Disiplin cezalarıyla tecridin bahane edildiğini söyleyen ÖHD MYK üyesi Muhuttin Muğuç, dernek olarak çıkardıkları ‘Tecrit Bülteni’ ile hukuksal garabet bilgilendirmesi yaptıklarını ifade etti
İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’tan 32 aydır haber alınamıyor. Haber alınamama durumuna ilişkin birçok merkezde kampanyalar ve çağrılar yapılmasına rağmen Adalet Bakanlığı, Bursa Cumhuriyet Savcılığı ve yetkililerin sessizliği sürüyor. Yaşanan tecrit haline ilişkin Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), 15 günde bir “ÖHD Tecrit Bülteni” yayımlamaya başladı. İlk sayısı çıkan tecrit bülteninin ikinci sayısı da 15 Kasım’da yayımlanacak.
Mezopotamya Ajansı’ndan Müjdat Can’a konuşan ÖHD MYK Üyesi Av. Muhittin Muğuç, çıkardıkları “ÖHD Tecrit Bülteni”yle hukuksal garabet hakkında bilgilendirme yapmayı hedeflediklerini söyledi.
‘Disiplin cezaları bahane ediliyor’
İmralı’da yapılan tecride iki açıdan bakılması gerektiğini belirten Muğuç, hukuksal anlamda bakıldığında herkes için uygulanan infaz kurallarının İmralı Adası’nda bulunan Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar yönünden uygulanmadığını söyledi. Mevcut durumun anayasadaki “eşitlik” ilkesinin açık bir şekilde ihlali olduğunu söyleyen Muğuç, “Aynı düzeyde, aynı şekillerde olan vatandaşlara kuralların ve kanunların uygulanmadığını gösteriyor. Diğer bir yanı ise bu disiplin cezası bahane edilerek tecrit yaygınlaştırılıyor. Bununda toplumsal anlamda yansıması oluyor” şeklinde konuştu.
‘Yargıtay, bireylerin politik duruşlarına göre hareket ediyor’
Muğuç, gündemde olan Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi ile AYM’nin karşılıklı bir şekilde hukuksal anlamda garabet içinde olmasının sebeplerinden birinin bireylere ve bireylerin mevcut olan politik duruşlarına, konumlarına göre hareket edilmesi olduğunu söyledi. Muğuç, “Şu an ayyuka çıkmış olan AYM ile Yargıtay arasındaki bu çelişki yeni olan bir şey değil. Bu çelişkiyi hem Abdullah Öcalan’ın şahsında hem diğer politik sebeplerden tutuklu ve hükümlü olan bütün siyasi mahpuslar yönünden her gün zaten kendini hissettiriyor ve bu durumu yaşıyorduk. Bu garabet Can Atalay şahsında ortaya çıkan bir durum değil. Aslında Can Atalay’ın başına gelen durum sadece onun değil bundan önce Kürt milletvekilleri şahsında, Kürt yurttaşlar açısından ve şu an Kürtlerin muhatap aldığı İmralı Adası’nda bulunan Abdullah Öcalan üzerinde de bu ikircikli politikalar ve hukuk uygulamaları süre gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Dijital tecrit bülteni
ÖHD’nin çıkardığı ve 15 günde bir yayınlanan dijital “tecrit” bültenine değinen Muğuç, “Herkesin gözü önünde işlenen tecrit sadece İmralı Adası’ndaki mahpus ve kişiler üzerinden devam eden bir tecrit değildir. Tecrit kendini toplumun tamamına belli konularda bazen açık ve aleni bir şekilde bazen de üstü örtülü bir şekilde hissettiriyor. ÖHD de bu durumda birebir ayyuka çıkmış olan İmralı üzerindeki tecride ilişkin dijital bülten yapma kararı aldı. 15 gün süreyle de dijital yayınlarını kendi web sayfasında yapacak. Bunu tecrit uygulamasını hem toplumsal anlamda kitlelere ve halka ulaştırabilmek ve gündemde kalması için yaptık” diye belirtti.
‘Tecridin kalkacağına inanıyoruz’
Muğuç, “Tecrit altında olan fikirleri küçükte olsa büyükte olsa hayata geçirirsek tecrit kendiliğinden amacına ulaşamayacak. Aynı zamanda tecrit fiziksel anlamda bir kırılma yaşanmamış olsa da fikirsel anlamda tecridin istemiş olduğu sonuca gelmesini engellemiş olacağız. Kurumsal, bireysel, vatandaş olarak tecridin ortadan kalkması için fiziksel anlamdaki etkinliklerin olması gerekir ama diğer bir ayağı olan tecridin konusunu oluşturan fikirler ve düşünceler üzerinden hareketleri davranışlarımızda ve pratiğimizde hayata geçirdiğimizde tecridin amacına ulaşmayacağını ve bu şekilde de tecridin kalkacağına inanıyoruz” dedi.
AMED