Siyaset bilimci Mustafa Peköz, İsrail ile Filistin hattındaki çatışmaların yayılması halinde Kürtlerin askeri, politik ve toplumsal olarak süreçten doğrudan etkileneceklerini söyledi. Peköz, Kürtlere yönelik saldırıların görmezden gelinmesi konusunda da ‘Kürt halkı için tek bir kez sesleri çıkmaz. Kürt halkı için kış uykusuna dalmanın politik anlamı nedir?’ diye sordu
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ve İsrail’in Gazze’ye saldırılarını MA’dan Selman Güzelyüz‘e değerlendiren Siyaset bilimci Dr. Mustafa Peköz, “Ne Ortadoğu’nun ne de Filistin’in eskisi gibi olmayacağı açıktır. Güç ilişkilerinin bütünüyle değişeceği bir süreç başlıyor” dedi.
Hamas’ın tasfiye edilmek istendiğini kaydeden Peköz şunları söyledi: “İsrail, Hamas özellikle askeri gücünü bütünüyle tasfiye etmek için Gazze’ye adeta yerler bir ederek üzerinden bütün bölge ülkelerine ve özellikle İsrail karşıtı ülke ve örgütlere net bir mesaj vermek istiyor. Filistin’de Filistin Kurtuluş Örgütü, Mısır’da Müslüman Kardeşler örgütü, Lübnan’da Hizbullah ve en önemlisi de İran’ın hedeflenmesi gündeme gelecek gibi görünüyor. Bu nedenle Ortadoğu’da haritaların değiştirilmesinden çok İsrail karşıtı güçlerin her türlü askeri aracın kullanılarak mutlak bir şekilde tasfiye edilmesine yönelik bir planı devreye koyacakları anlaşılıyor. Bu planın da Hamas’ın saldırısı nedeniyle anlık yapılmadığı, uzun bir süre önce planlandığı, sadece koşulların beklendiği anlaşılıyor. Hamas saldırısı ise bu planın uygulanmasının gerekçesi oldu.”
Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılar
“Kuzey ve Doğu Suriye’de yapılan saldırıları nasıl değerlendirmek gerekir?” sorusuna Peköz şu yanıtı verdi: “Cumhurbaşkanının deyimiyle Türkiye kendisini herhangi bir örgüt değil de devlet olarak görüyorsa, halkın zorunlu yaşam ihtiyacını karşılayan alanlara saldırmaması gerekir. Sorun budur. Kendin yaparsan ‘meşru’ olur, başkası yapınca ‘meşru olmaz.’ Halbuki Türkiye’nin günlerdir Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik yaptığı hava saldırılarının çok önemli bir kesimi bölgenin alt yapısına yönelik olduğu açıktır. Aynı durum Gazze için de geçerlidir. Bu bakımdan Cumhurbaşkanının deyimiyle Türkiye kendisini herhangi bir örgüt değil de devlet olarak görüyorsa, halkın zorunlu yaşam ihtiyacını karşılayan alanlara saldırmaması gerekir. Aksi takdirde kendisini Ortadoğu’da halkı hedefleyen klasik bir İslamcı örgüt pozisyonuna düşürür.”
Kürtlerin görülmemesi
“Tartışılan bir diğer konu ise Türkiye sol hareketinin Filistinlilere karşı gösterdiği sorumluluğu Kürtlere göstermemesi. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?” sorusu üzerine Peköz şöyle konuştu:
“Filistin için “ulusların kendi kaderi tayın hakkını savunan” birçok politik parti ve bireyler, mesele Kürtler olunca mutlak bir şekilde karşı çıkarlar.
Türkiye sol hareketlerinin önemli bir kesimi Filistinlilerin haklı davalarına sahip çıkarlar. Filistin halkının İsrail devletine karşı yürüttüğü hakkı mücadele, Türkiye devrimcileri güçler tarafından desteklendi hatta birçok devrimci Filistin’e girerek Filistinlilerin özgürlüğü için savaştılar ve yaşamlarını yitirdiler. Ancak Filistin için ‘ulusların kendi kaderi tayın hakkını savunan’ birçok politik parti ve bireyler, mesele Kürtler olunca mutlak bir şekilde karşı çıkarlar. Filistin halkının haklı mücadelesi desteklenirken, iç içe yaşadığı Kürt halkı için tek bir kez sesleri çıkmaz. Kürt halkına yapılan saldırılara karşı en küçük bir tepki gösterilmez. Bu politik partilerin tamamı devletin politikalarını sessizce onaylayan ve bu nedenle sosyal şoven bir konumda kalmayı bilerek ve isteyerek tercih ediyorlar. Kürt ve Filistin halkının haklı taleplerinde Filistinliler için sokağa çıkmak ama birlikte yaşadığı Kürt halkı için kış uykusuna dalmanın politik anlamı nedir? Ancak koşulsuz bir şekilde Kürtlerin mücadelesinin yanında duran politik güçler de var. Bu bakımdan bir genelleştirme, herkesi bir sepete koyup aynılaştırmak doğru olmaz.”
Çatışmaların varacağı yer konusunda da Peköz “Önümüzdeki süreçte İsrail, İran, Lübnan ve Suriye merkezli bir çatışma alanını yaratır ve buna uygun bir askeri strateji belirlerse, Kürtler askeri, politik ve toplumsal olarak bu süreçten doğrudan etkileneceklerdir. Bunun negatif ve pozitif yansıması bir bakıma Kürtlerin elindedir. Çok zor da olsa İsrail’in veya ABD’nin İran’a yönelik bir saldırısı, Kürtleri yeni bir strateji belirlemeye zorlayabilir. Her politik ve askeri olasılığın hesaplanması gerekir. Ortadoğu’nun çözüm bekleyen en temel sorunların başında Kürtlerin politik statüsü geliyor. Irak’ta ortaya çıkan bir resmi statü var. Suriye’de fiili bir statü söz konusudur. İran ve Türkiye önümüzdeki süreçte kendi Kürt sorunlarıyla çok daha net bir şekilde yüz yüze geleceklerdir. İsrail-İran çatışmasının etki alanı, Kürtlerin İran’daki politik pozisyonunu daha fazla güncelleştirebilir. Türkiye, çok dirense de Kürt sorununun çözümünden kaçamaz” diye konuştu.