Ege’de yaşananlara dair bilgi veren akademisyen Taşkın, Deniz çayırlarının yaşama ortamının 0 ila 45 metre derinlikte olduğunu, Ege Denizi’nde 35-40 metreye kadar gözlemlenirken son dönemde birçok istasyonda yaptıkları ölçümlerde alt sınırı 20 metrelerde tespit ettiklerin belirtti
Dünyadaki bütün bitki habitatları içerisinde “denizlerin akciğerleri” olarak nitelendirilen deniz çayırları giderek azalırken, Ege Denizi deniz çayırlarının önemli bir kısmına ev sahipliği yapıyor. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve deniz biyoloğu Prof. Dr. Ergün Taşkın, Türkiye’de deniz çayırlarının en yoğun Ege Denizi kıyılarında, sonrasında ise sırasıyla Akdeniz kıyıları, Marmara Denizi ve Karadeniz’de yayılım gösterdiğini söylerek, “1960’lı yıllardan itibaren deniz çayırlarının bütün Akdeniz’de olduğu gibi Türkiye’de de karasal baskılardan” etkileniyor dedi.
25-30 metre çekilme
Deniz çayırlarının yaşama ortamının 0 ila 45 metre derinlikte olduğunu, Ege Denizi’nde 35-40 metreye kadar gözlemlenirken son dönemde birçok istasyonda yaptıkları ölçümlerde alt sınırı 20 metrelerde tespit ettiklerini aktaran Taşkın, özellikle son 10 yılda deniz çayırı alanlarında ciddi şekilde gerilemeler olduğunu, yaptıkları çalışmalar kapsamında İzmir Ildır’da 2-3 metrelik bir çekilme gözlemlediklerini bildirdi. Taşkın, çekilmenin gelecek dönemde ciddi olumsuzluklar yaratacağını söyledi. Prof. Dr. Taşkın açıkklamasının devamında, “Deniz çayırları barındırdığı türler, ürettiği oksijen, denizlerin emdiği karbondioksiti oksijene çevirme, karbondioksiti kökleri aracılığıyla kumda hapsetmeleri açısından ciddi yararları olan bir canlı. Karasal baskının artması sonucu maalesef geri çekilmeler gözlemledik” diye belirtti.
Kirlilik ve endüstriyel atıklar
Deniz çayırlarının derinlerdeki yayılışının ve kapladığı alanın azalarak kıyıya doğru çekilmelerinin birçok nedeni olduğunu kaydeden Taşkın, “Başta küresel ısınma olmak üzere, yabancı türler, yabancı türlerin bunları otlama yoluyla tüketmesi, artan kirlilik, evsel ve endüstriyle atıklar, balıkçılık, dip trolüyle avlanma, günübirlik yat turizmiyle üzerlerine atılan çapalar ciddi şekilde etkiliyor. Ayrıca, suda artan bulanıklık, ışığı keserek oksijen üretmelerini ve sağlıklı gelişmelerini engelliyor” diye konuştu. Ege’deki deniz çayırlarının üzerindeki baskıların bölgelere göre değiştiğine değinen Taşkın, kuzeyde bulanıklık ve kirlilik, orta bölgede kirlilik ve akuakültür faaliyetleri, güneyde ise hem evsel kirlilik hem de günübirlik yat ve turizm faaliyetleri sonucunda geri çekilmeler yaşandığını anlattı.
Ege’de 10 istilacı tür
Deniz çayırlarının kıyılara çekilmesinin nedenlerinden birinin yabancı istilacı türler olduğuna işaret eden Taşkın, yabancı türlerin yarısının Süveyş Kanalı’ndan diğer yarısının ise akuakültür ve gemi balast sularıyla Ege Denizi’ne giriş yaptığı belirterek, “Ülkemizdeki yaklaşık 550 türün 100’den fazlası istilacı özellikte. Makroalglerden 50 yabancı türümüz var, bunların da yaklaşık 15’i yayılımcı istilacı özellik gösteriyor. Denizlerimize göre bu türler değişiklik göstererek birbirinden farklı yoğunlukta olabiliyorlar. Ege Denizi’ndeki makroalglerden 10’u istilacı türde. Buradaki bütün istilacı türler biyoçeşitlilik üzerinde etkili çünkü ya yerli tür üzerinden besleniyor ve yok etmeye başlıyor ya da habitatı kaplayarak yaşam ortamlarını azaltıyor” dedi.
EKOLOJİ SERVİSİ