Yıllardır gazetecilere, aydınlara, akademisyenlere, siyasetçilere “teröre yardım yataklık” diyerek, binlerce kişi tutuklanmasına neden olan AKP iktidarı, geçmişten günümüze ortaya çıkan birçok belge AKP-DAİŞ ilişkisini ortaya koydu
Haber Merkezi
DAİŞ tarafından 2017 yılında Türkiye’ye kaçırılan, ardından derin internette (dark web) “satışa çıkarılan” Êzidî kız çocuğu, Ankara’da Şubat 2021’de DAİŞ’in hücre evine düzenlenen operasyonla kurtarılmıştı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın korumasına alınan çocuğun, kendisini “satışa çıkaran” DAİŞ’li aileye teslim edildiği ortaya çıktı. Êzidî kız çocuğun geri DAİŞ’li aileye teslim edilmesi Türkiye’de bir kez daha DAİŞ ve türevleri örgütleri gündeme getirdi. “Terör örgütüne yardım yataklık”, “terör örgütüne üye olmak” gibi iddialarla neredeyse her gün gazeteciler, siyasetçiler, yazarlar, aydınlar tutuklanıyor. 1 Kasım 2023’te HDP eski milletvekili Hüda Kaya, gazeteci Tolga Şardan ve Dilşa Kocakaya tutuklandı, birçok gazeteci gözaltına alındı, bazı gazetecilere ise yaptıkları haberlerden dolayı haklarında soruşturma başlatıldı. İktidarın söylem ve eylemleriyle doğrudan desteklediği ve yardım ettiği birçok örgütün ise geçmişi karanlık ve katliamlarla dolu.
Yıllardır iktidarda olan AKP, defalarca El Kaide, El Nusra, Hamas, ÖSO ve benzeri örgütleri “terör örgütü” olarak görmediğini açıkladı. “Terör örgütü” görülen Tahrir El Şam ve DAİŞ gibi örgütlere de pek dokunmadı. Erdoğan, AKP, iktidar ve devlet dörtlüsü, Suriye iç savaşıyla ortaya çıkan DAİŞ ile ilgili nasıl hareket etti, ne gibi adımlar attı, neler oldu neler yaşandı, kim destek verdi kim arka çıktı, kim ne yaptı, kim ne yapmadıya bir bir bakmak için geçmişe dönüp, baktık. DAİŞ ile AKP bağı ve bağlantısı neydi ve ne değildi bakılmadan geçilmeyecek bir konu…
Suriye’de 2011’da selefi silahlı güçlerin harekete geçerek, başlayan iç savaştan Türkiye faydalanmak istiyordu. Libya’da olduğu gibi Suriye’de de Rusya’nın nüfuzunu kırmak isteyen Türkiye, mevcut Suriye rejimin yıkılmasıyla kendileriyle işbirliği yapacak güçler öncülüğünde yeni bir rejim kurarak, Suriye’nin kaynaklarını paylaşmak istiyordu.
Kurtlar sofrası
AKP iktidarı Libya’da Kaddafi devrilirken kaçırdığı fırsatı bu kez kaçırmak niyetinde değildi. Suriye’nin yeraltı, yerüstü kaynaklarından pay almak için kurtlar sofrasında yerini aldı. Suriye rejiminin yıkılması için kullanılacak işbirlikçi güçler Türkiye’de örgütlendi. “Kardeşim Esad, düşmanım Esed” oldu. Silahlı gruplar eğitildi, donatıldı, silahlandırıldı, ÖSO adı verildi. Türkiye toprakları selefi örgütlere açıldı, her türlü insan, silah ve malzeme desteğinin önemli bir kısmı Türkiye üzerinden sağlandı. Suriye işgal edildikten sonra Şam’a girilecek Emevi Camii’nde namaz kılınacak, “Yeni Osmanlı”, “Suriye’nin Fethi” hayalleri kurulmaya başlanmıştı.
DAİŞ projesi
Beklendiği gibi Suriye kana bulandı. Irak’taki Sünni isyanı, Suriye’deki gelişmelerle birleşti ve DAİŞ projesine dönüştü. Suudi Arabistan, Katar ve birçok ülke doğruda DAİŞ’i destek verdi. Desteklerin başında silah, para ve çatışmalara katılacak insan sevkiyatı geliyordu. Verilen desteklerle gelişen ve büyüyen, kendini devlet olarak ilan eden DAİŞ, Irak ve Suriye topraklarını hızla işgal etmeye başladı. Suriye’nin Rakka kentini merkez edindi. Suriye iç savaşındaki dengelerle birlikte hesaplar da değişmeye başladı.
Göz yumuldu
Türkiye’de yargı kararlarında, MİT ve Emniyet raporlarında terör örgütü olarak tescil edilmiş olmasına rağmen, AKP siyaset alanında DAİŞ’i “terör örgütü” olarak görmekten hep kaçındı. “Kobanê düştü düşüyor”dan, “öfkeli gençler”e uzanan bir dil kullanmayı tercih etti.
Geçişler kolaylaştı
Türkiye’de DAİŞ’e göz yumuldukça sınırlar gevşetildi, yollar açıldı; insan, silah ve malzeme geçişleri kolaylaştırıldı; dernekler, vakıflar, şirketler kurmalarına, para transferlerine, örgütlere insan kazandırmak için eğitimler yapmalarına, yasadışı örgütsel etkinlik düzenlemelerine izin verilirken bir taraftan da kaydedildi. DAİŞ ve diğer çetelerin binlerce üyesi Türkiye üzerinden geçerek DAİŞ’e katıldı. Türkiye topraklarında da hücreler kurulmaya, silah ve malzemeler depolanmaya başlandı. DAİŞ başta Antep, Kilis, Urfa ve Adıyaman olmak üzere pek çok ilde yapılandı. Türkiye’nin DAİŞ ve türevi örgütlere destek verdiğine dair birçok belge yayımlandı, haber ve açıklamalar yapıldı. Bu belge ve haberler tek tek gerçeği daha net ortaya koyuyor.
McGurk’un vurguladığı…
ABD’nin dönemin DAİŞ’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, 2019’da yaptığı açıklamada, “Türkiye ile sınırdaki geçiş güzergâhlarını kapatmaları için görüşmeler yaptık. Amaç DAİŞ’lilerin Suriye’ye girişini engellemekti. Ancak Türkiye sınırı kapatmadı ve kapatamayacaklarını bize iletti. Ancak Kürtler sınırın bir bölümünü kontrol ettikten sonra Türkiye, sınırda duvar örüp, sınırı kapattı” diye konuştu.
Rusya’nın belgeleri
ABD’nin eski özel temsilcisinin benzeri görüşleri, Rusya 2015 yılının son aylarında dillendirmişti. Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Anatoly Antonov, çok ağır iddialarda bulunmuştu. İddiaların Türkiye ile ilgili bölümleri özetle şöyleydi: “IŞİD’in Suriye ve Irak’ta çaldığı petrolün ana tüketicisi Türkiye. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin, Suriye’de IŞİD’in elinde olan petrol yataklarından yapılan yasadışı petrol sevkiyatlarıyla doğrudan ilişkisi var. Kasım ayında Türkiye sınırı yakınlarında 16 bin 260 adet petrol tankeri görüldü. Tank sürücülerinden bazıları yüzlerini hırsız gibi maskelerle kapatıyordu. Uzaydan çekilen görüntüler, tankların sınırı geçtikten sonra Türkiye’de ilerlemeye devam ettiğini gösterdi. Ana petrol sevkiyat rotalarından biri Türkiye sınırı yakınında. Petrol sevkiyat rotası Suriye’nin doğusundan başlayıp Türkiye’ye gidiyor ve Batman’daki bir rafineride sona eriyor.” Rusya-Türkiye arasında uçak krizi yaşandığı sırada birçok belge BMGK’ye sunulacağı belirtildi. Ancak iki ülke arasında ilişkilerin düzelmesiyle Rusya dosyayı rafa kaldırdı.
DAİŞ’ler sınıra götürüldü
Bu açıklamadan dört ay önce Nokta Dergisi, DAİŞ’e katılmak üzere İstanbul ve Ankara üzerinden Şanlıurfa’ya gelen 60 yabancının, İl Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı’nın bilgisi dâhilinde önce Asayiş Şube Müdürlüğü nezarethanesine konulduğunu, üç gün sonra da Şanlıurfa’da görevli Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personellerine teslim edildiğini, MİT’in de Suriye’de savaşmak için gönüllü olan bu kişileri sınırın diğer tarafına geçirerek DAİŞ’e verdiğini iddia eden bir haber yayımladı. Haberde bu 60 kişinin isimleri de yer aldı.
Alman ARD televizyonunda 27 Ekim 2019’da yayımlanan Georg Heil imzalı haber, Milli Ordu olarak lanse edilen ÖSO’nun, DAİŞ üyelerinden oluştuğu yönündeydi. Haberde bir gruba komuta eden Hüseyin El Jolani’nin daha önce DAİŞ’in içinde yer aldığı ve vahşi eylemlerde bulunduğunu belirtiliyordu. 2015’e kadar DAİŞ içinde aktif olarak yer aldığına dair görüntüler paylaşılan haberde; örgütün Suriye ve Rojava’da büyük ölçüde yenilgiye uğratılmasının ardından Jolani’nin, 2015’te Almanya’ya geçerek iltica başvurusunda bulunduğu aktarıldı.
Türkiye-Suriye sınırı, güvenli bölge
1 Nisan 2016’da Rusya’nın resmi ajansı Sputnik’te yer alan habere göre, Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vitaliy Çurkin, Türkiye’nin Suriye’de DAİŞ’in kontrolü altında bulunan bölgelere yasadışı yollardan silah ve mühimmat gönderdiğine ilişkin belgeleri BM Güvenlik Konseyi’ne sundu.
Güvenlik Konseyi’ne sunulan belgede, “Türkiye, IŞİD’in ana silah ve askeri teknoloji tedarikçisi durumunda. Bu amaç doğrultusunda yasadışı örgütleri kullanan Türkiye’de tüm bu organizasyonu idare eden Milli İstihbarat Teşkilatı. Sevkiyat, arabalarla ve insani yardım konvoylarıyla gerçekleştiriliyor” dendi.
Kasım 2015’ten Ocak 2016’nın sonuna kadarki dönemde Suriye’deki militanlara yapılan silah ve askeri ekipman sevkiyatına ilişkin bilgilere yer verilen belgede, “Türk istihbarat mensupları, Ocak ayının ortasında Şam Cephesi militanlarına 7,62 mm ve 12,7 mm kalibreli silahlar ve RPG-7 roketatarları tedarik etti. 25 Ocak’ta ise İnsan Hak ve Özgürlüklerini Koruma Vakfı, DAİŞ militanlarına yaklaşık 55 tonluk gıda ve malzeme gönderilmesine sponsor oldu. Sevkiyatların ana sponsoru Beşar Vakfı oldu” ifadeleri kullanıldı.
‘MİT, vakıflara kaynak aktarıyor’
Raporun devamında, “Silah, askeri ekipman ve yardım tedarikinde en etkin olan kuruluş olan Beşar Vakfı, Bayırbucak ve Kızıltepe Türkmenlerine 50 konvoy gönderdi. Vakfın ana finansman kaynakları, resmi olarak özel ve tüzel kişilerin yaptığı bağışlar olarak görülüyor ancak özel ve tüzel kişi görüntüsü altında Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan kaynak aktarılıyor. Hükümetin yardımıyla vakıf, Türkiye ve yurtdışındaki bankalarda hesap açıyor” bilgisine yer verildi.
DAİŞ ve diğer terör örgütlerine yapılan sevkiyatların bir diğer önemli sponsoru olduğu belirtilen İyilikler Vakfı’nın ise 25 konvoyluk sevkiyat gerçekleştirdiği kaydedildi.
Öte yandan Rusya’nın sunduğu belgede, Reyhanlı, Azez, Qamişlo ve Cerablus’taki sınır hattı üzerinden Suriye’deki teröristlere patlayıcı madde ve kimyasal madde gönderildiği de bildirildi. Buna göre, 2015 yılı içinde 2 bin 500 ton amonyum nitrat (788,7 bin dolar), 456 ton potasyum nitrat (468,7 bin dolar), 75 ton alüminyum tozu (496,5 bin dolar), sodyum nitrat (19,4 bin dolar), gliserin (102,5 bin dolar) ve nitrik asit (34 bin dolar) teröristlere ulaştırıldı.
Petrol ticareti
Wikileaks, 2016 yılında, Erdoğan’ın damadı ve Türk Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın Suriye ve Irak’ta DAİŞ’le petrol ticareti yaparak örgüte mali destek sağladığını kanıtlayan e-postalarının da yer aldığı 58 bin e-posta arşivi yayınladı. E-postalar yayımlanmasına rağmen Albayrak, yasadışı petrol ticareti yaptığını kabul etmedi.
4 milyon petrol ticareti
İngiliz Observer gazetesi ise 26 Temmuz 2016 tarihli haberinde Türkiye ile DAİŞ arasındaki petrol ticaretine işaret ediyordu. Gazetenin haberinde, “IŞİD’in petrol bakanı Ebu Sayyaf’ın öldürülmesinden hemen önce adı konmamış bir ittifaka yönelik şüpheler dile getiriliyordu. Ebu Sayyaf’ın karargahında ele geçirilen istihbaratın içeriğini bilen Batılı bir yetkili, Türk yetkililer ile IŞİD arasındaki doğrudan temasların artık ‘inkar edilemeyeceğini’ ifade ediyor“ deniyor. Habere göre DAİŞ’den alınan petrolün miktarı günlük 1 ila 4 milyon dolar arası.
Üst düzey DAİŞ’li Türkiye’de
Yıllardır Türkiye-DAİŞ bağlantısı güçlü bir şekilde dillendiriliyor. Bu bağlantılar ve ilişkiler sadece Kürt kaynaklı değil. 2 Eylül 2017’de açıklama yapan ABD Hazine Bakanlığı, DAİŞ’in üst düzey sorumlusu olan Salim Mustafa Muhammed el Mansur’un Türkiye’de bulunduğunu açıkladı. Bakanlığa göre, Mansur, Irak’ta değil Türkiye’de ikamet ediyor ve faaliyetlerini İstanbul, Mersin ve Adana’da yürütüyor.
2016’nın Şubat ayında Rusya’nın Birleşmiş Milletlerdeki Daimi Temsilcisi Vitaly Churkin; MİT’in DAİŞ ile ilişkide olduğunu öne sürdü. Churkin, BM Güvenlik Meclisine gönderdiği ve BM resmi web sitesinde de yayınlanan mektubunda; MİT ile DAİŞ’in ortaklaşa inşa ettikleri şebekenin Antalya’da bulunduğunu ve dünyanın muhtelif devletlerinden gelen kişileri örgütlemelerinin ardından Suriye’ye gönderdiklerini belirtti. Churkin; Erdoğan rejiminin aynı zamanda Suriye’de yaralanan DAİŞ’lileri sınıra yakın güvenli bölgelerde tedavi ettiğini ifade etti.
Vekilden tepki
Dönemin CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker de, özellikle “Barış Pınarı Harekâtı” sonrası DAİŞ-Türkiye ilişkilerine ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun DAİŞ’lilerden gülerek bahsetmesine dair şu tespitlerde bulunuyor: “IŞİD’in kimin kankası olduğunu, IŞİD’i anlatırken İçişleri Bakanı’nın gülerek, lakayt bir şekilde anlatması Türkiye adına bir utançtır.”
Sınırda görüşme
Kobanê’ye yönelik saldırıların sürdüğü, çatışmaların derinleştiği bir dönemde KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) sınırda Türkiye askeri ile DAİŞ üyelerinin birlikte olduğu anlara an be an görüntüledi. 22 Ekim 2014 tarihinde Kobanê’nin Zorava Tepesi’nin yamacında çekilen görüntülerde 5 DAİŞ’li Kobanêlilerin arabalarını bıraktığı Türkiye sınırına gidiyor. Orada Kobanêlilerin eşyalarını yakan çeteciler, işlerine yarayan malzemeleri ise Kobanêlilerin arabalarına yükleyip, ellerinde bulundurdukları Siftêk Köyü’ne doğru götürüyor. Daha sonra sınırın sıfır noktasına gelen 2 çete üyesi, oraya gelen 2 zırhlı araçtan inen 7 asker ile görüşüyor. Yaklaşık yarım saat görüştükten sonra çeteciler askerlerle vedalaşıp, bulundukları bölgeden ayrılıyor.
Çetelere askeri sevkiyat
9 Aralık 2014’te DİHA’da çıkan habere göre, Kilis’in Elbeyli İlçesi’ne bağlı sınır köylerinde ikamet eden yurttaşlar, Antep 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nın, ilçenin karşısında bulunan ve DAİŞ’in elinde olan Çobanbey-El Rai Sınır Kapısı yakınlarına bu güne kadar 4 kez askeri sevkiyat yaptığını söyledi. Askeri sevkiyat arasında tank, füze rampaları ve zırhlı muharebe araçlarının da bulunduğu belirten yurttaşlar, bu askerin yığınağın geceleri DAİŞ çetecileri tarafından sınırın diğer tarafına geçirildiğini ileri sürdü.
DAİŞ’in kuryesi konuştu
5 Temmuz 2015’te DİHA’da yer alan haber göre, DAİŞ işgalindeki Çobanbey’in karşısında bulunan Kilis’in Elbeyli ilçesinde oturan DAİŞ’in kuryesi Yusuf Özkan, görüştüğü DAİŞ komutanlarının hepsinin Türk olduğunu söyledi. Özkan, DAİŞ’in Türkiye için bir tehdit olmadığını ve hiçbir koşulda saldırmayacağını belirtti.
MİT’in komutanı El Nusra’cı çıktı
14 Ağustos 2015’te DİHA’da yer alan habere göre, ABD ve Türkiye’nin Eğit-Donat programı çerçevesinde eğittikleri 30. Tümen’in komutanı Ebu İskender Aldahr, MİT’in seçtiği Türkiye grubunun komutanı Nedim Hesen’in El Nusra’cı olduğunu söyledi. Sınırı geçer geçmez Nedim Hesen’in El Nusra’ya katıldığını ve Eğit-Donat grubunu imha ettiğini belirten Aldahr, Hesen’in kendilerine “Silahlarınızla birlikte Nusra’ya teslim olun” mesajı gönderdiğini kaydetti.
‘Devlet sırrı’
29 Ekim 2015’te DİHA’da yer alan habere göre, Antep’teki DAİŞ örgütlenmesine ilişkin İl Emniyet Müdürlüğü’ne 5 baro olarak sorular yönelttiğini ifaden eden Antep Baro Başkanı Bektaş Şarklı, kendisine “Devlet sırrı” denilerek, cevap verilmediğini aktardı.
Ahrar-u Şam üyesi çıktı
11 Kasım 2015’te DİHA’da yer alan habere göre, Antep’te DAİŞ’in kullandığı madeni paraları bastığı için tutuklanan Mohamad Atkı Chaban’ın AKP ve MİT’in desteklediği Ahrar-u Şam örgütünde savaştığı ve bir oğlunun örgütün saflarındayken kaybettiği ortaya çıktı.
MİT tırları
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar 29 Mayıs 2015’te gazetede “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlığıyla yayımlandı. Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait tırlarla Suriye’deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği belirtiliyordu. Kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığı görüntüler yayımlandı. Daha sonra yasaklanan bu görüntülerde, ilaç kutularının altından çıkan havan topu mermileri ve diğer mühimmat görülüyordu.
Görüşmeler
22 Aralık 2015’te Cumhuriyet’te yer alan haber göre, Yakınları DAİŞ’e katılan 6 yurttaşın savcılığa başvurmasının ardından başlatılan soruşturmada ortaya çıktı. Gaziantep’te sınır güvenliğini almakla görevlendirilen bazı rütbeli askerlerin DAİŞ’lilerle telefon görüşmelerinin kayda alındığı ortaya çıktı. Askerlerle DAİŞ’çiler arasındaki kirli ilişkileri ortaya koyan telefon görüşmelerine ilişkin Ankara Başsavcılığı’nın bir soruşturma yürüttüğü ancak dosyayı “yetkisizlik” kararıyla Gaziantep 5. Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderdiği ortaya çıktı.
11 DAİŞ’li serbest
7 Haziran 2015 Dokuz ay boyunca Suriye’de DAİŞ için savaşan C.A., beraberindeki 11 kişiyle birlikte Kilis sınırında yakalandıktan sonra serbest bırakıldı. Ankara’ya dönen cihatçı C.A. yaşadıklarını anlattı. 2014’te DAİŞ saflarına katılan, o tarihten itibaren aralıklarla Suriye’ye giderek savaşan 12 kişi Kilis’in Elbeyli ilçesinde sınırda yakalandı. Bir gün boyunca hem asker hem de MİT tarafından sorgulanan 12 kişiden 11’i, savcının tutuklama istemine karşın Kilis Sulh Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı ve Ankara’ya döndü.
DAİŞ’liler toplu gömülüyor
25 Temmuz 2015’te Sputnik’e konuşan İHD Adıyaman Şube Başkanı Osman Süzen, Adıyaman’da 300 kişi DAİŞ’e katılmış, cenazeler gizlice defnediliyor
İsmetpaşa
29 Temmuz 2015’te Hürriyette yer alan habere göre, Emniyet önceki gün, helikopter desteği ve çok sayıda polisin katılımıyla “IŞİD’in Türkiye’deki merkez üssü olduğu” ileri sürülen İsmetpaşa semtine operasyon düzenledi. Ancak tutuklu kalan ve bir DAİŞ’li bile olmadı ve tüm kişiler serbest bırakıldı.
Merkez üsler
Milliyette yer alan habere göre, DAİŞ Antep’i üs olarak kullanıyor. Eylem planı ve militanların transit geçişi için Antep’i seçen DAİŞ, kentin varoşlarında dernekler ve işletmeler sayesinde örgütleniyor. Antep, DAİŞ ve bazı İslami terör örgütlen tarafından lojistik merkezi olarak da kullanılıyor. Geçmişte El Kaide, Hizbullah, Hizbut Tahrir, Vassat, İBDA-C gibi örgütlerin faaliyet gösterdiği bir yer olması, Suriye’ye yakınlığı, DAİŞ’in kente önem vermesine neden oluyor. DAİŞ’in Antep’teki faaliyetlerinde özellikle eski Hizbullah tabanını kullandığı belirtiliyor. Örgüt aynı zamanda hedef kitle olarak varoş serinlerdeki yoksul gençleri belirlemiş durumda.
Nereden katılıyor?
DİHA’nın 2016’da çıkan haberine göre, Antep’in Karkamış sınır hattındaki köylerde yaşayanlar, geceleri tarlalarından askeri araçların DAİŞ’in elinde bulunan Zormağara köyüne geçtiğini iddia etti. Halkın Akçakale sınır hattında nöbet tutması nedeniyle DAİŞ’in Karkamış sınırını kullandığını söyleyen köylüler, askerin kendilerine “IŞİD’li kardeşlerimiz size bir şey yapmaz, korkmayın” dediğini öne sürdü. Yakalanan kişilerden Jamiai Yassine, son iki haftada toplam 200 kişinin Karkamış yakınlarından geçerek DAİŞ saflarına katıldığını söyledi.
Karargâh görüntülendi
20 Haziran 2015’te DİHA’nın haberine göre, AKP’nin Tel Ebyad’dan çıkarılan DAİŞ çetesine Akçakale’de karargah olarak tahsis ettiği iddia edilen bir ev görüntülendi. Çetelerin kullandığı ev, askerin hemen yanı başında ve sınıra yakın. Sınıra ve askeri noktaya yakın olan evin çok yüksek bedele kiralandığı, gazetecileri “kafanızı keseriz” diye tehdit eden çetelerin ve kullandığı araçların da bu evde görüntülendiği, evin önünde çok sayıda plakasız araç ve cip bulunduğu belirtildi. Görüntülerde DAİŞ’çiler ve bombalı saldırılarda kullanılan plakasız araçlar dikkat çekiyor.
Demirtaş: ‘AKP IŞİD’in Uzantısı’
24 Şubat 2016’da grup toplantısında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP’nin, radikal İslamcı terör örgütü DAİŞ’in “siyasi uzantısı” olduğunu söyledi. Demirtaş, Suriye’deki Kürtler’in Türkiye’ye tek bomba bile atmamasına rağmen, Türkiye’nin gece gündüz Suriye’deki Kürt yapılanmaları PYD ile YPG’ye ateş açtığını kaydetti. HDP Eş Genel Başkanı, “PKK ile PYD, DAİŞ aynı diyorsunuz. Peki o zaman PKK’ye yaptığının birinde birini DAİŞ’e yap. Sizden ala terörün uzantısı parti mi var? AKP, DAİŞ’in siyasi uzantısıdır” dedi.
Bağdadi Türkiye’deydi iddiası
2019 yılında Rus haber ajansı Sputnik, HTŞ Lideri Muhammed El Colani’nin ağır yaralı olarak Antakya’daki hastanede tedavi edildiğini öne sürdü. Ancak AKP hükümeti bu iddiaları yalanladı.
DAİŞ Lideri Ebu Bekir el Bağdadi’nin 27 Ekim 2019’da Türkiye sınırına yakın Barişa’da öldürülmesi de Batı medyasında Türkiye Bağdadi’yi himaye etti yorumlarına yol açmıştı. Badadi’den sonra DAİŞ lideri olduğu belirtilen Ebu İbrahim el‑Haşimi el‑Kureyşi de İdlib’de Türkiye’ye yakın bir yerde düzenlenen operasyonla öldürüldü. Bağdadi’nin öldürülmesinden kısa bir süre sonra eşi Adana’da gözaltına alındı.
Êzidî kızı sattı, tahliye edildi
6 Ağustos 2021’de Gazete Duvar’da yer alan habere: Ankara’da Êzidî kız çocuğunu internetten satışa çıkaran DAİŞ’liler serbest bırakıldı. Ankara’da Şubat ayında derin internette satışa çıkarılan Êzidi kız çocuğu kaçıran DAİŞ’lilerin üçü de serbest bırakıldı. 8 Mart’ta kabul edilen iddianamede ise her üç DAİŞ’li için “DAEŞ terör örgütü üyeliği” ve “üst düzey yöneticilik” suçlamalarında bulunuldu. Irak’ın Ankara Büyükelçiliği’nden bir diplomat Ankara’da IŞİD’in elinden kurtarılan Ezidi kız çocuğu ailesine ulaşmak için her yolu denediklerini ancak bugüne kadar ulaşılamadığını belirterek, “Ailesinin tamamının IŞİD’in Şengal katliamında öldürüldüğünü düşünüyoruz” dedi.
Ankara’daki IŞİD hücre evi operasyonunun ardından Ezidi kız çocuğu kaçırıp evlerinde rehin tuttukları suçlamasıyla Irak vatandaşları Anas V., Nasır H.R. ve Sabah A.H.O’nin ifadeleri alınmıştı. Gözaltına alınanlardan Anas V. ve Nasır H.R., ifade ve savcılık sorgularının ardından 27 Şubat’ta adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Tehlike olarak görülmüyor
14 Ekim 2023’te Artı Gerçek’te yer alan haber göre, Uzmanlara göre kamu otoritelerinin radikal İslamcı örgütleri “öncelikli tehdit” olarak görmemesi, savcı ve polislerin de delil toplamada yeterince çaba göstermemesi sonucunu beraberinde getiriyor. Bu nedenle de pek çok İŞİD üyesi “delil yetersizliğinden” serbest bırakılıyor. DAİŞ militanlarının savunmalarını üstlenen avukat Onur Güler de “Bursa 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan ve İnterpol’ün kırmızı ve mavi bültenlerle aradığı iki yabancı uyruklu F.B, M.T’nin örgüt üyeliğinden ceza almalarına rağmen yurt dışı çıkış yasağı ile tahliye edildiğini” açıkladı.
Êzidî kızı DAİŞ’li aileye verildi
Ankara Valiliği, Artı Gerçek’te 27 Ekim 2023 gazeteci Hale Gönültaş’ın haberinin ardından Êzidî kız çocuğunu Ankara’ya kaçıran, ardından dark web’de satışa çıkaran DAİŞ’linin tutuklandığını açıkladı. DAİŞ’li aileye verildiği ortaya çıkan çocuğun korumaya altına alındığı da duyuruldu. Ancak daha sonra anlaşıldı ki DAİŞ’li gözaltına bile alınmamış. Karakola ifade vermeye giden DAİŞ’li serbest bırakıldı. DAİŞ ile ilgili haberi yapan ve haberi yayınlayan sitelere haber erişimi engeli geldi.
Mahkemeden MİT’e: ‘IŞİD terör örgütü mü?’
23 Eylül 2023’te dava dosyasıyla beraber gündeme gelen olaya ilişkin bilgiler şöyle: DAİŞ üyesi Ahmet Güneş’in infaza katıldığını gösteren görüntülere rağmen tahliye edildiğinin ortaya çıkması sonrası dava dosyasına giren bir yazışma dikkat çekti. Mahkeme, MİT’e “IŞİD terör örgütü mü?” diye sormuş. MİT ise mahkemeye “Herhangi bir terör örgütü mensupları listesinde adlarının geçip geçmediği hususunda bilgiye rastlanılmamıştır” şeklinde yazı gönderdi. MİT’in söz konusu yazısının ardından Gaziantep 5. Ağır Ceza Mahkemesi toplam üç sanıklı davada sanıkların tamamını tahliye ettiği ortaya çıktı. Firari sanık Ahmet Güneş görüntülere rağmen serbest bırakılmıştı.
Ankara’dan cihatçı götürülüyor
25 Ekim 2023 Artı Gerçek’in haberine göre, Mekteb-i Furkan adıyla yeniden yapılanmaya çalışan DAİŞ, Gürcistan’daki Pankisi Vadisi’nde silahlı eğitim veriyor. Örgüte kazandırılanlar, Türkiye’deki inşaat şirketlerine iş yapan taşeron firmaların işçileri olarak Ankara’dan vadiye götürülüyor. Türkiye’den de askeri/silahlı eğitimde deneyimli, DAİŞ’te çatışma bölgelerinde bulunan eski cihatçılar çeşitli desteklerle, belirlenen güzergahlar üzerinden Gürcistan’a götürülüyor.
Kırmızı Bülten’le aranan DAİŞ’li serbest bırakıldı
4 Ekim 2023’te Artı Gerçek’ten Hale Gönültaş’ın haberine göre; INTERPOL tarafından DAİŞ üyeliği gerekçesiyle 2014’te Kırmızı Bülten’le aranırken Suriye’den kaçak yollarla Türkiye’ye giren ve Ankara’nın Polatlı ilçesinde sahte kimlikle yakalanan D.K., Kazakistan adli makamlarının gereken belgeleri göndermemesi nedeniyle “delil yetersizliğinden” tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Yurt dışı yasağı ve adli kontrol uygulanan Kazakistan uyruklu D.K., şu an Ankara’da ikamet etmeye devam ediyor. Bir sonraki duruşma Nisan 2024’te yapılacak.
DAİŞ’liler firar etti
12 Mayıs 2016’da “Ebu Hanzala” olarak bilinen Hacı Bayancuk, 2013 yılındaki Kurban Bayramı sırasında İstanbul Ömerli’de yaptığı konuşmayla kamuoyu tarafından yakından tanındı. Temmuz 2015’te tutuklanan Ebu Hanzala, 24 Mart 2016’da serbest bırakıldı. Ebu Hanzala’nın da sanık olduğu DAİŞ Davası’nda beraat eden Gökhan Bulut, İrfan Yıldız, Raşit Karadağ, Serdar Sarıçam ve Duran Çoban toplu silah ticaretinden mahkum oldukları için tutuklu bulundukları Kocaeli Açık Cezaevi’nden firar ettiler. Kaçan DAİŞ’lilerin takas yaptığı yönünde de iddialar bulunuyordu.
El Kaide’nin kurucusunun isminin caddeye verildi
18 Temmuz 2017’de TR724 haber sitesinde yer alan habere göre, İstanbul Ümraniye Dudullu’daki bir caddeye El Kaide örgütünün kurucusu Abdullah Azam’ın adının verildiği ortaya çıktı. Türkiye’de, selefi terör örgütleri DAİŞ ve El-Kaide bilinçli bir şekilde korunuyor. İçişleri Bakanlığı’nın o dönemki raporunda son 6 yılda 9 bin 350 DAİŞ’linin gözaltına alındığı fakat cezaevlerinde yalnızca 650 tutuklunun bulunduğu ortaya çıkmıştı.
Seri tahliyeler
- 10 Aralık 2017’de Bianet’te yer alan habere göre, üçü İsrailli, biri İranlı dört kişinin öldürüldüğü, Beyoğlu, İstiklal Caddesindeki 19 Mart 2016 tarihli saldırıyla ilgili açılan davada, hakkında altı kez müebbet istenen sanık, son duruşmada tahliye edildi. Tahliye edilen sanık Erkan Çapkın, DAİŞ yöneticilerinden olmakla yargılanıyor ve hakkında 6 ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
- Sultanahmet’te 12 Ocak 2016’da turistlere düzenlenen saldırıda da 13 kişi hayatını kaybetti. Olayla ilgili açılan davada altı sanık 5 Eylül 2016’daki duruşmada, bir sanık da 20 Kasım 2016’daki duruşmada tahliye edildi.
- 26 Ekim 2015’te Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde bir eve yapılan baskında, evden polise ateş açıldı, çatışma çıktı. Polisler Sadık Özcan ve Gökhan Çakıcı ile yedi IŞİD militanı öldü, dört polis yaralandı. Açılan davada tutuklu yargılanan sanıkların 12’si davanın ilk duruşmasında, diğer dördü de ileriki duruşmalarda tahliye edildi.
- Suruç davasının tek sanığı ise aynı zamanda Ankara katliamı davasında da sanık ve Ankara’da tutuklu. Ama Suruç’taki davanın duruşmalarına getirilmediği gibi, bu davada tutuklu bile değil. Suruç davası, sanıksız sürüyor.
- Tahliyelerin en tuhaflarından biri, Diyarbakır’daki Halkların Demokratik Partisi (HDP) mitingine 5 Haziran 2015’te düzenlenen ve beş kişinin öldürüldüğü saldırının faillerinden Burhan Gök’ün serbest bırakılmasıydı. Gök’e yöneltilen suçlamalardan biri “IŞİD militanlarına sınır geçişi sağlamak” olmasına ve suçüstü yakalanmasına rağmen, kaçma şüphesi olmadığına kanaat getiren mahkeme tahliyesine hükmetti.
Türkiye’deki DAİŞ saldırıları
- 20 Mart 2014: (Niğde’de DAİŞ’liler ile çatışma) Astsubay Adil Kozanoğlu, polis Adem Çoban ve kamyon sürücüsü Turan Yaşar hayatını kaybetti, 7’si asker 8 kişi yaralandı.
- 6 Ocak 2015: (Sultanahmet’te bombalı saldırı) Bir polis öldü. Saldırıyı Çeçen kökenli El Kaide bağlantılı bir kadının olduğu belirtildi.
- 18 Mayıs 2015: (HDP bürolarına saldırı) HDP’nin Adana ve Mersin’deki il başkanlıklarına aynı kişi tarafından iki bomba bırakılarak patlatıldı.
- 5 Haziran 2015: (Diyarbakır mitingi patlaması) HDP mitinginde art arda iki bomba patladı. 4 kişi yaşamını yitirdi, 402 kişi yaralandı.
- 20 Temmuz 2015: (Suruç Patlaması) 300 gencin Suruç’taki basın açıklaması sırasında kendisini patlatan canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz 34 genci katletti.
- 10 Ekim 2015: (Ankara patlaması) canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile kimliği tespit edilemeyen kişilerin saldırısında 100 kişi öldü, 20’si çocuk 391 kişi yaralandı.
- 12 Ocak 2016: (Sultanahmet saldırısı): Sultanahmet’te Alman turistlere yönelik saldırıda 10 kişi öldü, 15 kişi de yaralandı.
- 20 Mart 2016: (İstiklal Caddesi saldırı) İstiklal Caddesi’nde canlı bomba saldırısında 4 turist yaşamını yitirdi, 39 kişi yaralandı.