İmralı tecrit sistemi sonlanmadan Türkiye’nin gerçek demokrasiye kavuşmasının mümkün olmadığını vurgulayan HEDEP Eş Genel Başkan adayı Tuncer Bakırhan, ‘Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır’ dedi. Bakırhan aynı zamanda ‘Demokratik Anayasa hareketi’ başlattıklarını duyurdu
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) 4’üncü Büyük Kongresi’nde konuşan Eş Genel Başkan adayı Tuncer Bakırhan konuştu.
Ortadoğu’da derinleşen savaş siyasetine İsrail-Filistin savaşı üzerinden değinen Bakırhan, işgal anlayışına karşı halkların direnişinin meşru olduğunun altını çizdi. Kuzey ve Doğu Suriye’de sivilleri hedef alan AKP’nin Filistin’e dönük saldırılara karşı tepkisinin “ikiyüzlülük” olduğunu kaydeden Bakırhan, Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsünün Türkiye tarafından resmen tanınması gerektiği çağrısı yaptı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecrit sistemi ve haber alınamama haline tepki gösteren Bakırhan, Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunların çözümü için Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
Bakırhan, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “yeni anayasa” çağrısının özgürlükleri kapsamayacağını belirterek, “Ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere, bütün sorunları gideren bir anayasa yapmaya hazırız” mesajı verdi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yıldönümünü kutlayan Bakırhan’ın konuşmasından satır başları şöyle:
“Değerli yol arkadaşlarım, yeni bir düzen arayışına giren kapitalist küresel sistem, son yılların en derin buhranını yaşıyor. İçinden geçtiğimiz bu süreçte, egemen güçler; bırakalım çözüm üretmeyi, tüm ağır sorunların kaynağı olmaya devam ediyor. Uzak Asya’dan Ukrayna’ya, Karabağ’dan Afrika’ya, Kolombiya’dan Kurdistan’a ve Filistin’e uzanan kriz ve kaosun eşlik ettiği değişim talepleri, dünyanın dört bir yanından yükseliyor. Diğer yandan aşırı sağın popülist, milliyetçi ve faşist siyaseti ana akım siyasete dönüşüyor. Vekalet savaşları ve işgaller, toplumları tehdit ederken, halkları topraklarından sürerken, böylesi bir atmosferde bizler, devrimci mücadeleyi, kültür ve ahlakı kapitalist modernitenin insafına bırakmamalıyız.
Ortadoğu hem görkemli direniş ve değişimlerin kalbi, hem de zalim diktatörlerin boy gösterdiği topraklardır. Bugün devasa bir sorun olan İsrail-Filistin Savaşı bütün yakıcılığıyla devam etmektedir. Bilinsin ki, sömürgeci, işgalci her anlayışa karşı tavrımız ve duruşumuz nettir ve böyle olmaya da devam edecektir. Bir halkın işgale karşı direnişi ne kadar meşru ve gerekli ise, bununla ilgili yürütülecek mücadele yöntemi de önemlidir, biliyoruz. Bu savaş tüm acımasızlığıyla yaşanırken, bunu durdurmak yerine ateşle benzinle gitmek, açıkça bu savaştan medet ummaktır. Bu savaşın derinleşmesine destek veren herkes insanlığa karşı suç işlemektedir.
Rojava’nın statüsü tanınsın
Filistin’de yaşananlar çok tanıdıktır, hemen yanı başımızda aynı acılar ölümler, kayıplar yaşanıyor. Türkiye tarafından bombalanan, susuz, elektriksiz bırakılan, camilerine, ibadethanelerine kastedilen yaşam hakkı yok sayılan bir Rojava var. Herkes bilmelidir ki; Rojava’da yaşananlara tüm dünya tanıktır. Yoldaşlarım, bugün, Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden biri Saray rejimidir. Rojava’da yaşayan milyonlarca insana karşı dünyanın gözü önünde etnik temizliğe yeltenenler, her şeyden önce insanlığa karşı suç işlemektedir ve bu bir utançtır. Bu insanlık suçuna geçit vermeyeceğiz. Türk-İslam sentezine yaslanarak, Filistin’de barış güvercini, Rojava’da savaş makinesi kesilen bu ikiyüzlülüğü herkes görmelidir. Bakın Erdoğan Filistin için ne diyor: ‘Sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı olduğuna inanıyoruz. Barışın kaybedeni yoktur’ diyor. Buradan sesleniyorum: Bu ikiyüzlü siyasetle nereye kadar? Kürtler söz konusu olduğunda, çok hızlı ağız değiştiren bir rejimle karşı karşıyayız.
Buradan hava sahasını dahi kapatmayan tüm uluslararası kamuoyuna sesleniyorum: Bu suça ortak olmaktan vazgeçin. Buradan net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Rojava’nın statüsü resmi olarak tanınmalıdır! Bu statü ilk olarak Türkiye tarafından tanınmalıdır!
Savaş bitmeden ekonomik kriz durmayacak
Sevgili yoldaşlarım, Filistin sorunu gibi Kürt sorunu da gerek küresel gerek ulusal bağlamda çözümsüz bırakılan bir sorundur. Bu sorunu bir güvenlik sorununa indirgeyen zihniyet, ekonomiyi savaşa feda ediyor. Son 25 yılda savaşa aktarılan 800 milyar dolara yakın bir bütçe, ülkedeki derin ekonomik krizin de temel sebeplerindendir. Yaratılan savaş ekonomisi ile ömrünü uzatmak isteyen iktidar; barınma sorununa, enflasyona, derin yoksulluğa, aç çocuklara bir çözüm bulmaktan uzaktır. Kaynağı yandaşlara, çetelere aktaran bu iktidar, halkın bütçe hakkına düşmandır. Bu savaş durmadan bu ekonomik kriz durmayacaktır.
Kürtlerin parçalı halinden güç alarak savaşı büyütmek isteyen Türkiye, Kürtlerin ulusal birliği önündeki en büyük engeldir ve kendine bağımlı işbirlikçiler yaratarak saldırılarını meşrulaştırıyor. Sınır ötesinde Kürtlere yapılan suikastları önlemeyenler de bu katliamlara ortaktır. Bu vesileyse Kürt ulusal birliğinin emekçisi Deniz Bülbül ve Jineolojî Araştırma Merkezi üyesi gazeteci Nagihan Akarsel’i saygıyla anıyorum. Nagihan’ın ilmek ilmek örüp mücadelesini verdiği ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sesleri dünyanın her yerinde yankılanmaya devam ediyor.
Tecrit sonlanmadan demokrtasi mümkün değil
Kürt sorunu irade gaspıdır, kayyım rejimidir, siyaset hakkını engellemektir, Kürtçe’nin yasaklanmasıdır, ekolojik tahribattır, binlerce siyasetçinin, sevgili Gültan Kışanak’ın, Sebahat Tuncel’in, Ayla Akat’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Leyla Güven’in, Selahattin Demirtaş’ın, Günay Kubilay’ın Nazmi Gürlerin rehin tutulmasıdır, Kürtlerin mülksüzleştirilmesidir, yoksulluğun Kürtleştirilmesidir, Kürtlerin mezarsız bırakılmasıdır, yas hakkının elinden alınmasıdır. Kürt sorunu, Kürtlerin statüsüz bırakılmasıdır. Bu sorunun demokratik bir çözüm yolu var. Bu sorunun bir çözüm muhatabı var. O da Sayın Abdullah Öcalan’dır. Sayın Öcalan şahsında demokratik çözüm, barış umudu ve toplum tecrit altındadır. İmralı’da mutlak tecrit vardır. Bu tecridin en önemli sebebi, İmralı’nın Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar etmesidir. Tecrit, hukukun sıfır noktasıdır. Tecrit, Kürt sorunundaki inkârın en uç noktasıdır. ‘Özel bir hukukun’, ‘özel bir rejimin’ ve ‘özel yasaların’ işletildiği İmralı Cezaevi’ndeki tecrit 3 yıldır devam ediyor. Dünyadan yüzlerce avukat ve kurum başvuru yapıyor.
Tüm dünya tecrit var diye haykırırken, iktidar bunu inkâr ediyor. Tecrit, Türkiye’deki demokrasi güçleri açısından bir turnusol kâğıdı haline gelmiştir. Tecride karşı durmak, demokrasinin yanında durmak demektir. Çözümden ve barıştan yana olan her demokrat, sosyalist, muhalif ve feministin herkesin öncelikli olarak tecride karşı mücadele etme sorumluluğu vardır. Tecrit rejimi sonlanmadan Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşması mümkün değildir, bunun için Sayın Öcalan’ın rolünü oynayacağı koşulların yaratılması gerekmektedir. Çözüm sürecinin başlatılması ve ilerlemesinde gösterdiği çabaya ve aldığı yapıcı role tüm toplum şâhittir. Buradan tüm kamuoyuna sesleniyoruz: Tecrit ile Türkiye halklarının barış hakkı gasp edilmektedir. Artık buna dur diyoruz! Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır. Azadî ji bo Öcalan!
Demokratik Anayasa hareketi başlatıyoruz
Değerli arkadaşlar, Erdoğan yine yeni bir anayasa gündemine sarıldı. Bu anayasanın özgürlükler için gündeme getirilmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasi partileri kapatan, kayyım rejimi ile halkın iradesini gasp eden, AİHM’i tanımayan, İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede iptal eden, emekçilerin grev hakkını yasaklayan, Gezi direnişçilerini rehin alan, demokratik siyasete kumpas kurup hukuku ayaklar altına alan, Cumartesi Annelerini her hafta gözaltına alan bu iktidar, sivil anayasa yapacakmış! Nemre, bıra bihar were (Ölme, bahar gelsin) diyor bizim Kürtler. Demokratik bir Anayasa ancak demokratik uzlaşıyı esas alan ve evrensel hukuku kabul eden bir anlayışla yapılır. Evet, biz de yeni bir anayasa istiyoruz. Bu ülkenin Kürtleri, Alevileri, işçileri, kadınları, gençleri yeni anayasa talep ediyor. Ancak bizler ülkenin ezilenleri olarak gerçekten eşitlikçi, gerçekten demokratik ve gerçekten sivil bir anayasa istiyoruz. Ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere, bütün sorunları gideren bir anayasa yapmaya hazırız. Özgürlük için yeniden, toplumun tüm kesimlerinin dahil olacağı ve kendini ifade edeceği demokratik anayasa hareketini buradan başlatıyoruz.”
Kaynak: MA