Ortadoğu’nun en kirli adamlarından biriydi Hobeyka ve Pandora’nın Kutusu’nu birazcık açmak istemesi bile katledilmesi için yetti. Tel Aviv’deki ‘Kasap’ lakaplı patronu bu kadarına tahammül edemedi
Arif Mostarlı
24 Ocak 2002 sabahı saat 9.30’da Beyrut’un Hazmieh banliyösünde ilerleyen mavi renkli Range Rover, dar bir yolda park etmiş Mercedes’in yanından geçmek için yavaşladığında olanlar oldu. Yeri göğü sarsan bir patlama, arabayı ve içindekileri paramparça ederken, çevrede de ölümlere yol açtı.
Arabanın içinde üç korumasıyla birlikte yaşamını yitiren adamın adı, Elie Hobeyka’ydı. Kirli geçmişinin hesabını vermeden gitti dünyamızdan. Tel Aviv’deki suç ortağı ise haberi aldığında derin bir ‘oh’ çekmiş olmalı. Ya da belki şöyle dedi kendi kendisine: Çocuklar iyi iş çıkarmış!
Çekirdekten katliamcı
Ortadoğu kadar karışık bir hayattı onunkisi. Zikzaklı, iniş çıkışlı ve virajlarla dolu.
1956 yılında Lübnan’da doğan Hobeyka, ergenliğinden itibaren Lübnan’daki Filistin gerillalarının varlığına karşı çıkarak silahlanmaya başlayan Hıristiyan Falanjist (Kata’ib) partisine katıldı. 1975’te Lübnan’da Falanjistlerle Filistinli ve solcu gruplardan oluşan cephe arasında savaş patlak verdiğinde ise acımasız bir kontra unsuru olarak ortaya çıktı. Temmuz 1977’de ise, o zamanlar “Şef Edward” takma adıyla tanınan Hobeyka, güney Lübnan’ın Yarin köyünde 20-30’u sivil yaklaşık 80 kişinin bir okulun avlusunda katledildiği olayın başrolündeydi ve şöhretini daha da artırdı.
Temmuz 1980’e doğru rakip milisleri tasfiye eden Falanj, artık Lübnan Kuvvetleri’nin (LF) bir parçasıydı ve 1978’de Hobeyka, LF’nin güvenlik teşkilatının (Jihaz el-Amn) başına geçerek CIA ile yakın ilişkiler geliştirdi. 1982’de artık Mossad’ın irtibat subayıydı.
Sabra ve Şatila
Asıl şöhretini de o zaman yakaladı işte. İsrail’in 6 Haziran 1982’de başlayan ilk Lübnan işgalinin ardından 1 Eylül günü FKÖ savaşçıları, Çokuluslu Gücün gözetimi altında Beyrut’tan tahliye edildi. Ancak İsrail ve Falanjist çete, kamplarda kalan binlerce Filistinliye gözünü dikmişti ve saldırmak için yanıp tutuşuyordu. Tam bu arada Falanjistlerin lideri Beşir Camayel 14 Eylül’de suikasta kurban gidince fırsat doğdu. O gece toplanan Başbakan Begin, Savunma Bakanı Şaron ve Genelkurmay Başkanı Eitan, Beyrut’u işgal etme ama orduyu kamplara sokmak yerine bu işi Falanjistlere yaptırma konusunda anlaştılar. 14/15 Eylül 1982 gecesi Eitan, Falanjistlere hazır ol emri verdi. Kamplar İsrail ordusu tarafından tamamen kuşatıldı. Faşist örgüte kalan artık içeri girip katliama başlamaktan ibaretti. Hobeyka’nın komutası altındaki milisler, 16 Eylül’de İsrail’in sağladığı ağır silahlar ve araçlarla kamplara girdi. Gece boyunca İsrail güçleri bölgeye aydınlatıcı işaret fişekleri atarken, büyük kıyım başlamıştı. Hobeyka esirlerle ilgili kendisine sorulan bir soruyu telsizden şöyle yanıtlıyordu: “Bana son kez böyle bir soru sormuş ol; ne yapacağını çok iyi biliyorsun.” İsrail Tümen İstihbarat Subayı, Şatila kampında hiçbir teröristin bulunmadığını ve kadınlar, çocuklar ve yaşlıların akıbetinin belirsiz olduğunu rapor ederken, “Hamile kadınların büyüyünce terörist olacak çocuklar doğuracağını” söyleyen Falanjistler, özellikle onları öldürüyordu.
Korkunç bir sabah
17 Eylül Cuma sabahı operasyon durdurulduğunda kamplara giren gözlemciler dehşet içinde kaldı. Norveçli gazeteci ve diplomat Gunnar Flakstad, “Cesetlerin çoğu parçalanmıştı. Genç erkekler hadım edilmiş, kafa derileri yüzülmüş ve bazılarının vücutlarına Hıristiyan haçı çizilmişti” diyordu. Amerikalı gazeteci Janet Lee Stevens ise, gördüklerini şöyle anlatıyordu: “Bacakları iki yana açılmış ölü kadınlar gördüm; boğazları kesilmiş çocuklar, midesi parçalanmış, gözleri hâlâ açık, kararmış yüzü sessizce dehşet içinde çığlık atan hamile bir kadın; bıçaklanarak ya da parçalanarak sokağa atılan sayısız bebek ve küçük çocuk vardı.”
Hobeyka’nın çetesi işte böyle çalışmıştı Sabra ve Şatila’da. O gün iki binden fazla Filistinli sivil katledildi.
Sonra alışıldığı gibi BM ve Batı ülkelerinin kınamaları ve İsrail’in araştırma komisyonları geldi. Bu iş için kurulan İsrail komisyonu, Ariel Şaron’un katliamda “kişisel sorumluluğu” olduğuna hükmettiyse de mesele uydurma bir istifa ile kapatıldı ve katliamın birincil sorumluluğu Hobeyka’nın üstünde kaldı.
Hazmieh’teki patlamaya işte böyle gelindi. Katliamdan sonra da İsrail’e hizmetlerine devam eden ve Hizbullah lideri Fadlallah’a suikast girişimi dahil bir dizi kirli işe karışan Hobeyka’nın marifetleri eski korumasının yayınladığı kitapla iyice ortaya dökülürken, tam bu sıralarda Hobeyka, Belçika’da Sabra ve Şatila ile ilgili açılan bir davada ‘konuşma’ ve Şaron aleyhine tanıklık yapmaya hazır olduğunu açıkladı.
Bu büyük ihtimalle, onun ölüm fermanı oldu. Ölümünden birkaç gün önce görüştüğü Belçikalı senatör Josy Dubié’e kendisini “tehdit altında” hissettiğini söylüyor ve “asıl çarpıcı gerçekleri duruşma için saklıyorum” diyordu.
***
Su testisi böyle su yolunda kırıldı sonuçta. Hazmieh’te kolu bacağı ve diğer parçaları çatılardan toplanan Hobeyka, sonsuza kadar sustu. Suç ortağı da sürüne sürüne can verdi. Şimdiyse görev başında onların halefleri olan Netanyahu gibi yeni katliamcılar var.