1916 senesinde Sykes- Picot Antlaşması’nda cetvelle bölünen Kürdistan coğrafyasının cetveli şu an yeni yapılanmaları inşa edecek küresel yapılanmalar elinde mi? Öyle gözüküyor ki, silah endüstrisi bu cetvelin bir tarafında olacaktır. Savaş için pratikler son hızla yok oluşa hizmet ederken, barış için var oluşa talep yok maalesef. Rojava’da senelerdir süren ve dünyayı tehdit eden IŞİD’e karşı savaş yürüten Kürtlerin özgürlük mücadelesi ve beraberinde getirdiği sistem barışın ve insanlığın önemli temel taşı olarak karşımızda duruyor. Bu taşı parçalamak için her türlü silah devrede ve bunu yaparken de çocuk, yaşlı ve sivil demeden bir katliam yaşatılıyor. Dünya kamuoyu önünde vahşice cinayetler işleniyor, şehirler talan ediliyor, yaşamın gereçlerine bombalarla saldırılıyor. Bunları yaparken de “son terörist ölünceye kadar” bahanesi öne sürülüyor. Kırk senedir süren savaş bugüne kadar ne kazandırdı, hiçbir şey. Ekonomik yıkımdan ve insanlık dışı uygulamalardan her şey zarar gördü. Halen de bu durum devam ediyor. İktidar olan hükümetler devamlı olarak savaş üzerine politikalarını yaptılar. Kürtler bu durum karşısında çok tedbirli olmalı ve siyasi mücadelesini ilk önce kendi içlerinde netleştirmeli ve ona göre adım atmalıdır. Kürdistan topraklarına göz dikenler iç barışımızın önüne geçmek için fırsatlar çıkartmaya devam ediyorlar. Kürtler tarih boyunca güçlerini onları sonradan yok sayacak ülkelerin tarafı için kullanmışlardır. Rusya’nın Mahabad Cumhuriyeti’ne yaptıkları en son örnek olarak hafızamızda. Öz güç, özgüven, birlik ve beraberlikle tarihten ders çıkartarak cetvelin doğru tarafında olmak, her siyasi Kürt oluşumunun görevi ve Kürt halkının hayati meselesidir.
Rojava’da Türkiye hükümetinin saldırıları devam ederken Hamas israil’e saldırdı ve Orta Doğu’da barışın sesi tamamen kesildi. İsrail Gazze’yi bombalamaya başladı. Savaşın yıkım olduğu ve insanlık ayıbı olduğunu her defasında belirtirken, bu savaşlar sorunları daha da büyütecektir. Şimdi de devletler ateşkes ve barışın inşası için toplantılar yapıyorlar. Her zamanki gibi geç kaldınız beyler, yumurta artık yere düştü. Etkin barış toplantıları yapılması gerekirken, silah endüstrisine yenik batı ikiyüzlülüğü aşikâr oldu. Aydın kişiler, savaşın vahameti için birçok açıklamalar yaptılar. Yuval Noah Harari de bunlardan biri. Netanyahu ile ilgili bazı şeyler yazdı. Baskıcı diktatör kişilikler birbirlerine benzerler. Bazı notları bize çok tanıdık geldiği için buraya yazacağım.
- İsrail’in bu hale düşmesinin tek nedeni popülizm,
- Kariyerini milleti kendi içinde bölme üzerine kurmak,
- Liyakat yerine kendisine sadık olanları atamak,
- Kendileri için sınırsız güç elde etmeye odaklanmak,
- Muhalifleri derin devlet haini yapmak… Bakalım sonumuz ne olacak. Bu yöneticilerle bir hayır olacağı yok.
Türkiye’de Kürtlere karşı senelerdir her alanda yapılan haksızlıklar bilinen bir gerçek. En son AK-Şener’in yaptığı açıklama ne kadar da çelişkili. İsrail’in Filistin’e yaptığının daha fazlasını yaptığı hükümette bakanlık yaptı. Şimdi de kalkmış ders veriyor. “Hedefine sivilleri alan, kadın bedeni üzerinden çirkin ve kirli bir propagandaya dönüşen her türlü saldırı; kim tarafından yapılmış olursa olsun terör suçudur”. Kendisine sorumuz olacak doğal olarak. Kendisine nam-ı değer TOROS MERAL neden dendi acaba? Köy boşaltmalar, faili meçhul cinayetler, kadın suçları sizin zamanınızda yaşandı. Hizbullah elemanlarını Batman’da kim eğitti? Hizbullah HÜDA-PAR olarak mecliste sayenizde. Biz Kürtler kimin ne yaptığını çok iyi biliyoruz. Gerçeklerle ilk önce yüzleşin sonra konuşun. Filistin için timsah gözyaşları dökenler Rojava saldırılarına sessiz kalıyorlar. İstanbul’da Filistin için, Diyarbakır’da Hamas için mitingler yapılıyor. Kendi burnunun dibinde olanları göremeyenler, görmek istemeyenler nasıl da bir anda hesaplarına uyan şeyleri görmeye başlıyorlar. Barış istemek hesap, çıkar işi değildir, hele kirli yüreklerin hiç işi değildir.