Geçen gün bana, Cumhuriyet gazetesinin genç bir yazarı geldi. Kürtçe ‘argo’ derliyormuş. Kendisine yardımcı oldum. Bu Kürtçe argolardan biri de Kürtçe-Türkçe karışımıdır. “Nû geldi”. Anlamı “sonradan görme”dir. Türkçede de bugünkü yazıma uygun bir deyim vardır: “Dereyi görmeden paçayı sıvamak”.
İşte bunlar Cindoruk’a uygundur. Gazeteler sürmanşet atmışlar. “DYP’nin ikinci adamı Cindoruk, Güneydoğu için sert çıktı. Cindoruk gerekirse savaşırız” dedi.
Görüyor musunuz, Yassıada avukatını! Senin müvekkilin Adnan Menderes sert çıktı da ne elde etti? Yoksa senin kastın fakir Çoban Sülo’yu da mı astırmaktır?
Bak Cindoruk, 150 yıldır nice şeytan doruklar senin kafanla Güneydoğu’ya gittiler; hiçbir sonuç alamadılar. Çünkü haksız idiler. Haksız ne kadar kuvvetli olursa olsun, zafer daima haklınındır. Sen hiç Mehmet Akif’in “Çanakkale Şehitleri”ni okumadın mı? Yoksa yalnız Nihal Atsız sapığını mı okursun?
Sen Güneydoğu için kiminle savaşacaksın? Neden o küçücük güzel kafanda kardeşlik, insanlık, demokrasi ve insan hakları üretilmiyor da ilk kuşkun “savaş” oluyor! Keşke eskisi gibi düello yasak olmasaydı da ben ve sen birer kılıçla karşı karşıya gelseydik. İnan ki seni haklardım. Çünkü ben haklı ve imanlıyım. Sen ise paralı askersin. Aldığın maaş oranında kafa sallıyorsun.
Türkiye’nin ikinci adamı olmuşsun. Gerisini sen düşün; Türkiye’deki adam kıtlığını!.. Kürtçede şöyle bir öykü vardır. Derler ki, iki sakat, zayıf, manyak amca çocuğu varmış. Bir gün dağda kavga ediyorlar. Haliyle biri diğerini yere düşürüyor. Beriki gururla diğerinin yanından ayrılırken, yerdeki yenik şöyle sesleniyor:
“Ulan oğlum Hasso hele gel, gel”
“Ne var ulan Alo?”
“Bak amcaoğlu, ben adam döverim, yere atar nakavt yaparım. Başkasına çatarsan, rezil olursun. Ağzını burnunu kırarlar. Yine ben üzülürüm. Sen beni bu hale soktuğuna bakma. Vallahi sen bir şey değilsin; ama ben hiç değilim.”
İşte Cindoruk mesele böyle; anlarsın ya! Bak patronun birinci adam Süleyman Demirel bile Güneydoğu’da ateş ve tansiyon düşürücü demokratik politikalar üretmeye çalışıyor. Okulunu beğenmediğimiz Genelkurmay Başkanımız bile iki de bir olayları demokrasi içinde düşünüyor.
Yahu Cindoruk, sen sert olsan ne olur? Zannediyorum ki, soykırımlar yapar, yine smokin giyer, Meclis’e gidersin, öyle mi? Yok arkadaş, yedirmezler adama!
İbrahim Tali, Abidin Özmen, Kel Aliler devri geçti, sayın Cindoruk. Hatta Kozakçıoğlu devri de gülünç oldu. Bu pırıl pırıl dünyada neden kardeşliği, sulhu, insan haklarını değil de, savaşı düşünüyorsun? Yani 20 milyon Kürdün insan haklarından yoksun olmasını senin o histerik zevkine feda etmeye değer mi? Bak Cindoruk, iyi dinle! Türkiye’de Kürtlere yapılan zulüm ve hakaret hepimizedir. Pay may yoktur. Ve sana eyvallahımız da yoktur! Allah kerimdir, biz kardeşiz!
24 Kasım 1991