HDP’yi ‘Demokratik sosyalizm partisi’ olarak nitelendiren Abdullah Öcalan, ‘Kendinizi örgütleyip geliştirin, eleştiriden korkmayın. Bir ağaç düşünün, tek dallı olabilir mi? dedi
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) Olağan Kongresi, bugün (15 Ekim) Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapıyor. Binlerce kişinin katıldığı kongrenin temel gündemi ise PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecrit sisteminin kırılması, Kürt sorununda demokratik çözüm, yeni anayasa ve yerel seçimler oldu. Büyük değişimin hedeflendiği Yeşil Sol Parti kongresinde, Parti Meclisi 80 kişilik asil, 40 kişilik yedek ve 20 kişilik fahri üyeden oluşacak. Parti Meclisi’nden de 27 kişilik Merkez Yürütme Kurulu (MYK) ile Uzlaşma Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu üyeleri de seçilecek. Kongreyle birlikte partinin de yeni bir isme gideceği de konuşulan konulardan biri.
HDP’nin kuruluş yıldönümü
Öte yandan Türkiye siyasi tarihinde bir ilki başaran ve tüm ötekilerin temsil edildiği, söz söylediği bir geleneği başaran Halkların Demokratik Partisi (HDP) 11’inci yılını geride bırakıyor. HDP’nin temeli 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde oluşturulan “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” ve akabinde kurulan Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) kuruluşuyla atıldı. Resmi olarak 15 Ekim 2012 tarihinde kuruluşunu ilan eden HDP, bir kongre partisi olarak ortaya çıktı. Milliyetçi, dinci ve ulusalcı hakim anlayışa karşı “üçüncü bir yol” alternatifiyle halklara umut olan HDP, kısa bir sürede kamuoyunda büyük karşılık buldu. HDP, Kürt siyasetinin, sol, sosyalist, Müslüman, ekolojist, feminist hareket, dini ve etnik gruplar ve çeşitli alanlardan bireylerin bir araya gelip temsil bulduğu bir zemine dönüştü. HDP aynı zamanda “Demokratik Cumhuriyet”in kurucusu olduğunu ifade ederken, onu inşa edecek bir paradigmasal dönüşümlerin de savunucusu oldu.
Fikriyat Abdullah Öcalan’ın
Halk yönetimini esas alan HDP fikriyatını açığa çıkaran ise, PKK Lideri Abdullah Öcalan oldu. Öcalan, partinin fikriyatının yanı sıra, 2013-2015 yılları arasında İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde sunduğu önerilerle partiyi Türkiye siyasetinin öznesi haline getirdi. HDP’yi “demokratik siyaset hareketi” olarak tanımlayan Öcalan, geçmiş dönemlerde yaptığı değerlendirmelerde sık sık HDP’nin demokratik dönüşümü sağlayacak tek proje olduğunu vurguladı. Öcalan, yaptığı değerlendirmelerde bir yandan HDP fikriyatının ilerlemesini sağlarken, diğer yandan sık sık 3’üncü Yol çizgisinde yaşanılan eksiklikler ve yetmezlikler noktasında da eleştirilerini dile getirdi.
Aktifleştirme zamanı
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne konulduğu 1999’dan bu yana ağır tecrit koşulları altında tutulan ve 25 Mart 2021 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan Öcalan, 7 Haziran 2013 tarihinde İmralı Heyeti ile görüşmesinde Türkiye siyasetindeki kırılmaya işaret ederek, “Kürtler yıllarca yeterince uyandılar. Şimdi Türkler de Batıda uyanıyor. HDP’yi tam da bu dönemde aktifleştirmek gerekmez mi acaba” diyerek, HDP’nin önemine dikkati çekmişti.
Kendinize güvenin
21 Temmuz 2013’te yapılan görüşmede Abdullah Öcalan, HDP’nin yapacağı olağan kongresine ilişkin önerilerini sıralarken sol-sosyalist güçlere de şu çağrıda bulunmuştu: “Onlara söyleyin, beni biraz örnek alsınlar. Ben partimin başında mıyım? Bir hareketi partimin başında olduğum için mi etkileyebiliyorum? Bir hareketi etkilemek için ille de başında olmak gerekmez. Kendilerine biraz güvensinler. Siz de kendinize güvenin, başında olmasanız da etkileyebilirsiniz.”
‘Kimse şovenizme kapılmasın’
Aynı görüşmede kimsenin parti şovenizmine kapılmaması gerektiğinin altını çizen Öcalan, “Tarihin ruhuna uygun çalışarak kendi ruhunu örgüte vermektir önemli olan. Ben bile burada Türkiye solundan daha birlikçiyim. Alevi, kadın, Türk, Çerkez demeden herkes girmelidir. Gerekirse milletvekilleri genel partide birleşebilirler, öneri olarak söylüyorum. Taksim sonrası rüzgardan da yararlanıp zamanın ruhuna uygun bir şekilde yeni parti olarak çıkış yapabilirler. BDP kitlesi bir yere kaymaz, politiktir, iyi anlatırsanız sorun olmaz. BDP’deki vekillerin bir kısmı HDP’ye gidebilir belki. Ama siz yine de tartışın. Seçim taktiği geliştirin. Bu kitle BDP’ye gelmeyebilir. BDP’yi koruyun yine, ama bununla yetinmeyin. Türk emekçilerini de örgütlemek gerekir. Bu girişim yüzde 10’u aşabilir. Muazzam bir eleştiri ekibi varmış. BDP’yi elitist olarak suçlayanlar varmış. Bunlara karşı dikkatli olun. Duyarsız olmayın” ifadelerini kullandı.
Kendinizi geliştirin
HDP’nin Türkiye partisi tartışmalarına ilişkin Öcalan, 17 Ağustos 2013 tarihinde, şöyle değerlendirme yapmıştı: “Tonlarca sorunun çözümü için nitelikli kadroya ihtiyacınız var. Kendinizi her açıdan geliştirin. Türk ve Kürt Partisi gibi ayrışmayın. Tehlikelidir. Yeni model bir Türkiye Partisidir. Milliyetleri, bölgeleri ve kültürleri bağrında taşıyan demokratik ulus Türkiye’sinin partisidir. Çok önemlidir. Türkiye ulusu kavramı Amerikalılar ve İngilizlerinkine de benzerdir. Türk ulusu vardır ve bir gerçektir. Peki, Kürt halkıyla birleşince ne olur? Türkiye ulusu diyebiliriz. Bu parti işte buna öncülük edecek. Özgür Gündem’de okudum. M. Ali Çelebi’nin yaptığı röportajdı galiba. Bir profesör, kuracağınız parti tekçi olmamalı, fonksiyonel olmalı diyor. Önemlidir, tekrar okunabilir. ESP, BDP, EMEP, Yeşiller, Müslümanlar, feministler, çevreciler, hepsi olsun. Sadece antikapitalistlik bile herkesi birleştirebilir. Üç dört genel ilke yeterlidir. En çok da EMEP’in pratikte koşturması gerekir. Herkes ciddi yaklaşsın. Kariyerizme, kıskançlığa gerek yok. Nitelikli gençlerle donatın, partiyi güçlendirin.”
Çok hızlı hareket edilmeli
Abdullah Öcalan 14 Ekim 2013 yılında yapılan görüşmede ise Mahir Çayan sempatizanlığıyla başladığını belirterek, “Mahir kendi kaderlerini özgürce tayin hakkını savunurdu. Onun bana verdiği ivme ile mücadeleye başladım. 40 yıldır onun çizgisindeyim ve bugüne geldim. Ben bu emaneti Mahir Çayan’dan aldım, onlara devrediyorum. 40 yıllık sempatizanlığım ve deneyimim, büyük bir tecrübe ile Türkiye halkı adına büyük bir çalışma olacak. CHP ve MHP sosyal-faşist partilerdir. Çok ciddi bir sosyal muhalefet boşluğu var. Bunlar halkı tamamen alternatifsiz bıraktılar, halkı AKP’ye muhtaç ettiler. Biz bu sosyal muhalefet boşluğunu demokratik sosyalizmle, demokratik siyasetle dolduracağız. Ertelemeyi ve ağırdan almayı doğru bulmuyorum. Çok hızlı hareket etmelidirler. Daha yoğunluklu, daha tempolu pratik sürece girmelidirler” diye belirtti.
Tarihsiz bir sol olmaz
7 Aralık 2013 tarihinde yapılan görüşmede de HDP’nin tarih üzerine yoğunlaşması gerektiğinin altını çizen Öcalan, “Tarih sosyolojiktir. Tarih hem sosyalleştirilmeli, hem de siyasileştirilmelidir. Tarih sosyolojileştirilmeli, sosyoloji de tarihselleştirilmelidir. Tarih ve analitik yöntem birlikte kullanılmalıdır. Analitik yöntem tek başına iflas etmiştir. HDP buna yoğunlaşırsa mutlaka başarır. Tarihsiz bir sol olamaz” dedi.
Kürt ve Türk ortaklığının önemi
7 Şubat 2014’te yapılan görüşmede Kürt ve Türk ortaklığının önemine değinen Abdullah Öcalan, “Kürtlüğe yapılacak en iyi hizmet iki Türk aydınıyla da olsa ortaklaşmaktır. Çoğul modeli, demokratik birime sığdırılmış güçlü vatandaşı esas alarak çalışın. Yeni Anayasa’da vatan tanımı, ulus tanımı, cumhuriyet tanımı, yetkinin yerele devri hususları değişecek. Ermeniler de Süryaniler de kadınlar, feministler ve benzerleri de demokratik birim şeklinde örgütlenebilirler. Asıl sosyalizm de budur” dedi.
HDP’nin önemi
Abdullah Öcalan 26 Nisan’da yapılan görüşmede ise HDP projesinin önemine değinerek, “HDP önemli bir projedir, katkı sunacak herkese kapısı açıktır. Hem Kürt Sünni hem de Türk Sol gruplar bilinçli karşı çıkıyorlar. Bizde de dar küçük burjuva milliyetçiler, aynı zamanda sahte aydınlar da karşıdırlar. İdeolojik, siyasi eleştiri ve önerileri varsa sunsunlar, yoksa karışmasınlar. Bu süreç Kürt temsilinden uzaklaşma değildir, bu stratejik bir hamledir. Emekçilerin kardeşliği için de önemli bir projedir. Bölgeden uzaklaşılıyor söylemi çok yanlış. Demokratik ulus çözümlemesini bilmeden konuşuyorlar, konuşmamaları gerekir. Bilmeden Kürt Özgürlük Hareketi’ne yaklaşmamaları gerekir. Eskisi gibi saf ve tavırsız kalmayacağız. Eleştirileri olsa bile katkı sunmak isteyene açıktır, ama engellemeye çalışanlara karşı kendimizi savunuruz” diye konuştu.
Demokratik Sosyalizm partisi
Abdullah Öcalan, 1 Haziran 2014’te yapılan görüşmede ise HDP’nin “demokratik sosyalizm partisi” olduğunu belirterek, şunları dile getirdi: “Kimse burayı istismar, kendine alan sağlamak için kullanmaya kalkmasın. HDP kitle partisidir, Demokratik sosyalizm partisidir. Türkiye’nin bölünen solunu toparlamaya çalışıyoruz. Merkezileşmede demokratik sosyalizm ne kadar önemli ise, tabana doğru örgütlenme ve dallanma da o kadar önemlidir. Bir ağaç düşünün, tek dallı olabilir mi? Ağacın birçok dalı vardır. Farklılık evrensel bir kuraldır. Monolitik ilke ise faşizmdir. Biz kimsenin oyununa gelmeyeceğiz. Bizi kullanmaya çalışmak kimsenin hakkı değildir. HDP de işte bu özgürlükçü demokrasi hareketidir. Tek demokrasi ışığıdır. Herkes ciddi olacak. Sandığınızdan yüz kat daha ciddi bir hareketiz. HDP demokratik, ekolojist ve feminist bir harekettir. Şimdi bunlar HDP’yi boğmaya çalışıyor. Doğru örgüt, doğru denetim yapmalısınız. Bu işler ahbap çavuş ilişkisiyle gitmez. Ben HDP için söylemiştim. 40 yıllık bir mücadele birikimini, hatta Mustafa Suphi’lerden beri olan birikimi bugünlere getirdiğimizi ifade etmiştim. Bu bilinçle yaklaşmalısınız.”
‘Herkes ciddi olacak’
15 Ağustos 2014’te yapılan görüşmede demokratik siyasetin doğru temelde işletilmesi gerektiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, “HDP, tek demokrasi ışığıdır. Herkes ciddi olacak. Sandığınızdan yüz kat daha ciddi bir hareketiz. Siz beni temsil ediyorsunuz, bunları anlatmanız lazım. Bin yıllık bir mesele, bu çok ciddi bir olay. Biz öyle Hasso Hüsso gibi ucuz bir iş yapmıyoruz. Küsmekle, kendini yere atmakla, ağlamakla olmaz. Bir devlet adamıyla görüşmeye bile üşeniyor. İşte bugün geldiğiniz aşama ortada. CHP bile artık bitiyor. Siz biraz gayret göstereceksiniz. Şimdi HDP çok kritik bir noktaya geldi. Bunu büyütmek zorundasınız. Ben ta başından beri size ‘Hiçbir şey yapamıyorsanız bana elli tane genç bulun, her şeyini buna adasınlar’ demiştim. Bunu sağlamanız durumunda bile ben her şeyi hallederim dedim. Bunun gereklerini yerine getirirseniz Erdoğan’ın antidemokratik tavrına karşı koyabiliriz. Duygusallığa, küsmeye, hatta hastalanmaya yer yok derken bunu kastediyorum” diye konuştu.
HABER MERKEZİ