HEDEP Grup Toplantısı’nda konuşan, Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğulları, Filistin ve Rojava’da yaşanan savaşa dikkati çekerek, ‘Vicdanı olan herkesi, tüm insanlığı savaş karşıtlığında birleşerek barışın tarafı olmaya ve sesini gür çıkarmaya çağırıyorum’ çağrısı yaptı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında konuştu.
Gündemdeki konulara değinen Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Partimizin ve mücadelemizin emektarları olan; Kobani kumpas davası ile siyasi rehine olarak hapishanede tutulan Sevgili Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı, Gültan Kışanak’ı, Sebahat Tuncel’i, Leyla Güven’i, Ayla Akat Ata’yı, Nazmi Gür’ü, Günay Kubilay’ı, Alp Altınörs’ü, Bülent Parmaksız’ı ve adını burada sıralayamadığım bütün siyasi rehineleri selamlıyorum.
Oldukça coşkulu geçirdiğimiz kongremize katılan bütün kurumlara, siyasi partilere, emek-meslek örgütlerine, doğa ve insan hakları savunucularına, dünyanın dört bir yanından gelen yurt dışı konuklarımıza çok teşekkür ediyorum.
PTT kargoyla cenazesi gelen Kürt gencinin anası; acısını yüreğine gömerek “Barış” diyebilen; acılarını yüreğimizin en derininde hissettiğimiz Barış Annelerine sonsuz teşekkürler. Yaşamın her alanında mücadele eden kadınlara; gelecekleri karartılan ama yine de toplumun en büyük umudu olan gençlere çok teşekkürler. Türkiye’nin, Kürdistan’ın dört bir yanından gelen coşkusunu, umudunu, direncini heybesinde getiren; iddiasını, zılgıtını kongremize taşıyan değerli halklarımıza sonsuz teşekkürler.
15 Ekim’de partimizin kongresini gerçekleştirdik. Ve isim değişikliğine gittik. Halkımız partimizin ismini belirledi! Halklarımızın her sözünün başımızın üzerinde yeri vardır. Partimiz bütün halklara ezilen ve sömürülenlere hayırlı, uğurlu olsun.
Biz bu grup toplantımızı yaptığımız anda bile İsrail Filistin’i vurmaya devam ediyor. Ağır bir savaş bölgeyi esir almış durumda. 7 Ekim’den bu yana yüzlerce sivil katledildi. Binlerce yaralı var. Yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. İsrail insanlık suçu, savaş suçu işlemeye devam ediyor. 2 Milyon Filistinli’nin yaşadığı Gazze, yıllar içerisinde İsrail tarafından açık cezaevine dönüştürüldü, şimdi ise topraklarından sürülmeye çalışılıyor. Hastaneler bombalanıyor.
Filistin halkının yanındayız
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı bağış çağrısı yapmış. Sağlık bakanlığı neyin bağışını isteyebilir ki? Akla ilk gelen kan bağışı. Ama değil. Yakıt bağışı istemiş. Yakıtın bittiği yerde sağlık malzemelerinin ve Filistin’de sağlık hizmetinin ne hale geldiğini varın siz düşünün.
Türkiye’de iktidar her açıklamasında Filistin’i sahiplendiğini söylese de gerçek bu değil. Samimiyetten uzak “Dostlar alışverişte görsün” misali adımlarla savaş durduramazsınız. İktidar, Filistin’i ve savaşı, iç siyaset malzemesi yapmaktan geri durmuyor, tabanına şirin mesajlar vermek için kullanıyor. Oysa bu savaşın yayılmaması ve akan kanın durması için dilek ve temenniler yetmez.
Buradan iktidara açıkça soruyoruz: İsrail’le yaptığın askeri anlaşmaları iptal edecek misin, etmeyecek misin? Ey iktidar! Timsah gözyaşı dökerek Filistin’le dayanışma olmaz. Bu ve benzeri sorulara nasıl cevap verdiğin belirler tavrını.
Filistin halkı gerçek bir destek ve dayanışma bekliyor. Kudüs, Mescidi Aksa, Gazze… Bir asırdır yaşadıkları şiddete karşı yaşamlarını, topraklarını savunmaya devam eden, İntifada’larla tarih yazan mazlum Filistin halkının yanındayız. Bu bizim tarihsel bir sorumluluğumuzdur aynı zamanda.
İsrail’in saldırılarını acilen durdurması için muhatapları; bölge ve bütün dünya kamuoyunu seferberlik ruhuyla tavır koymaya çağırıyorum.
Savaşlar karşısındaki sessizlik, ölümleri, vahşetleri, yıkımları onaylamak demektir. Vicdanı olan herkesi, tüm insanlığı savaş karşıtlığında birleşerek barışın tarafı olmaya ve sesini gür çıkarmaya çağırıyorum.
Savaşı dayatanların değil, barıştan taraf olanların sesi gür çıktığında dünya ve bölge değişecektir. O halde; Barışın sesini savaşı bastıracak kadar gür çıkaralım.
Rojava’da demografik yapı değiştirilmek isteniyor
Filistin’in yaşadığı acıların benzerini Kürt halkı da on yıllardır yaşıyor. Ortadoğu’nun kanayan iki yarasının biri Filistin davası ise diğeri kuşkusuz Kürt sorunudur. Suriye’de 2011’den bu yana devam eden savaş sürecinde Kürtler komşumuz olarak kalmasın diye Türkiye’deki iktidarın yapmadığı şey kalmadı. Kürtleri Afrin’den sürdü. Şimdi İsrail’in Gazze’de yaşayan Filistinlileri Sina Yarım Adası’na ya da Necef Çölü’ne sürmek istediği gibi. Rojava’da kalan Kürtleri ve diğer halkları oradan sürerek demografik yapı değiştirilmek isteniyor. İşte Türkiye’ye neden 5 milyon mülteci geldi biliyor musunuz? Mülteciliği araçsallaştırdığı için bu projeyi izledi. Bölgeyi Kürtsüzleştirmek istiyor.
Suriye topraklarından elinizi çekin. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmek üzere hala dört parçada sorun olarak durmaya devam ediyor. Siz öncelikle barışı kendi topraklarınızda tesis edeceksiniz.
Türkiye barış Meclisi’nin kuruluşunda büyük emek veren değerli Yaşar Kemal “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.” der. Evet Yaşar Kemaller barış için çalıştı, çabaladı. Biz Yaşar Kemallerin çağrısını yineliyoruz. Barışa sahip çıkalım, barışı bölgemizde tesis edelim, akan kanı durduralım.
Tecrit derhal son bulmalı
Çözümün önemli isimlerinden biri olan Sayın Öcalan, Türkiye’de Kürt sorununun çözülmesine dair çok önemli fikirler sundu. Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarının en önemli taleplerinden biri tecridin son bulmasıdır. Herkesi tecride karşı durmaya davet ediyorum. Tecrit derhal son bulmalıdır.
Ülke derin yoksullukla karşı karşıya
Sadece savaşlarda canımız yanmıyor. Ülke çok derin bir yoksullukla karşı karşıya. AKP iktidarı ülkenin bütün gelirlerini kendi yandaşına peşkeş çektiği için, özel harp politikalarına ayırdığı için bu ülkenin insanları yoksulluktan kırılıyor. Açlık sınırı altında yaşayan milyonlarca insan var. Analar, çocuklarının beslenme çantasına bir parça ekmek koyamaz hale gelmiş. Gençlerin intiharı, geleceksizlikten dolayı ciddi bir artış göstermiş durumda.
Bugün otomotiv sanayisinde çalışan bir işçi kendi imal ettiği arabaya hayatı boyunca binemeyecek. Çünkü onu alabilecek parası yok.
2024 bütçesi görüşülmeye başladı. Bu bütçe Türkiye’de 84 milyon yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren bir bütçe. Sunulan bütçe de göreceğiz ki hiçbir şey değişmemiş. Bu bütçede yine iktidar bir türküde söyler ya ‘tahsildar da çıkmış köyleri gezer, elinde kamçısı yoksulu ezer.’
Emekliler maaşlarına zam beklerken 5 bin liralık ikramiye verecek. Bu maaşına zam bekleyen emeklinin ihtiyacını karşılamaz. Gelsin Erdoğan geçinsin bakalım, geçinebilir mi? Emekçilere fazlasıyla yetecek Saray masrafı var.
Sevgili emekli kardeşlerim bizler HEDEP olarak haklarınızı sonuna kadar savunacağız.
Agrobay tarım işçisi kadınların eylemleri devam ediyor. Agrobay işçisi kız kardeşlerim, bizler HEDEP Kadın Meclisi olarak aldığımız kararla, sizlerin sesini çoğaltacağız. Haklarınızı alana kadar sizlerin yanında olacağız.
Depremzedelere derhal konut inşa edilmeli
Deprem bizden çok şey götürdü. Depremin üzerinden 8 ay geçti. Orada değişen hiçbir şey yok. İktidar, ana akım medyanın büyük kameralarının olduğu yerde çadırlar ve aşevi kurdu, bunları servis etti. Ama koca bir yalan. 15 milyonu etkileyen depremde çok büyük acılar çektik, çekmeye devam ediyoruz. Deprem bölgesinde insanlar hijyen malzemelerine, temiz içme suyuna ihtiyaç var.
Birçok bölgede taş üstüne taş konmamış. Okul bile yapılmamış. Çocukları servislere mahkum ederek 1-1.5 saatlik yol almalarını istiyorlar. Depremzedelere derhal konut inşa edilmelidir. 2024 bütçesinin temel odaklanacağı noktalardan biri depremzedelere verilecek konutların karşılanması olmalıdır.
Jin jin azadî şiarımız
Sevgili kız kardeşlerim, bazen karanlık tablolar çiziyoruz. İktidarın da politikalarıyla binlerce yıllık erkek egemen sistemin bugüne taşınmış haliyle acı çekmeye, emeğimizin sömürülmesine devam ediyoruz. Kadınlar her yerde saldırıya uğruyor. AKP, ‘Sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var’ demişti. Mayıs seçimlerinden sonra kültürel ve ideolojik hegemonya kurmak için saldırılarını artırmış durumda.
Sanatçılara, konserlere, festivallere müdahale var. 1980 askeri cunta darbesi gerçekleştikten sonra 1984’te Kenan Evren’i eleştiren kabareler gerçekleşiyordu.
Bu iktidar döneminde İstanbul Sözleşmesi ortadan kaldırıldı. Şimdi torba yasada kadınların nafaka hakkı tartışma konusu olmuş durumda. 6284 sayılı kanunu da yasadan çıkarılmak isteniyor. Sürekli makul kadın tarifi yapıyorlar. Bizler emeğimize, bedenimize, kimliğimize yönelik saldırılar sessiz kalmadık, asla da kalmayacağız. Bizi dört duvar arasına hapsetmeye çalışan bu iktidara sözümüz: Asla boyun eğmeyeceğiz.
Kadın ittifakını, dayanışmasını örüyoruz! Kadın yaşam özgürlük. Mar’a, heya el hırriyye. Jin Jiyan Azadî yaşamsal şiarımızdır.
Bir selamımız Kobanê Kumpas Davası’ndan dolayı tutsak olan yol arkadaşlarımıza. İktidar Kürt düşmanlığını diri tutmak ve bundan siyaset devşirmek için Kobanê kumpas davasını kurguladı. Bu davanın senaryosu Saraya taşınmış yandaş sözde hukukçular tarafından yazıldı. Yargı, bağımsız değil ama hiçbir zaman da bağımlı olmamıştı.
Gerçek şu ki; Türkiye halkı Kobanê’de Kürtlerin ve bölgedeki Arapların, diğer halkların verdiği mücadeleye minnettar olmalı. Yoksa IŞİD şimdi sınır komşumuzdu. IŞİD’i sınırda komşu yapamayanlar şimdi Sincan Adliyesi’nde de komşu yapmak istiyor.
Ama tarih şahit olsun ki, bu zihniyet Kobanê’de kaybetti, Sincan’daki kumpas davasında da kaybedecektir.
Demokratik Cumhuriyeti inşa edeceğiz
Kongremizi geride bıraktık, yepyeni bir isimle, yepyeni bir öyküyle yolumuza devam ediyoruz. Kongremiz öncesinde yaptığımız konferanslar, il ilçe toplantılarında hem halklarımızla değerlendirmeler yaptık; birlikte yeni yol haritamızı çizdik. İşte şimdi tam da “yeniden” dediğimiz yerdeyiz. Parti meclisimizle ilk toplantımızı yaptık, MYK’mızı seçtik ve yürüyüşümüze başlıyoruz.
Bu uzun yürüyüşümüzde partimizin kuruluş paradigmasını, daha da güçlendirerek yola çıkıyoruz. Toplumun 3. Yol siyasetiyle kurutulur. Tarihsel birikimlerimiz ve deneyimlerimiz bize yol gösteriyor. Bu topraklar üzerinde özgürlükten, barıştan, demokrasiden ve adaletten yana yükselen tüm seslerin taşıyıcısı olacağız.
Cumhuriyet’in 2. yüzyılına girerken bu seslerin iradesiyle Demokratik Cumhuriyeti inşa edeceğiz. Bu iradeyi ülke yönetimine taşıma iddiasındayız. Toplumun tıkanan nefes borusunu açacağız.
Türkiye halklarının eşit yurttaşlık hakkı temelinde bir arada yaşama hayalimizi gerçekleştireceğiz. Emekçilerin, ezilenlerin, yoksulların ekmek ve özgürlük mücadelesinin sonuç verdiği günleri göreceğiz. ‘Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan’ bir dünya hayalimiz dimdik ayakta.”
ANKARA