Dünya tarih kitaplarının tümünü açın. Ortaasya kavimlerinin huyu şudur: Bir ülkeye girer; soyar, keser, yıkar ve çeker giderdi. Moğol, Tatar ve sonra Arapların kendilerine Türk dedikleri Oğuzlar da öyleydi. Sonra Oğuzlar, Müslüman oldular, bir parça medeni oldular. Selçuklu ve Osmanlılar gibi… Ama yine o eski huy kurumadı. Akınlarıyla medeni alemi berbat ettiler. Kestiler, yıktılar, soydular. Ve ne zaman soygun bittiyse, geri geri geldik, bugünkü feci duruma düştük.
Yakın zamanda Nusaybin’den döndüm. Anladığım kadarıyla bugünkü Türklerin metodu aynıdır. Kesiyor, yıkıyor ama soyacak bir şey bulamadığı için kızıyor, daha da olmadı kesiyor, yıkıyor ve yakıyor.
Böyle olmazsa, bir devlet kendi vatandaşlarıyla arasını bu kadar bozar, düşmanlaştırır, bir daha yüz yüze bakılmayacak dereceye getirir mi?
13 Ağustos 1991’de köyüm olan Akarsu’da halk izinsiz bir protesto gösterisi yaptı. Devlet güçleri, dört çocuk annesi Yüsra’yı (25) öldürdü, bir kız çocuğu ile bir genci de yaraladı. Yüsra’nın 5 yaşındaki oğlu, dedesine şöyle soruyordu:
“Annemi kim öldürdü?”
“Öldü oğul, he ya öldü.”
“Ama dede, askerler anamı öldürdü, niye?”
“Bilmem ki oğlum nedenini.”
“Vallah dede, ben de büyüdüğümde düşman öldüreceğim.”
Şimdi gel bakalım Kozakçıoğlu bu çocuğa cevap ver. Sen Timurlenk değilsin ki, öldürüp öldürüp Semerkant’a gidesin. İstanbul bir karışlık yer. Biz kardaşız.
Bence Türk-Kürt arasındaki köprüler tamamen yıkılmamış, tahrip olmuştur. İyi bir mimarla pekâlâ tamir ve restore edilebilir. Aksi halde her zaman iki taraf için de felaket olur. Zaten bir tarafın, yani Kürtlerin kaybedeceği bir şey kalmamıştır. Ancak her zaman daha da beteri vardır. Fakat Türklerin çok düşünmesi lazım. Etraflarına ve dünyaya baksınlar. Türklere kim dost kalmış ki, Türklerin kendisi gibi şöyle uğursuz bir vecizesi vardır: “Türklerin Türkten başka dostu yok.”
Doğru ama neden? İşte bu kesme, yıkma ve soyma huyundan dolayı…
Aklımızı başımıza alalım, yalan ve palavrayı bırakalım. Kozakçıoğlu, Diyarbakır’daki eyalet valiliğinden ayrılırken şöyle bir kelam etti: “Bölge halkından çok sevgi ve yardım gördüm, teşekkür ederim.” Hey Allahım, ulan hangi halktan? Namuslarını on paralık ettiğin köy korucularına mı bölge halkı diyorsun? Benim bildiğim bölge halkının yüzde 99’u senin, yerin yedi kat dibine girmeni ister. Zaten istemezse, onlara “bölge halkı” denmez. Bölge hayvanı demek lazımdır.
Yahu Kozakçıoğlu, halk senin neyini sevecek? Haydi biz Kürdüz. Sen, Atatürk ve Kenan Evren soyundansın. Bir nevi Türk seyidi sayılırsın, anlaşamadık seninle. İşte şimdi Fatih, Kanuni ve Sultan Abdülhamid türbelerinin gölgesinde çalışıyorsun. Artık İstanbullular seni sevsin; güle güle kullansın.
Ne de olsa biz Kürtler, güzellikten anlamayız! İşte bu nedenle seninle anlaşamadık.
———————-
29 Eylül 1991