Cezaevindeki günaşırı koğuş araması ve ayakta-avluda sayım uygulaması bir işkence biçimine dönüştürüldü. Ailelere öylesine işkence ediyorlar ki, ayda bir kere -hem de çok uzak yerlerden gelerek- yapılan bir saatlik görüşü de adeta zehir ediyorlar
Hüseyin Aykol / İçeriden
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, 8 Ekim 2023 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Geçen hafta açık görüşümüz vardı. Kardeşim, annem ve amcam görüşüme geldiler. Annem Doğubayazıt’tan, amcam ise İstanbul’dan geldi. Görüşme salonuna ilk önce amcam ulaştı. Annemin aranmasının uzun sürdüğünü ve bu yüzden onu beklettiklerini söyledi. Annem yanımıza geldiğinde sebebini sordum. Başörtüsünü ve altındaki bonesini açtırmışlar. ‘Dini bütün iktidarımız’ kadınların başörtüsünü açtırıp, örtünün içini arıyor saça bakıyor; aksi halde içeri almayacağını söylüyor. Amcam ve kardeşimin de ayak parmak aralarını gardiyan elleriyle kontrol etmiş. Muhtemelen başka şeyler de yapmışlar ama bizimkiler söylemedi:( Amcam bir buçuk yıldır oğlunun görüşü için gittiği Silivri Cezaevi’nde bile böyle bir ince arama baskısına maruz kalmadığını anlattı. Ailelere öylesine işkence ediyorlar ki, ayda bir kere -hem de çok uzak yerlerden gelerek- yapılan bir saatlik görüşü de adeta zehir ediyorlar.
Geçen ay başında hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için üç gün karavana almamıştık. Hakkımızda açılan disiplin soruşturması sonuçlandı ve bir ay iletişim cezası verildi. Uzakta olan ailem ile tek iletişim kaynağımızı -elbette diğer tüm tutuklular açısından da- elimizden alıyorlar. Özellikle aileleri yurt dışında olan ve görüşe belki de yılda bir kez gelebilen ailelerin tek iletişim kaynağı olan telefon konuşma hakkını ortadan kaldırıyorlar. Yine disiplin soruşturmalarında genel olarak en düşük cezadan başladıklarını ve soruşturma arttıkça bir üst düzeydeki cezaya geçildiği belirtiliyor. Benim gibi yeni tutuklanmış ve ilk kez disiplin cezası alanlara spor aktivitesinden yoksun bırakma cezası veriliyor. Ancak ceza hepimize verildi. Yani hepimize bir nevi tecrit cezası verilmiş oldu.”
Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Güven Usta, 4 Ekim 2023 günü gönderilen mektubunda, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında yaşadıkları hak ihlallerini kaleme almış: “Hücrede en fazla 20 kitap bulundurmamıza izin veriliyor. Adımıza posta ile gelen veya elden yatırılan kitaplar, idare tarafından aylarca bekletiliyor. Çoğu zaman el koyma kararı alınıyor ve bize verilmiyor. Dergiler ise içeriğine bile bakılmaksızın engelleniyor.
Pandemide ara verilen ve haftada en az 10 kişiyle 10 saat olarak uygulanması gereken sohbet hakkı, burada sadece 4 saat olarak uygulanıyor. Posta yoluyla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Bekir Şimşek, Hacı Demir, Remzi Uçucu, Rıza Özçolak, Zeki Demir, Cem Göçer, İsmet Özdemir, Cemal Yaşar, Servet Göçmen, Şerif Turunç ve Güven Usta’ya tecridi protesto etmek amacıyla slogan attıkları için yeni bir soruşturma açıldı.
Remzi Uçucu, Güven Usta, Servet Göçmen, Rıza Özçolak, kuyu tipi hapishanelerin kapatılması ve bu hapishanelerdeki arkadaşlarıyla birlikte başka cezaevlerine sevk edilmek amacıyla süresiz açlık grevi yapmakta olan Nurettin Kaya ve Nedim Öztürk’e destek için yaptıkları 10 günlük açlık grevi için ‘bir ay ücret karşılığı çalıştırılan işten yoksun bırakma’ cezası verildi.
Cem Göçer, Cemal Yaşar ve İsmet Özdemir’in aynı taleple yaptığı 10 günlük açlık grevine de soruşturma açıldı ve aynı ceza verildi. Remzi Uçucu’ya hastanede kelepçeli muayene dayatıldığı ve jandarma saldırısına uğradığı sırada slogan attığı gerekçesiyle bir ay ziyaret yasağı verildi. Bekir Şimşek, Hacı Demir, Servet Göçmen, Şerif Turunç ve Güven Usta’ya ziyaret yasağı; Servet Göçmen, Zeki Demir’e ise hücre cezaları uygulandı. Remzi Uçucu, Rıza Özçolak ve Şerif Turunç’a etkinliklere katılmama cezası uygulandı.”
Halen Sincan 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan gazeteci arkadaşımız Fırat Can Arslan, bulunduğu cezaevinde uğradığı hak ihlalleri için İHD’nin Ankara Şubesi’ne suç duyurusunda bulundu. Arslan’ın suç duyurusundaki hak ihlalleri şöyle:
“Cezaevindeki günaşırı koğuş araması ve ayakta-avluda sayım uygulaması bir işkence biçimine dönüştürüldü. Eylül ayında yapılan avlu tavanındaki yeni tel örgüler ve oda pencerelerindeki demir örgüler, tutukluların nefes almasını zorlaştırdı, temiz havaya erişimimiz kısıtlandı. Tutuklu olmama rağmen tarafıma ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ almış kişilerin infaz biçimi uygulanmakta, sohbet hakkım engellenmekte ve mutlak tecrit altında tutulmaktayım.
Mevzuata göre kurum kütüphanesinden 15 günde bir kez 4 kitap alma hakkım varken; verdiğim dilekçelerin sonuçlanma süreçleri yüzünden ancak ayda bir kez 4 kitap alabiliyorum. Dışarıdan bana gönderilen kitaplar ise ‘Okuma Komisyonu’ tarafından sürüncemede bırakılıp, bana verilmiyor. Bana gönderilen mektuplar ve benim göndermek istediğim mektuplar, ilgili komisyon tarafından uzun süre bekletilmekte ve gelen-giden mektuplarımın akıbeti bilinmemekte, kayıp olduğu iddia edilmektedir.
Avukatlarımla dava dosyasına dair belge alışverişlerim keyfi olarak gardiyanlar tarafından engellenmekte, denetime tabi olmamalarına rağmen detaylı incelemeye tabi tutulmaktadır. Haftada en az 3 kez gerçekleşen ve saatler süren elektrik kesintilerine karşı çözüm üretilmemekte, mahpusların kimi kısıtlı imkanları bu yüzden elinden alınmaktadır. Hak ihlallerine karşı yazdığımız dilekçeler, çoğu zaman cevapsız bırakılırken, kimileri de uygun bulunmamaktadır.”
Not: Bu hafta bana sadece dört mektup ulaştı. Ancak Ergin Doğru’nun mektubunda yazdığı çok vahim hak ihlallerini geniş yazabilmek için gelecek haftaya bıraktım.
MEKTUBU GELENLER:
Dicle Müftüoğlu – Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Ergin Doğru – Elazığ 2 nolu Yük. Güv. CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Fırat Can Arslan – Sincan 1 nolu F Tipi CİK