Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan duruşma salonunda Ankara 22’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya, siyasetçilerden Aynur Aşan, Zeynet Ölbeci, Zeynep Karaman, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata katıldı.
!Gizli tanık kendisi itiraf etti’
Verilen aranın ardından savunmalarını sürdüren siyasetçi Aynur Aşan, biri gizli, biri açık tanığın ifadesi ile yargılandığını belirterek, “Siz de bilirsiniz ki, bir davanın hazırlık aşamasında bir araştırma kovuşturma yapılır ve davaya dahil edilenlerin ifadeleri alınır. O ifadeler çerçevesinde ihtiyaç duyulursa, bir kovuşturma yapılır. Benim hakkımda herhangi bir karar alınmamış ve benim ifademi alınmasını gerekecek hiçbir şey yapılmadı. Buna rağmen ben halkı kin ve nefret yönünde tahrik ettiğim gerekçesi ile dava açıldı. Gizli tanıkların ifadelerini siz de dinlediniz; Ulaş’ın ifadeleri tamamen kahvehane dedikodularından ibarettir. Kendisi bunu itiraf etti. En doğru beyanı kendisi söyledi ve bizi görmediğini söyledi. Dolayısı ile Ulaş’ın ifadelerini temelinde reddediyorum” dedi.
‘Dosya, bir yalan üzerine oturtulmuş’
Aşan, açık tanık Sami Baran’ın durumunun da ayrı ele alınması gerektiğini ifade ederek, “Sami Baran sizin ve bizim huzurumuzda emniyette yasa dışı bir şekilde ifadenin imzalattırıldığını söyledi. Sami Baran ile Ulaş’ın beyanları bir kez daha bize gösterdi ki, bu dosya 6-7-8 Ekim olayları üzerinde açılan bu dosya, bir yalan üzerine oturtulmuş. Onların beyanları bunu ortaya koyuyor. Bizim bu olaylarda yer aldığımıza ve insanlara talimat verdiğimiz yönünde en ufak bir delil yoktur. Tutukluluğumuzun devamına dair herhangi bir delil olmadığından dolayı, siz de taraflı bir heyet olarak bizi cezalandırma üzerine delil arama arayışına girdiniz. Delil yaratma çabasına girdiniz. Bunu söyleyince rahatsız oluyorsunuz ama tavrınız, duruşunuz bu sonucu ortaya çıkartıyor” diye konuştu.
‘’Halkın eylemi provoke edildi’
Aşan, 6-7-8 Ekim eylemlerinde ne olup bittiğini bilmediklerini, ancak bildikleri tek şeyin olayların karanlık güçlerin dahil olmasıyla karıştırıldığını söyleyerek, “Eğer öyle olmasaydı, halkın demokratik talepleri nasıl olur da böyle bir sonuca evrilirdi. Halkın eylemi provoke edildi ve bu sonuçlar ortaya çıktı. Dolayısıyla ben bu suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum ve bu iki yıllık tutukluluk sürecimde örgüt yönetici olduğuma dair ya da olayları başlattığımıza dair belge de dosyama dahil olmadı. Savcılığın beni 302’den cezalandırma isteğini kabul etmiyorum. Ben bu aşmada hakkımda herhangi somut delil yoktur ve ondan dolayı ilk olarak tahliyemi talep ediyorum. Karar aşamasında ise beraatimi talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
‘Mahkemenin duruşu tartışmalı hale geldi’
Aşan’ın avukatı Ebru Akal, davanın gelişim süreci ve aşamasına ilişkin bilgileri vererek, mahkemenin gelinen sürece kadarki duruşunun kendileri açısında tartışmalı hale geldiğini söyledi. Mahkeme heyetine “Neden bir üst mahkeme gibi çalışıyorsunuz” diye soran Akal, “Bunun sebebi Ahmet Altun’un oluşturmaya çalıştığı omurganın sizin mahkemeniz ile sürdürülüyor olmasıdır” şeklinde konuştu.
‘Google sorgusu ile sanık yaratıldı’
Akal, soruşturma aşamasından bu yana gelinen süreçte savcılığın mevzuata aykırı davranarak soruşturmayı yürüttüğünü vurgulayarak, “İddianameyi müvekkilim ile birkaç kez gözden geçirdik. Müvekkil açısından iki paragraf var. Aynur Aşan’ın iddianamesinde biri açık biri gizli olmak üzere iki tanığın ifadeleri dışında hiçbir delil yoktur. Müvekkil ile ilgili doğru dürüst araştırma yapılmadı ve müvekkil lehine olan bazı delilleri dikkate almadınız. Aynur Aşan hakkında dosyaya katacağı hiçbir şey yok. Google sorgusu ile sanık yaratıldı. Buna rağmen müvekkil ile ilgili yakalama kararı çıkartıldı ve kaçma şüphesiyle yakalanıp tutuklandı. Biz bu mütalaa metnini eksik bir kurgu metni olarak değerlendiriyoruz” dedi.
Okumadığınız bir iddianameyi kabul ettiniz
Kovuşturma aşamasına değinen Akal, mahkeme heyetinin bugüne kadar almış olduğu ara kararları takip etmenin bile güçleştiğini söyledi. Akal, şunları söyledi: “Burada bir adil yargılama olmadı ve bunu izah ettik hala da ediyoruz. Öncelikle okumadığınız bir iddianameyi kabul ettiniz. Yargılamayı adliyede değil, bir cezaevi kampüsünde kabul eden bir heyetsiniz. Bir nevi davayı kaçırarak yürütüyorsunuz. Bu mekânın kendisi dahi bir psikolojik baskıdır. Her hareketimizin izlendiği bir salonda yargılama yapılıyor. Toplu bir halde, toplumdan izole edilmiş devasa bir mekânda ve onlarca üniformalı görevlinin içinde bizler savunma yapıyoruz. Bununla ilgili daha önce de talepte bulunduk ancak taleplerimiz kabul edilmedi.”
‘Mütalaa bir propaganda metni niteliğinde’
Akal, savcılığın mütalaasının hukuki niteliğinin tartışılması gerektiğini belirterek, mütalaanın bir propaganda metninden öteye gitmediğini ve intihal olduğunu söyledi. Akal, “Birbirinden farklı binlerce sayfalık bir metin. Hukuki bir metin olmadığını düşünüyoruz. Hukuki bir ayıp olarak nitelendirmek istiyorum bu mütalaayı. Özellikle mütalaa içerisinde biz müdafilere dönük bazı ifadeler var ve biz bunu asla kabul etmiyoruz. Açık ve anlaşılır olmadığı için, dosyamız ile ilgili olmadığı için mütalaanın genelindeki ifadeleri kabul etmiyoruz” diye konuştu.
Aynur Aşan’ın soyut ifadelerle ve ön yargılarla cezalandırılmak istendiğinin altını çizen Akal, “Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyoruz. Bu haliyle müvekkilin mahkumiyetinin devam edemeyeceğini tekrarlıyoruz” ifadelerinde bulundu.
Akal’ın savunmasının ardından ara verilen duruşma, yarın saat 10.00’da devam edecek.
HABER MERKEZİ