“Kobanê davası” adını kendi hakikatinden aldı. Kimse isim arayışıyla ona ad koymadı. Her kadının özgürlük, eşitlik, demokrasi davasında olduğu gibi zalimlere karşı direnişe kendi adını koyması gibi.
Her gün incir çekirdeğini doldurmayacak pratikleri ve birbirinin tersi diplomasi söylemleriyle ona buna meydan okuyan iktidarın cinsiyetçi, ırkçı, mezhepçi, militarist, dini istismar eden beşlemeden faşizm adını aldığı gibi. Dahası bu durum iktidar mensuplarının tuvalet kapısında karşılaşması bile bir fotoğraf ile zirve buluşması diye kalemşor basınları tarafından servis edilir.
Sonra da iktidar “dünya beşten büyüktür” söylemiyle kendi beşlisini meşrulaştırma çabasına girer. Bu beşlileri evrenselleşen Kobanê yoluna engel olarak döşeme çabasına giren iktidarın antitezi Kobanê davasıdır. Bu nedenle, yolu Kobanê’de birleşen kadınları üç yıldır Sincan ve Kandıra zindanında 18’i tutsak 108 kişiye 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırmayı AKP-MHP-Hüdapar istiyor. Bu durum, iddianamesiz davanın mütalaasında -müşteki adıyla- mevcuttur.
Başından beridir net olarak anlaşıldı ki, hikâyenin aslı “DAİŞ zihniyetini” yargı yolu ile garantiye almaktır. Tarafı da Hizbulkontra, siyasal İslamcı, cinsiyetçi, ırkçılardan oluşan ittifaktır. Yoksa Diyanet Başkanlığı nasıl bu davanın tarafı oluyor? Hüda-Par’ın avukatı mahkeme salonunu bir kalkan gibi kullanıp, nasıl tehditler savuruyor? Salonu direniş alanına dönüştüren kadınların olup bitenleri nasıl teşhir ettiği görülüyor.
DAİŞ zihniyetini yargı yoluyla garanti altına almanın çok acelesi var. Dahası bir 38’dir tutturulmuş! HDP’nin 6 Ekim 2014 günü attığı twit 38 kelimeden oluşuyor. İşte sözcükleri, ekleri, bağlaçları ve tüm noktalama işaretleriyle toplamda 38 olan sese karşı tam 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Abartıldığını düşünenlere twitin her kelimesini numaralandırarak olduğu gibi yazalım;
1 şu 2 anda 3 toplantı 4 halinde 5 olan 6 HDP 7 MYK’dan 8 halklarımıza 9 acil 10 çağrı 11 : 12 Kobanê 13 de 14 durum 15 son 16 derece 17 kritiktir 18 IŞİD 19 saldırılarını 20 ve 21 AKP 22 iktidarının 23 Kobanê’ye 24 ambargo 25 tutumunu 26 protesto 27 etmek 28 üzere 29 halklarımızı 30 sokağa 31 çıkmaya 32 ve 33 sokağa 34 çıkmış 35 olanlara 36 destek 37 vermeye 38 çağırıyoruz.
Bizler demokratik, ekolojik, kadın özgürlüğü mücadelesi verenler olarak canlılar için rakam kullanmayı uygun bulmayız. Katil ordular ve hegemonlar birer birer katlederek binlere, milyonlara vardırdıkları soykırımları saymazlar. Her gün bir savaştan daha fazla katledilen kadınlar olmamak için verdiğimiz mücadele deneyiminden bunu biliyoruz.
Bir deneyim bilgisi daha: DAİŞ’in kaç kadını, genci, çocuğu, yaşlıyı, engelliyi, canlıyı katlettiği 10 yıldır bilinmiyor; öyle mi? Ama direnenler için istihbaratlarımız, teknik savaş aygıtlarımız uçan kuşu da kaydeder diye her gün boy boy poz verip kendileriyle övünenlerin kimler olduğunu biliyoruz; matematiğe gerek duymadan…
Sadece tespit edilenlerle 89 toplu mezarlığın faili olan DAİŞ değil, yolu Kobanê’de birleşenler 38 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanıyor. Hem de suç örgütü üyesi olduğu ortaya çıkan bir başkanı olan mahkemenin kabul ettiği bir iddianame üzerinden sözüm ona suçun tespiti için üç yıldır kâğıt biriktiriliyor.
Kaldığımız cezaevi koğuşunda yolu Kobanê’de birleşen üç kadın (Zeynep Ölbeci, Aynur Aşan ve Zeynep Karaman) var. Bu yüzden koğuş yazı yığını ile dolup taşıyor. (Bir de arama adı altında yapılan baskınlarda oluşan manzarayı hayal edin) Her kadın gibi ben de yolun yolcusu olarak, kim hangi kelimeden yargılanıyor diye merak ettim.
Sevgili Meryem “ve” demiş, Zeynep “de” demiş, Aynur “Kobanê” demiş, Gültan “IŞİD” demiş, Sebahat “AKP” demiş, Ayla “olan” demiş, Zeynep “duyarlı” demiş, Pervin “destek” demiş, Ayşe “üzere” demiş, Dilek “tutum” demiş, Figen “HDP” demiş olsun.
İç zindanlardaki erkek arkadaşlarımız ve dış zindandakilerin hepsi dahil olmak üzere, yargılanan değil yargılayan 108 kişinin her birinin payına 0.3 sözcük düşüyor. Yani sözcüklerin hecelerini bile paylaştırsanız açıkta kalanlar var. Bunların da kimler olduğu daha belli değil. En ünlü iddia da bu bağlaç ve noktalamaları KCK talimatı ile yapmışlar:)
KCK demiş ki, “Yazın! İki nokta üst üste (:) yani biri altta biri üstte…” Artık bundan daha ispatlı delil mi olur, başka hiçbir izahata gerek kalmıyor. İlkokulda biz Kürt çocuklarına böyle öğretirlerdi. Adeta işkence ile öğretildiğimizden yazılarımız halen kötüdür.
Neyse, biz işin aslına dönelim: Kadınların yolu nasıl Kobanê’de birleşiyor? Her bir kadının yaşam felsefesinde dert edindikleri ve bugünkü dünyamızın da asıl derdi olan talancı kapitalist ataerkilliğin siyasal, sosyal, kültürel, ekolojik, ekonomik, akademik, insan hakları, kadın hakları, hukuk, yerel yönetimler… hepsinin ortak paydası olgusal değil yapısal olan şiddete karşı aralıksız demokratik mücadele vermeleridir.
Her birinin ilgilendiği konu farklı gibi görünse de (kadın-siyaset, kadın-yerel yönetim, kadın-ekoloji, kadın-akademi, kadın-hukuk, kadın-sosyal yaşam…) yaşamın tüm alanlarından birbirine dokunan kadınların yolu da tesadüfen Kobanê’de birleşmiyor. Savunma dahi suç delili olarak ekleniyor. İnsanlığın ağzını açması adeta suç özcesi.
Bu yaşam alanlarına DAİŞ nasıl saldırıyor? DAİŞ dünyayı parçalayan hegemon ve hegemoncukları olan ulus devletlerin bağrında beslenip, insanlığın yayıldığı Mezopotamya’ya akın mı etti, yoksa akın mı ettirildi halen muğlakken elini kolunu sallayıp Musul’un tanklarını, toplarını, bankalardaki 100 milyonlarca dolarını ve petrol kaynaklarını ele geçirdi. Mezopotamya’nın en kadim halklarından ve inançlarından olan ve dünyada bir avuç kalan Êzidîlerin yurdu Şengal’e 3 Ağustos 2014 günü saldırıya geçti.
Beş bin yıllık ataerkil zihniyetin tüm şiddet çeşitlerini; pazarlarda satma, taciz, tecavüz, işkence, zorla alıkoyma, cinsel kölelik, inancını değiştirmeye zorlama, çocukları savaştırma, ailelerini öldürmeye zorlama, soykırım… Yani insan aklının alamadığı türden tüm zulümlere sahip olan katil ordusuyla uygulandı. Nitekim bu katliamlar Birleşmiş Milletler’de 16 Haziran 2016 günü soykırım olarak kabul edildi.
DAİŞ, tüm bu vahşeti hem de demokrasi, eşitlik, özgürlük temsiliyetini pazarlayan hegemonların gözü önünde yaptı. Bunları seyreden Batılı güçlerin aklı, Avrupa ve Amerika’da DAİŞ’liler kendini patlatınca gelebildi. Son 10 yıldır dünyayı DAİŞ’ten batılı hegemonlar mı koruyor, yoksa Kuzey ve Doğu Suriye’de DAİŞ’e karşı direnenler mi? Yanıtı insanlık vicdanı ve ahlakına sahip olanlar versin!..