İktidar ağırlığı ‘zabıtayla enflasyon düşürme’ çalışmalarına verdi ama öte yanda kriz ekonomiyi kasıp kavuruyor. İflaslar birbirini izlerken bankaların ise kârı hiç azalmıyor. Üstelik şimdi de emlakçılık yapıyorlar
M. Ender Öndeş/İstanbul
Bugünlerde hangi bankanın sitesini açsanız, sanki bir emlakçı sitesini açmış gibi oluyorsunuz. Bağlar, bahçeler, kümesler, fabrika binaları, evler… Normal emlakçı siteleri de başka bir âlem! Onlarda da sık sık şu etiketle karşılaşıyorsunuz: Bankadan satılık! Kelkit’ten, Manavgat’a, Hakkari’ye kadar listeler uzadıkça uzuyor. Kriz koşularında çarşı pazar yanarken, geri ödenemeyen kredi borçları bankaları emlak zengini yapıyor. Alınan kredilere ipotek olarak gösterilen gayrimenkullerin bankaların eline geçmesi, yeni bir şey değil belki ama batık krediler arttıkça rakamlar gitgide daha fazla dikkat çekiyor.
Krediler battıkça…
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) aylık verilerine göre, ağustos ayında takipteki krediler 80 milyar liraya dayandı. Batık kredide en büyük pay 14.2 milyar TL ile toptan ve perakende ticaret, motorlu araçlar servis hizmetlerine aitken, ikinci sırada ise 12.6 milyar TL ile imalat sanayi bulunuyor. Üçüncü sırada ise inşaat yer alıyor. Kriz o kadar hızla derinleşiyor ki, batık kredilerin günlük seyri bile değişiyor. BDDK verilerine göre, 8 Ekim’de 80.1 milyar TL olan batık miktarı 16 Ekim’de ise 82.2 milyar TL’ye fırladı. Yılbaşından bu yana toplam artış ise 18.2 milyar TL.
Herkes zararda onlar hariç
Bu arada, bankaların kredi hacmi de trajik biçimde azalıyor ama kârlılık değişmiyor. Yılın ilk 8 ayında bankaların kârı 38 milyarı buldu. Rapora göre, ağustos ayında Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 4 trilyon 489 milyar 557 milyon lira düzeyinde gerçekleşti. Sektörün aktif toplamı 2017 sonuna göre 1 trilyon 231 milyar 715 milyon lira arttı.
Haciz yarışı sürüyor Bu manzara içerisinde yüzde 3’e varan batık kredi toplamı bir sorun gibi görünüyor ama bankalar bu işten de aslında pek zararlı çıkmıyor. Krizle gelen hacizler, bankaları gayrimenkul sahibi ediyor. Yılın ilk 6 ayında, yani henüz krizin derinleşmediği günlerde bile, Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin Temmuz 2018 raporuna göre, her üç kişiden birinin icralık olduğu Türkiye’de 13’ü özel, üçü kamu ve üçü de katılım bankası olmak üzere 19 bankanın elinde satışa hazır 13 bin 305 gayrimenkul bulunuyordu. Bu, ilk altı ayda el konulan mülk sayısında yüzde 5.6 artış anlamına geliyordu. Daha o günlerde bile, uzmanlar, bu rakamın çok daha fazla artacağını belirtiyorlardı ve öyle de oldu. Şu anda, bankaların elindeki gayrimenkul miktarı 15 bini çoktan aşmış durumda. Özellikle ödenemeyen ticari ve bireysel krediler nedeniyle konuttan, fabrikaya, otelden düğün salonuna, kümesten bağ bahçeye kadar binlerce gayrimenkul bankaların eline geçti. Bankaların internet sitelerindeki ilanların Anadolu illerinde yoğunlaşması dikkat çekiyor. Ağustos itibarıyla, Vakıf Bank 2 bin 940 gayrimenkul ile başı çekerken bankanın elindeki satılık gayrimenkullerin 1.964’ü konut, 726’sı ise işyeri. Ziraat Bankası’nın elinde ise 2 bin 4 adet satılık gayrimenkul ilanı var. Halkbank’ta ise satılık gayrimenkul ilanı sayısı 1843. 13 özel bankanın sitelerinde ise yılbaşına göre yüzde 3.6’lık artışla 5 bin 647 gayrimenkul satışı ilanı bulunuyor. Bankalar böylece, en azından batıkların bir bölümünü değerlendirerek krizi fırsata çevirmenin bir örneğini veriyorlar ama iktisatçılar, bunun da yakında bir tıkanmaya yol açacağını belirterek uyarıyorlar.
Özel tahsilatçılar devrede
Batıklardaki bu kadar artış, 2009’da icat edilen ‘Varlık Yönetim Şirketleri’ kanalıyla çözülmeye çalışılıyor. Bankalar, batık kredilerini bir tür ‘tahsilatçı’ olan bu şirketlere satıyor, onlar da gidip yurttaşın tepesine çöküyor. Bunu yaparken de çoğu kez yasal olmayan tehdit ve şantaj yöntemleri kullanmaktan çekinmiyorlar. 2009’dan bu yana, varlık yönetim şirketleri, bankalardan anaparası 38 milyar TL olan tahsili gecikmiş alacak satın almış durumda. Bugüne kadar borcu varlık yönetim şirketlerine devredilen borçlu sayısının ise yaklaşık 2.2 milyon kişi.