İran’da kadınlara yönelik saldırıları değerlendiren İranlı Aktivist Shaghayegh Noruzi, sorunların çözümü için Rojava’nın güzel bir örnek olduğunu söyledi
Kürt kadın Jîna Emînî’nin İran’da hükümete bağlı güçler tarafından katledilmesinin ardından yine Tahran’da okula gitmek için gittiği Metro İstasyonu’nda aynı güçler tarafından işkence edilen ve 12 gündür komada olan Armita Gravand’ın beyin ölümü gerçekleşti. Orta Doğu’da kadınların direnişi sürerken, erkek egemen ulus devlet sistemi kadın direnişinin önünü almak ve bunu baltalamak için elindeki tüm imkânları kullanıyor.
İranlı aktivist Shaghayegh Noruzi, İran’da ve Orta Doğu’da kadına yönelik baskı ve bununla mücadele mekanizmalarına ilişkin JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
Kadın bedenin özerkliği
“Jîna Emînî’nin hükümet eliyle öldürülmesinden sonra ne olduğuna tekrar bakalım” diyen Noruzi, “Mücadelenin temel noktalarından biri kadın bedenin özerkliği oldu ve günlerce rejime karşı kadın hakları için mücadeleyi sürdürmeye çalışıyorlar. Çünkü bu rejimin kadın karşıtı olduğunu biliyoruz. Onları alt edebileceğimiz konusunda gerçekten umutluyuz. Bunun üzerinde durmalıyız, eylem ve gösteriler sokaklara taştı. Fakat 8 ay sonra ayaklanmalar ve gösteriler biraz daha azaldı. Buna rağmen kadınlar zorunlu başörtüsü takmayı reddederek sivil bir mücadele başlattı ve bunu sürekli hale getirdi. Bunu burada konuştuğumuza göre kadınların direnişi sürüyor, sokakta başörtüsü takmıyorlar. Bu hiç de kolay değil, farklı risklerle karşı karşıya kalıyorlar. Hükümet kendisini savunmak için kadınlara karşı savaşan bir yasa daha getirdi. Bu çok önemli. Bu, neden bir kadının daha öldüğünü veya komaya girdiğini anlamak için çok önemli. Meclis’e bir kanun getirdiler ve bu kanunda hukuk eliyle kadına yönelik tüm saldırıları ve şiddeti meşru hale getirdiler. Parlamento, başörtüsü takmadığında kadına yönelen şiddeti meşru hale getirdi ve kabul ediyor. Bu şiddete yasal düzenlemeler koydular, daha önce hukuki bir dayanağı yoktu ama artık yasal. Kadının topluma katıldığı her yerde başörtüsünü düzgün takmaması sonucu şiddet görmesi yasal” dedi
Kadınlar her yerde rahatsız ediliyor
Okullarda, hastanelerde, alışveriş merkezlerinde her yerde kadınlarn örtünmediği için rahatsız edildiğini söyleyen Noruzi, “Hükümetin gözü önünde artık sadece ‘ahlak polisleri’ değil normal insanlar, başka kesimler de kadına yönelik bu konuda kolayca şiddet uygulayabiliyor. İslami hükümetin yeni bir yasa çıkarmak isteğini söylediği günden beri tüm feministler ve halk bu yasanın geçeceğini hissediyordu. Herkes şunu söyledi; “Tamam, eğer böyle bir yasa çıkarmak istiyorlarsa bütün kadınlar eskisinden daha fazla tehlike altında olacak. Çünkü bu yasa çok korkunç.” Tarihe baktığımızda kadına yönelik her türlü şiddet hukuken yapıldı. Armita Gravand şu anda komada. Çünkü başörtüsünü takmayı reddeden bir gençti. Okuldan dönüyordu ve zorunlu başörtüsüne öfkeliydi. Bu yüzden biri onu itti, sürükledi ve genç kadın başını yere çarptı. Bu kadının böyle bir şiddeti yaparken bu kadar rahat olmasının ne anlamı var? Sorumlusu hükümettir. Yani hükümet açıkça, kadına başörtüsü yasal olsun demekle onları buna zorlamanız yasaldır diyor. Yani onlara şiddet uygulamak yasal. Ve biz, bu yasadan sonra zorunlu başörtüsüne karşı verdikleri mücadelede kaç kadının gerçekten tehlike altında olduğunu bilmiyoruz” diye konuştu.
Kadın ayrımcılığı üzerine kurulu bir sistem
Noruzi, hükümetin geri adım atacağına dair hiçbir umudunun olmadığını, bu hükümetin, bu siyasal İslamcı hükümetin temel dayanağı olan sorun, kadınlara karşı ayrımcılığın üstüne kurulu ve böyle yönetildiğini söyledi. İlk günden itibaren kadınla erkek arasına büyük bir uçurum koyarak kendilerine yer edindiler, kadınlara karşı bir sürü kural dayattıklarını söyleyen, Noruzi, ”Yani kimliklerini bununla inşa ettiler. Hükümet artık İslami kurallar için savaşmıyor, kimlik mücadelesi veriyorlar. Yani eğer geri adım atmak istiyorlarsa bu aynı kimliğe sahip olmayacakları ve bundan vazgeçecekleri anlamına gelir. Onlar için büyük problem şu ki, biz zorunlu başörtüsüne karşı verdiğimiz mücadeleyi kazandığımız vakit onlar o günün sabahında aynı hükümet olmayacak ve burada olmayacaklardır. Aynı politik çizgide olan İslami hükümet ortadan kalkmış olacaktır” diye belirtti.
Rojava önümüzde güzel bir örnek
Kadınların savaşlara karşı barışı savunarak bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusunu da Norizi şu yanıtı verdi“Sadece bir araya gelip sadece barışı organize edebileceğimizi düşünmüyorum. Değişim taleplerimiz ancak barışı getirebilir. Barış bir sonuç olur. Rojava’nın silahlı mücadelesi önümüzde güzel bir örnek olarak duruyor; kadınlar temel İslami gruplara karşı ataerkilliğe karşı ciddi bir mücadele için kendilerini örgütlüyor. Evet, eğer kadınlar kazanırsa bu mücadelenin sonucu Rojava’da gördüğümüz gibi bir barış olacaktır. İnsanların eşit bir şekilde bir arada yaşayabileceği bir özgürlük ve barış sistemi. Bana göre biz Orta Doğu’daki kadınlar, özellikle oraya varmamız gereken küçük bir anlaşma üzerinde bile kendimizi organize etmeliyiz. Kesin bir siyasi bakış açımız olmasa da sorun değil. Şu anda bunun o kadar da önemli olmadığını düşünüyorum. Sahip olacağımız anlaşmalarla tek bir amaç için bir araya gelmeliyiz ve bu amaç kendimizi organize etmek veya bir nevi değişen sistemi yönetmek olmalıdır. Feminist bir değişim sistemi bu. Eğer dümene sarılmamız gerekiyorsa bunu yapabiliriz. Eğer onları savaşarak geri püskürtmemiz gerekiyorsa bunu yapmalıyız. Ancak Hamas gibi temel grupların önderlik etmesine izin vermemek için kendimizi organize etmeliyiz. Önemli olan elimizdeki tüm araçları ve elimizdeki tüm imkânları kullanarak Orta Doğu’daki değişimin öncülüğünü yapmamızdır. Değişim yaratmak için sahip olduğumuz tüm gücümüzü toplamanın bir yolunu buluruz. Türkiye’den İran’a, Filistin’e kadar böyle bir şeye ihtiyacımız var. Bir gün gerçek özgürlüğün bize geleceği umuduna ilişkin başka bir yol görmüyorum.”
Haber: Melek Avcı/ JINNEWS