dünya 7 ekim sabahı, bölgenin tarihinde iz bırakacak bir olaya uyandı. filistin direnişi, israil’in delinmez denen demir kubbesini bir kere daha aşmış, açıkhava hapishanesi olarak nitelenen gazze’nin kapılarını açmıştı.
ardından her önemli vakada olduğu gibi önümüzde bir veriler denizi açıldı, bunların arasında doğru olanları ayıklamak çok zor. dezenformasyon denen şeyi biz türkiyeliler gayet iyi biliriz.
bu konuda başka mecralarda çok yazdım, bir daha yazmak istemiyorum. ama birkaç şeyi tekrar hatırlatayım: bu israil-hamas savaşı değil, israil-filistin savaşı. israil işgal gücüne karşı filistin direnişi. direnişin güncel talebi ateşkes, uzun vadeli talebi işgalin son bulması. filistin solu her inançtan filistinlinin birlikte yaşayabileceği demokratik, laik tek bir filistin devletini savunuyor.
aynı bölgede, benzer tarihsel koşullarda, benzer sömürgecilik koşullarında yaşayan halkların deneyimleri arasında paralellikler kurmak anlaşılır bir şey. ama filistin halkıyla kürtlerin durumu, talepleri ve mücadelesi tıpatıp aynı değil, paralellikler de sınırlı.
reel sosyalist sistemin, enternasyonal’in dağılmasından sonra çeşitli ülke komünistlerinin ortak kararlar alabildiği, ulusal kurtuluş mücadelesi veren halkların bu sistemin desteğini aldığı dönem kapandı. o dönemde, siyasal hattın sscb’nin ihtiyaçlarını önceleyerek belirlendiği yönündeki haklı eleştirileri değerlendirmek bu yazının kapsamını aşıyor.
yeni dönemi belirleyen farklı faktörler var. özellikle suriye savaşının bir vesayet savaşı olmasıyla bölgedeki ve dünyadaki bütün gelişmeler, devletler arası ilişkiler üzerinden okunur oldu. bu bakış açısı, ulusal kurtuluş mücadelelerini, direniş güçlerini ve onların iradesini dışlayarak düşünüyor.
halkın ve direniş güçlerinin iradesini tanımak ne anlama gelir?
bugün ve geçmişte halklar birbirinden öğrendi, öğrenmeye de devam edecek ama her ülkede her dönemde farklı dinamikler var ve bu her yerde tıpatıp aynı mücadele biçimlerinin, aynı ittifakların geçerli olmaması anlamına geliyor.
bu gerçeği bir yana koysak bile, tarihsel filistin’de olanları türkiye’nin siyasi eksenleriyle anlamaya çalışmak mümkün değil ki üçüncü yol fikriyatı da o eksenlerin reddi zaten.
filistin direnişine destek olan ülkelerin içinde, iran önemli bir yer tutuyor. ama bir sosyalist sistemin bulunmadığı bugünün dünyasında, fikri/siyasal yoldaşlığın da bulunduğu güçler var tabii ama bir direnişin özellikle askeri ihtiyaçlarını karşılamaları imkânsız. bunu en iyi anlayacak olan kürt özgürlük hareketi’dir diye düşünüyorum.
iran’dan söz etmişken, filistin’de direnişin ortak operasyon odası’nda yer alan sol örgütler, ileride iran’da islam devrimi’nden sonra iran komünist partisi tudeh’in yaşadığı pişmanlığı yaşar mı? konjonktür çok farklı, mücadelelerin hedefleri farklı, burada işgal söz konusu, filistin direnişinin parçası olan islami örgütler iran’dan farklı. ama bütün bunlar bir yana, defalarca yanılmış, yenilmiş, tekrar ayağa kalkmış bizlerin, başka halkların, başka örgütlerin yanılma hakkına saygı duymamız da en doğrusu değil mi?
şunu unutmamalı, aynı bölgede yükselen direniş hareketleri birbirinin rakibi değil, filistin’in halkının kazanmasının diğer halkların geleceği üzerinde de olumlu etkileri olacaktır.
israil’in, direnişi ezme bahanesiyle, israilli rehinelerin güvenliğini de hiçe sayarak gazze’de bir etnik temizlik gerçekleştirdiği, batı şeria’da ise gözaltı, işkence ve baskı fırtınası estirdiği dönemde ve öncesinde türkiye’nin rojava’da sivilleri hedef alan saldırılar yaptığını biliyoruz. israil’in saldırılarına karşı çıkan -özellikle akp yanlısı- kesimlerin rojava konusunda ses çıkarmadığını da. biz türkiyeliler için buna işaret etmek önemli. ama filistin-israil savaşı konusunda tek söyleyeceğimiz şey bu ikiyüzlülüğe işaret etmek olabilir mi? filistin halkı tüm dünyadaki dostlarını, israil’le yapılan tüm anlaşmaların iptal edilmesinin ve tüm ilişkilerin kesilmesinin sağlanmasını talep ediyor. bugün iktidarı ve -güya- ana muhalefetiyle en büyük ikiyüzlülük bu konuda yapılıyor.
filistin yalnız, “medeni” avrupa devletleri, filistin’le dayanışma eylemlerini bile yasaklıyor. filistin halkının dostlarından başka kimsesi yok. dost bazen de acı söyler ama gün o gün değil. zor zamanda öncelik birbirimize el uzatmak, değil mi?