Amed’de bir araya gelen kayıp yakınları, 1995 yılında İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hüseyin Aydemir’in akıbetini sordu. Êlih’te ise 21 Ekim 1993’te kaybedilen Yılmaz Gümüş’ün akıbeti soruldu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, bu haftaki eylemde 19 Ekim 1995 yılında İstanbul’da kaybettirilen Hüseyin Aydemir’in akıbeti soruldu. İHD Êlih (Batman) Şubesi ise eylemlerinin 603’üncü haftasında 21 Ekim 1993’te kaybedilen Yılmaz Gümüş’ün akıbetini sordu.
Amed’de “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eyleminin 767’ncisini Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Açıklama öncesi konuşan İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman, “Ortadoğu’nun çok yıkımı olan bir savaşın içinden geçiyoruz. Dün bütün şubelerimiz aynı saatte BM’ye mektup eylemi yaptı. Savaşların son bulması için acil müdahale çağrısında bulunduk. Buradan tekrar çağrıda bulunuyoruz, savaşlar yıkımdır lütfen bu yıkımın önüne geçin” dedi.
Kayıp Cemil Kırbayır’ın abisinin basına verdiği demeçteki sözlerini hatırlatan Ömer, “Bu açık mezarlar ne zaman kapanacak. Mikail Kırbayır ve onun gibi yüzlerce kayıp yakını yıllardır Galatasaray Meydanı’nda alanlarla bu aileler şiddete maruz kalıyor. Bu eylemin yasaklanmasının kaldırılmasını istiyoruz. Cumartesi insanlarını destekliyoruz” diye belirtti.
Önce tehdit sonra gözaltı
Ardından İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi avukat Berfin Elçi açıklamayı okudu. Elçi , Hüseyin Aydemir’in 34 yaşında ve 6 çocuk babası olduğunu Lice’nin Tûtê (Yaprak) köyünde yaşadığını söyledi. O dönemde köy yakmaların, köylüleri göçe ve korucu olmaya zorlamaların olduğunu kaydeden Elçi, “Gıda ambargoları ile aç bırakmaların yaşandığı Lice ve köyleri âdete cehenneme dönmüştü. Hayvan ticareti ile uğraşan Hüseyin Aydemir de güvenlik güçlerinin hedefindeydi. Sık sık evi basılıyor ve ailesi şiddete maruz kalıyordu. Ev baskınlarını yapan askerler gelip teslim olmaması halinde Aydemir’i buldukları yerde öldürüp ölüsünü panzerle sürükleyerek teşhir edecekleri yönünde Aydemir’in ailesini tehdit ediyordu. Bir baskın sırasında Aydemir’in babası gözaltına alındı. Yirmi gün boyunca gözaltına alındığı inkâr edilen baba ağır işkence gördü, ‘oğluna söyle gelip teslim olsun’ denilerek tehdit edildi. Bu koşullarda evine gidemeyen Aydemir, ailesi ile birlikte önce Diyarbakır’a ardından Adana’ya göç etti. Ancak buralarda da baskı ve tehditlerden kurtulamadı. 1995 yılının ortalarında ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı” dedi.
Dosyaya takipsizlik verildi
Elçi, “19 Ekim 1995 sabahı yakın arkadaşı Fehmi Tosun’un Avcılar’daki evine gitti. İki arkadaş birlikte kahvaltı ettikten sonra saat 10.00 sıralarında evden çıktılar. Aksaray da yolda yürürken yanlarına beyaz renkli iki araç yaklaşarak onları zorla araca bindirdiler. Onların Aksaray’da sivil polisler tarafından gözaltına alındıklarını öğrenen aileleri tüm yasal yollara başvurdu. Her yerde oğullarını arayan aile Aydemir’in polisler tarafından Ankara’ya götürüldüğünü, Ankara emniyetindeyken de askeri yetkililere teslim edildiği bilgisine ulaştı. Ancak ailenin yaptığı tüm başvurular sonuçsuz bırakıldı. Aydemir ve arkadaşı Fehmi Tosun’un gözaltına alındığı devletin bütün kademelerince inkâr edildi. Hukuk işletilmedi. Onların akıbetlerinin açığa çıkartılmasını, suçun faillerinin yargılanmasını sağlayacak etkinlikte soruşturmalar yürütülmedi. Zamanaşımı gerekçe gösterilerek dosyalarında takipsizlik kararı verildi” dedi.
Aile yıllarca haber bekledi
“Aydemirin annesi Asiye Aydemir, yıllarca oğlunun yaşadığına dair bir haberin gelmesini bekledi” diyen Elçi, “Ne yazık ki Asiye Ana da tıpkı Berfo Ana, Fatma Ana, Elmas Ana, Meryem Ana gibi çocuğuna kavuşamadan bu hayattan gözü açık bir şekilde göçüp gitti. Kaç yıl geçerse geçsin; Asiye Ananın adalet arayışını sürdürmekten, Aydemir ve tüm kayıplarımız için, adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” diye vurguladı.
Açıklama, oturma eylemi ile son buldu.
Gümüş’ün akıbeti soruldu
İHD Êlih (Batman) Şubesi ise eylemlerinin 603’üncü haftasında 21 Ekim 1993’te kaybedilen Yılmaz Gümüş’ün akıbetini sordu. Gülistan Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen grup adına konuşan Hüseyin Elçi, “Bizler; yakınlarımızı, yakınlarımızın kemiklerini, o kemiklerle birlikte yok edilen adaleti ve adaletin ulaşıp yargılamadığı failleri arıyoruz” dedi.
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının hikayelerini gündemde tutarak adalet istediklerini belirten Elçi, “Devlet adına suç işleyen mensuplarının suç işledikleri için yargı önüne çıkarılması, kayıpların akıbetinin açıklanması ve ailelerden özür dilenmesi kayıp yakınlarının acılarını bir nebzede olsa hafifletecektir” dedi.
İş için çıktı ve dönmedi
1993’te kaybedilen 17 yaşındaki Gümüş’ün hikayesini kamuoyuyla paylaşan Elçi, bir fotoğraf stüdyosunda çalışan Gümüş’ün o sabah saat 09.00’da bir ilkokulda fotoğraf çekimi yapmak için çalıştığı işyerinden ayrıldığını kaydetti.
Susmayacağız
O günden beri Gümüş’ten haber alınamadığını ifade eden Elçi, Gümüş’ün 1 ay önce gözaltına alındığını aktardı. Gümüş’ün ailesinin tüm girişimlerine rağmen Gümüş’ten bir daha haber alınamadığını ifade eden Elçi, şöyle devam etti: “Kayıplarımızın akıbetini sorgularken, onlara dair bir izi bulunmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan ve adalet sağlanmadan bu mücadeleden asla geri adım atmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Hakikatten ve haklılığımızdan aldığımız meşruiyetle susmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz.”
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.
AMED / ÊLİH