3 Kasım’da AKP, iktidar koltuğunda 21. yılını doldurdu. Geçen bu süre zarfında tam on hükümet kuruldu. 7 Haziran 2015 sonrasında kurulan ve 1 Kasım 2015 seçimlerinin ardından yeni hükümet kurulana kadar (88 gün) görevde kalan 63. Geçici Seçim Hükümeti’ni saymazsak AKP’nin 21 yıldır ülkeyi tek başına yönettiğini söyleyebiliriz. Bu, CHP’nin tek parti dönemindeki 27 yıllık iktidarından sonra Cumhuriyet tarihinde bir partinin tek başına iktidarda kaldığı en uzun süredir.
100 yıllık Cumhuriyet’in beşte birinden daha uzun bölümüne tekabül eden iktidarı süresince AKP, darbe dönemleri ve tek partili yıllar dışında Türkiye’de ekonomik, siyasal ve sosyal etkisi en güçlü dönüşümün uygulayıcısı oldu.
AKP’yi iktidara taşıyan koşulları ve onun iktidarı boyunca gerçekleştirmeye çalıştığı dönüşümü kapitalizmin dönemsel ihtiyaçlarından ayrı düşünmek mümkün değildir. 16 Kasım 2002’de Erdoğan’ın kamuoyuna duyurduğu 58. Hükümet Acil Eylem Planı’nda da belirtildiği gibi AKP iktidarının temel hedefi Kemal Derviş’in kurumsal alt yapısını hazırladığı neoliberal Yapısal Uyum Programı (YUP)’u uygulamaktır. Acil Eylem Planı’nın “Ekonomik Dönüşüm Programı” başlığı altında yer alan hedefler, 21 yıllık iktidarın ana eksenini belirlemiş ve AKP bu programı sadakatle uygulamıştır.
AKP’nin sınıfsal tercihini de açıkça belirleyen Ekonomik Dönüşüm Programı doğrultusunda ekonomi yönetimi “bağımsız kurullar” adı altında piyasa aktörlerine (sermayeye) devredilmiş, kamu işletmeleri hızla özelleştirilmiş, vergiler sermaye dışında kalan emekçi kesimin sırtına yüklenmiş, kamu harcamaları ve sosyal harcamalar kısılarak toplumdan alınan kaynaklar ve kamu varlıkları; teşvikler, istisnalar vb yollarla sermayeye aktarılmıştır. Öte yandan çalışma rejimi esnek ve güvencesiz hale getirilirken sosyal haklar önemli ölçüde ortadan kaldırılmış; eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik başta olma üzere kamu hizmetleri sermaye için kâr alanı haline dönüştürülmüştür.
İktidarı boyunca devleti yoksul, emekçi kesimlerden alıp sermayeye aktaran bir mekanizma olarak kullanan AKP döneminde emek ve doğa sömürüsü ile birlikte gelir eşitsizliği giderek artmış ve halkın büyük çoğunluğu beslenme, barınma, sağlık gibi en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale gelmiştir. Sınıflar arası çelişkilerin artmasıyla birlikte emekçilerden ve yoksullaşan halk kesimlerinden gelecek tepkileri bastırmak için AKP hükümetleri, -başta sendikalaşma olmak üzere- örgütlenme hakkı ile basın özgürlüğü, akademik özgürlükler, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi tüm özgürlükleri engellemiş; toplumda etnik kimlik, inanç, cinsiyet ve cinsel yönelim üzerinden “kutuplaştırma siyaseti” izlemiştir.
AKP iktidarı 22. yılına girerken sosyal çöküntüye neden olan politikalarını büyük bir kararlılıkla sürdürmeye devam etmektedir. Eylül’de açıklanan Orta Vadeli Program (OVP), geçtiğimiz günlerde TBMM’de kabul edilen 12. Kalkınma Planı, halen görüşülmekte olan 2024 Bütçe Kanun Teklifi ve hazırlığı yapılan çeşitli kanunlar ile AKP’nin bugüne kadar olduğundan çok daha köklü bir dönüşüme hazırlandığını göstermektedir.
Bir avuç sermayedarı ihya ederken toplumun çok geniş kesimlerinin içinde bulunduğu yoksulluğu, açlığı, güvencesizliği çok daha derinleştirecek düzenlemelere ilişkin haberlere her gün bir yenisi eklenmektedir. İşte bunlardan birkaç örnek:
- 25 Ekim’de Resmi Gazete’de yayımlanarak onaylanan 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı ve 12. Kalkınma Planı’nda yer verildiği üzere, ormanları yok eden, toprağı zehirleyen maden arama faaliyetleri “kamu yararına faaliyet” olarak tanımlanacak. Böylece ekolojik yıkıma ve hak gasplarına neden olan madenler toprağını, suyunu, doğasını savunanlara söz hakkı tanınmadan faaliyete geçirilecektir.
- Gazete Duvar’da Bahadır Özgür’ün “Erdoğan, İstanbul tarihinin en büyük mülkiyet gaspına hazırlanıyor” başlıklı makalesinde “çitleme hareketi”ne benzettiği 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’da yapılmaya hazırlanılan değişiklikle AKP, tarihin en büyük mülkiyet gaspının yolunu açmaya çalışmaktadır. Buna göre konutunun dönüşüm bedelini karşılayamayanlar kentin dışına sürülecek ve rant merkezleri haline gelecek olan kentler varlıklılara uygun biçimde yeniden imar edilecektir.
- Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda açıkladığı üzere, Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin (EÜAŞ) bazı HES’ler, limanlar, otoyol ve köprüler özelleştirme kapsamına alınacaktır.
- Bakan Şimşek’in 2024 bütçe sunumundan anlaşıldığı üzere şirketlerden alınması gereken vergilerden 2024’te 2.2 trilyon lira, 2025’te 2.7 trilyon lira, 2026’da 2.6 trilyon lira olmak üzere, üç yılda toplam 8 trilyon lira silinecektir.
AKP’lilerin ve onun iktidarlarından nemalananların 21. yılı kutlarken “Nice 21 yıllara!” temennisinde bulunduklarına şüphe yok. Bu temenni gerçek olur ve Türkiye önümüzdeki yirmi yıllarda AKP ya da onun muadili iktidarlar tarafından yönetilir mi? Bu sorunun yanıtını AKP’li yıllarda yoksullaşan, özgürlüklerinden ve haklarından yoksun kalan halkların, emekçilerin mücadelesi belirleyecektir!