle herkese eşlik etti Ahmet Kaya. Bugün ölüm yıldönümü ama böylesi insanların anması hep yeniden hatırlamakla yeni bir doğuşu beraberinde getirir.
Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır ve herkesin illaki bir Ahmet Kaya şarkısı vardır. Her kim hangi dertten muzdaripse ona göre dudağına konar onun bir şarkısı. Seslendirdiği türkülerden bestelediği şiirlere, yeniden söylediği marşlara dek kendini yankılatıyor Ahmet Kaya ve elbette kendisinin bıraktığı acı da var heybemizde.
Cesareti ve dobralığı ile hafızalara kazınan Ahmet Kaya, 23 yıl önce bir gün istemediği bir yerde hayata gözlerini yumdu. İşte o gün bir tel koptu onu sevenlerin göğsünde. Öyle ki sonradan gelen kuşağa da sirayet etti hayatı, şarkıları ve isyan ve tabii bu kadar erken yakıştıramadığımız ölümü. Ondandır öfkesi halen dipdiri, dedikleri gün geçtikçe daha bir kanlı ve canlı.
Kendini var etmek, her zorluğa ve engele rağmen bunu gerçekleştirmek onurunu bıraktı arkasından. Evet bir gam bıraktı ama bu gam yenilmiş bir savaşçıyı asla anımsatmıyor. Gururu ve isyanı yankılatıyor hala sesi çünkü her evde veya işyerinde ya da bir dağ başında, dört duvar arasında da unutulmuyor. Rezalet bir gecede serseri bir tonla gırgır geçerken dünyayla, çelik gibi bir inadı da tavsiye ediyor hınzır bir gülüşle.
Resitallerde Bahtiyar’ı dinleyicilerin yoldaşı eder, şairlerin mısralarını şarkılarıyla daha bir şiir eder. Anadili Kürtçe’nin ezildiği, hor görüldüğü bir anda çıkıp yarenlik edeceğini açıklar ve bir linç kıyameti kopar aniden ama kendisi asla geri adım atmaz. Gerçekler için yaşayan bir Ahmet Kaya, ne kendini ne de inandıklarını yarı yolda bırakmaz ve yalanlamaz.
O yüzden Bahtiyar’dır o, Metris’in önündedir, dostun meclisinde hasbıhal edendir, meydanlarda faşistin üstüne üstüne yürüyendir. Mahpustur bir şarkıda çünkü geçmişinde mahpusluk vardır. İşçinin yumruğudur çünkü eski bir işçidir, devrimcidir çünkü bir kimliktir ve kim sorsa çıkarıp göstermekte tereddüt etmez.
Diyebilirim ki hayatımda yer etmiş Ahmetlerin en önde yürüyenidir Ahmed Arif, Ahmed Şamlu, Ahmet Telli, halen kavgada olan başka Ahmetler gibi. Tezgahlarda satılan kasetlerden, popüler televizyon kanallarına kadar kendini göstermiştir yedi düvele, dosta da düşmana da. Müzikte yeniliğe açık, serserinin de devrimcinin de sesi ve sözü olmaktan imtina etmemiştir. Kiminin yasaklı sevdası, kimilerinin idolü, birilerinin tesellisi, bazılarının avuntusu yani aslında neredeyse herkesin hayatının bir yerinde bitimsiz bir ses ve sözdür Ahmet Kaya.
Yol bazen insanın gelecek haritasını çizdiği gibi sonunu da gösterir ve tabii bu bir kader değildir. Sadece yola düşenin yolda karşılaşacağı ne varsa ona her an hazır olmasıdır, karşılama erdemini boynunda taşımaktır bu.
Sevgiliye sitem, sevdiceğe serenat, ayrılığa zehir zemberek sövgüler yine onun sesiyle kulağımızda çınladı, çınlıyor. Aşkın heyecanı, ayrılığın serencamı dolu dizgin gidiyor ölümsüz sesiyle. Sarhoş bir nida, korkusuz bir adımdır sesi. Kendine iyi bak diyecek kadar vefalı, acılara gülecek kadar derviş. Bireysel çıkmazlar, toplumsal sorunlar yan yana giderken çözümlerden de dem vuruyor, şarkılarını dağlara da salıveriyor.
Ahmet Kaya bugün günün herhangi bir saatinde yanımızdan geçen bir arabanın içinden sokağa taşan bir sestir. Penceresi ve perdesi kapalı bir evde eşyalara ve kitaplara seslenen bir sözdür. Bodrum katlarında ter döken işçileri derin düşüncelere götüren bir yoldaştır. Yoldan geçen birinin nereye gidiyorsa da kulaklığında çınlayan bir şarkıdır.
Ahmet Kaya’dır, her yerde ve herkeste, her durumda kendini hatırlatmayı ömrü billah yürüdüğü yolda belirlemiştir. Belki de ondandır, ölüm haberi geldiğinde herkesin şüpheyle baktığı, aramızda yaşadığı efsanesinin herkeste tesir ettiği, yani yaşamaya devam ettiği gerçeğinin bugün kendini kanıtlaması gibi.
Sesi derman, hayatı görkemli, gülüşü moral bir yoldaş, bir dosttur. Ondandır, şarkıları barut ve gül kokan Ahmet Kaya’nın vedası, tembihi ve mirasıdır: Hoşça kal gözüm…