2014 güzünde “Çöktürme Planı” çerçevesinde Kürt dili ve kültürüne yönelik yasaklar devam ediyor. “Çöktürme Planı”nın bir hedefi de Kürt halkını kültürel soykırım kıskacında boğarak kimliksizleştirmedir. Kültürden sanata kadar özgür Kürt’e dair her şey çökertilmek isteniyor. Yani bir halkın dili, kimliği, kültürü ve varlığı bu planın hedefindedir.
Nazi Almanya’sını aratmayan uygulamalarla Kürt kültürü yok edilmeye çalışılarak, toplumun içini boşaltma ve yozlaştırma hedefleniyor. Kurdistan’da uyuşturucu ve fuhuşun yaygınlaşması da Dosso Dossi’cilerin sahaya sürülmesi de bu plan çerçevesindedir.
Şirnex’ın Cizîr ilçesinde Sanatça Organizasyon ve KESK tarafından organize edilen Cizîr Kültür ve Sanat Festivali etkinliklerine dönük yasak ve engellemelere de “Çöktürme Planı” çerçevesinde bakmak gerekir. Anlayacağınız hiçbir gelişme tesadüf ve birbirinden bağımsız değil.
“Çöktürme Planı” çerçevesinde geliştirilen özel savaş politikaları bezeli saldırılara baktığımızda Kürt kültürüne dönük gelişen tahammülsüzlüğün nasıl bir noktaya vardığını daha net bir biçimde görüyoruz. Kültürel yasaklarla soykırım kıskacı derinleştirilerek türlü türlü planlar devreye konulmakta. Planların ismi değişse de hedef değişmiyor. Yüz yıldır yurtta ve cihanda değişmeyen tek düşman hedef Kürtler.
Adı değişse de içeriği değişmeyen bu planlarla Kürt gençleri kuşatma altına alınıp yozlaştırılarak kültürel değerlerden uzaklaştırılmak istenmektedir. Bu temelde fuhuş ve uyuşturucu sokaklara inecek imkân ve serbestliği bulurken Kürt kültür faaliyetleri yasaklanıyor. Özellikle Kürt kültürüne 1991 yılından bu yana hizmet eden Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) her türlü baskı ve yasaklama politikalarının hedefi oluyor.
Kurdistan’da, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınıp yerlerine kayyım atanması ve Kürt kültürü alanında çalışmalar yürüten kurumların kapatılması ile artarak devam eden yasakçı politikalar son dönemde Kürt kültürünü tamamen tehdit eden bir boyuta ulaştı.
Bugün de çok net bir şekilde görülüyor ki AKP-MHP ittifakı yüz yıllık devlet politikasını da arkasına alarak yasakçı, baskıcı bir anlayışla kendi dışındaki kültürlere karşı kırım politikası uygulamaktadır. Bu anlamda Cizîr’deki yasaklamalar bu özel savaş politikasının parçasıdır.
AKP-MHP ittifakının faşizmi kurumsallaştırması ve temel yönetim biçimi haline getirme amacı en çok da kültürel etkinliklerin yasaklanmasıyla görünür hale geliyor. Bir yandan tüccar siyaseti ile “Yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz” edebiyatı yapılarak naralar atılıyor, bir yandan da dili, kimliği ve kültürü ile kendisini var etme mücadelesini veren Kürt halkına karşı her türlü yasağa başvuruluyor. Cizîr’deki yasakçı zihniyet sahipleri tarafından hani yaratılan yaratandan ötürü seviliyordu! Kocaman yalan!
Unutulmamalı ki bu yasaklarla aynı zamanda ifade özgürlüğü de ciddi şekilde darbelenmektedir. Kendine solcu, devrimci, sosyalist, özgürlükçü diyenlerin bu baskılara karşı çıkarmadığı her sesin, daha sonra misliyle kendilerine döneceği tecrübeyle sabittir.
AKP’nin mekanizması şöyle işlemektedir. Önce Kürt’e vurur ve bir adım geriye çekilip gözlemlemeye başlar. Kürt’e vurduğunda her türlü kirli kavramla gerçeği bulandırmaktan da geri durmaz. Açığa çıkan tepkisizlikten cesaret alır ve daha sonra kendisine karşı gördüğü herkese vurur.
Bu yüzden Cizîr’deki yasaklara karşı zaman susma, görmezlikten gelme, ölü taklidi yapma zamanı değil. Zaman her türlü yasağa karşı birlikte başkaldırma zamanıdır. Sadece Kürt için değil, aynı zamanda kendiniz için. Çünkü Kürt’ten sonra vurulma sırası sizdedir.
Kürt kültürü ve sanatına yönelik bu saldırıları boşa çıkarmak için birlikte mücadele etmek gerekmektedir. Önemle vurgulamak isterim ki kültürel soykırım kıskacındaki bir halkı korumak, kendisine insanım, vicdan sahibiyim diyen herkesin görevidir. Kürt kültürü üzerinde korkutma, bastırma ve yasaklama politikalarının bu kadar yoğun yaşandığı böylesi bir dönemde susmak asla kabul edilemez.
Cizîr’de açığa çıkan bu keyfi yasaklamaların Kürt kültürünü soykırıma uğratmaya yönelik olduğu aşikârdır. Kürt sanatçılarını kriminalleştirme, Kürt kültür ve sanatını yok sayma ve engelleme girişimlerini hiç kimse kabul etmemelidir.
Unutmamak gerekir ki, bu festivaller Kürt gençlerini yozlaştırma girişimlerine karşı geliştirilen meşru ve demokratik bir tepkidir. Tüm yasakçı politikalara karşı Kürt kültürüne emek verenler bu festivaller yoluyla “Vejîn’’ demeye devam edecek ve asla biat etmeyeceklerdir.