Karadeniz’de oksijen azlığı nedeniyle ekolojik dengenin tehdit altında olduğu uyarısı yapıldı. Karadeniz 436 bin 400 km² yüzölçümüyle geniş bir alanı kapsıyor. Fas ya da İsveç gibi ülkelerin büyüklüğüne eşdeğer olan Karadeniz’in yüzeyindeki az tuzlu su, âdeta bir kapak işlevi görüyor ve dipteki tuzlu suyla yüzey arasında oksijen alışverişi gerçekleşmiyor. Oksijene ihtiyaç duyan organizmalar da Karadeniz’in dibinde varlıklarını sürdüremiyor. Bu durum su organizmalarının yaşam alanını önemli ölçüde daraltıyor. Bu durumun en önemli müsebbibi, tarımda kullanılan azot ve fosfor gibi maddelerin denize karışmasının yanı sıra su katmanlarının olağanüstü yoğunluğu. Bir iç deniz görünümündeki Karadeniz’in, Marmara ve Ege üzerinden Akdeniz ile tek bağlantısı, bilindiği gibi İstanbul Boğazı. Ancak bu daracık boğazdan Karadeniz’e gelen taze tuzlu su miktarı son derece az.
Tatlı sular denize ulaşamıyor
Ayrıca Tuna gibi pek çok tatlı su nehri Karadeniz’e dökülürken, Tuna Nehri’nde son dönem ortaya çıkan su azalması ve Karadeniz bölgesinde yapılan ve karayla denizin arasında adeta duvar olan otoyol da bu durumun yaratıcılarından. Ayrıca bölgede inşa edilen yüzlerce HES nedeniyle dağlardan denize ulaşan oksijenli temizsular artık yeterince denize ulaşamıyor. Gittikçe azalan denizi beleyen bol oksijenli tatlı su, üst tabakada yüzüyor. Tuzlu tabaka ise altta kalıyor. Deniz katmanları arasındaki geçirgenliği kolaylaştıracak sert rüzgârlar ya da düşük yüzey ısısı gibi meterolojik olaylar da yeterince gerçekleşmiyor. Canlıların bulunduğu tabakanın derinliği, 1955 yılında deniz yüzeyinden 140 metre derinlerde iken günümüzde “ölü bölge” yüzeyden 90 metre sonra başlıyor. İklim değişikliğinin etkisiyle dünya genelinde deniz ve okyanuslar giderek ısınıyor. Bu da ekolojik sistemin dengesinde radikal değişikliklere ve canlı çeşitliğinin hızla azalmasına neden oluyor.
EKOLOJİ SERVİSİ