Hamas’ın bombalarına ve sonuçlarına bakarak İsrail’i, İsrail’in bombalarına ve sonuçlarına bakarak Hamas’ı savunmak, küresel ve bölgesel emperyalist devletlerin “pingpong masasında” bir oraya, bir buraya zıplayan pingpong topunu izlemeye benziyor. Başlar dönüyor, gözler şaşılaşıyor.
Oysa bu savaşın oyuncuları halklar değil, devletler. Yaşanan insanlık trajedisinde “o mu yoksa bu mu suçlu” diye kafa patlatmanın fazla anlamı yok. Üçüncü Dünya Savaşı sebep, insanlık trajedisi sonuçtur. Pingpong masası Ortadoğu’dur. Masanın bir başında İsrail, diğer başında Hamas formalı İran var. Birinci takımın iki oyuncusu ABD ve AB şimdilik yedek kulübesinde, takım arkadaşlarına taktik yardımda bulunmakta. Diğer takımın iki oyuncusu Rusya ve Çin de öyle. Pingpong topu, malum, halklardır. Daha bir ayı doldurmasa da yamulup çöpe atılan pingpong toplarının sayısı onbini buldu. Savaş onbinlerin canını aldı.
Şu anda bu maçta İsrail rakibine göre çok daha amansız ve devamlı faul yapıyor. Maçta yapılan fauller, savaş alanlarında yapıldığında biz buna “savaş suçu” diyoruz. Ve elbette İsrail’i yuhalıyoruz. Böyle maç da olmaz, böyle savaş da. Hakemlerden birisi Batılı medya, ötekisi Doğulu medya. İkisinde de gerçek ile yalan iç içe. Verdikleri kararlar maçı seyreden seyircileri kudurtmakta.
Bu arada vahim bir gelişme oluyor: Dünya savaşının iki tarafında da yer almayan Kürdistan’ın amansız bir saldırıda olduğu bu gürültüyle dikkatlerden kaçıyor. Binlerce çocuğun, kadının ve yaşlının öldüğü bu “haksız” savaşın başkomutanı, insanlığın karşısına “barış meleği” gibi çıkıyor. “Rojava’nın alt ve üst yapısı ordumuzun meşru hedefidir” diyerek konuşan Türk Dışişleri Bakanı “İsrail Filistin’in alt ve üst yapısını yok ederek soykırım suçu işliyor” demekte.
Rakiplerden biri “yenilse de maç bitse” diyebilirsiniz. Ama “yedeklere” dikkat. Rakiplerden biri yenilecek gibi olduğu anda devreye “asıl oğlanlar” girecek. İran daha şimdiden önce Hizbullah’ın, ardından kendisinin sahaya ineceğini söyledi. ABD ve İngiltere daha şimdiden, iki uçak gemisini bölgeye gönderdi. Onların gemilerini Rusya’nınki izledi. Maazallah bunlar masanın başına geçtiğinde oynanacak masa bile kalmayacak. Demek ki, şu anda bu kanlı oyunun İsrail ya da Hamas’tan birinin yenilgisiyle biteceğini sanmak ve istemek, oyunun son aşamaya yükselmesini seyretmeye yol açacak.
Tekrar edersek; Üçüncü Dünya Savaşı sebep, ölümler, trajediler sonuçtur. Trajedide kim daha fazla suçludur diye o suçluya karşı mağduru destekleyen savaşın tarafı olur. Şimdilik Filistin adına savaşa katılan Hamas’ın zayıflığına bakanlar, yarın devreye Hizbullah ve ardından İran girdiğinde ne diyeceklerini şaşırabilirler. Hele en sonunda küresel nükleer devletler konuşmaya başladığında şimdiki “sonuçların” bunların savaşında “devede kulak” kalacağı çok açık.
Halklar savaşmıyor. Halklar küresel ve bölgesel emperyalist güçlerin, devletlerin ve örgütlerin savaşında “pingpong topu” oluyorlar. Toplar kırılıyor, yamuluyor. Oysa “raketleri”, olmuyorsa “kanlı elleri” kırmak gerekiyor.
Nasıl?
Her halk, başındaki devlet ve örgütün “emperyalizmine” karşı savaşırsa. “Düşman içimizde” derse. “Halklar kardeştir” diye haykırır, devletler birbirinin düşmanıdır sonucuna varırsa. Kürt özgürlük hareketinin Rojava örneğinden esinlenirse… Biricik çözüm HEDEP’in “demokratik ulus” ve “Konfederalizm” programıdır diye noktayı korsa.
Bu şu anda kolay bir hedef değildir, biz bu programı hayata geçirene kadar belki de iklim krizinin yüzlerce yıl sonra yok edeceği uygarlık, birkaç yıl sonra yok olacak.
Şunu deneyelim: Abdullah Öcalan İmralı’dan çıksın. Çıktığı gün tüm parçalardaki Kürt halkını birleştirsin. Bu muazzam güç Türkiye’yi, İran’ı, Irak’ı ve Suriye’yi Demokratik Cumhuriyet’e dönüştürsün ve halkların iradesiyle onları savaş dışına çıkarsın. O zaman kanlı maçın birinci devresi sonuçlanır, ikinci devresini de sonuçlandırmak mümkün hale gelir.
Denenmeyen tek yol “Öcalan’a özgürlük” yoludur. Yani “üçüncü yoldur.”
Bu seçeneğe birçoğunun aklı ermiyor. Biliyoruz. Ama soruyoruz: Aklınızın erdiği seçenek nedir?
Der demez aklı ermeyenler iki kampa ayrılıyor: “Kahrolsun İsrail” ve “Kahrolsun Hamas” sloganları yükseliyor. Sonra tuhaf bir şey oluyor: Bu “kahrolsuncular” tek bir koro haline geliyor: “Kahrolsun Kürtler”. Sloganlar bir süre sonra “Yahudi pogromuna”, “Kürt soykırımına” ve “Müslüman avına” dönüşecek. Yeniden bombalar patlayacak, suikastler birbirini izleyecek. Devletler ve örgütler birbirine karşı savaşırken, sivil halklar birbirine düşman hale gelecek.
Bizim çözüm için başlangıç adımımız İmralı kapısını açmak. Sizinki ne?
En mülayimi “biz maçın sonucunu bekleyeceğiz” demekte.
Bekleyen “patlak pingpong topu” olacaktır. Benden söylemesi…