Yeni bir düşünce suçu davası başladığı haber alınınca, “Kimler bu suça katılmak ister?” çağrısına olumlu yanıt verenler, “sadece o olayla sınırlı” olarak DSKG’ye katılmış olurlar
Şanar Yurdatapan
7 Ekim 2023 gecesinden itibaren “Düşün, Düşün…” yok, artık devam edemeyecek. 235 haftadır -yani 4 buçuk yıl- bize kucak açan CAN TV’ye ve siz izleyicilerime içten şükranlarımı sunuyorum.
23 Ocak 1995’ten -Yaşar Kemal’in bir makalesi yüzünden DGM’de yargılandığı gün- bu yana 28 yıl varlığını sürdürmeyi başaran “Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim” ofisini, maddi olanaksızlık nedeniyle kapatmak zorunda kaldık.
Onu ve onun 2008 yılında doğurduğu “Türkiye küçük Millet Meclisleri”ni tekrar canlandırabilir miyiz, bilemiyorum. 28 yıl boyunca girişime ve eylemlerine destek olan tüm kişi ve kurumlara teşekkürler, sevgiler, saygılar…
‘Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim’
“Düşünce Suçu(!?)na Karşı Girişim” ne zaman ve nasıl başladı? 1995’in Ocak ayında Yaşar Kemal’in “Der Spiegel” dergisinde yayınlanan bir yazısı nedeniyle DGM’ye çağrılmasına tepki olarak başlayan imza kampanyası, sonuçta bir “Sivil İtaatsizlik” eylemine dönüştü. Çoğu toplumca tanınan 1080 kişi, Yaşar Kemal’inki de aralarında olmak üzere 10 yasaklanmış metni içeren bir kitaba yayıncı olarak adlarını yazdılar ve içlerinden sembolik bir heyet DGM savcısını ziyaret ederek kendilerini ihbar etti. Sonra gruplar halinde savcının kapısı önünde “ifade kuyrukları” oluşturdular. Sonuçta 185 sanıklı ve çok eğlenceli dev bir dava açıldı. Bugüne kadar kaç kişi suçlu (!?) yazılara imza attı? Bu hareket 1995’den beri sürüyor. Bu süre zarfında 80 bini aşkın kişi 7 kitap ve 48 kitapçığa imza vererek başkalarının suç(!)larına katıldılar.
Kampanyalarda birbirine yakın görüşte olanlar mı bir araya geldi?
Belki şaşırtıcı ama daha çok ülkemizin geleceği açısından sevindirici olan, gerek yazıları yeniden yayınlanan, gerekse 7 kitap ve 48 kitapçığa yayıncı olmayı kabul eden 80 bini aşkın insan içinde hemen her tür düşüncede ve kimlikte insanlar yan yanaydı. Yeniden yayınlanan suçlu(!?) görüşlerin sahipleri arasında Kürtler hakkındaki düşüncelerinden dolayı suçlananlar da vardı, bu konuya sıcak yaklaşmayan Atatürkçüler de. Dini kesimden insanlar da vardı, ateistler de. Şarkı da vardı, karikatür de…
Açılan davalardan ceza alan veya cezası kesinleşen oldu mu?
İki dava hariç diğer davalar, bazılarında mahkûmiyet kararları çıktıysa da “Erteleme Yasaları” nedeniyle infaz edilmedi. Osman Murat Ülke’nin bildirisinin ikinci kuşak yeniden yayını davası, 23 Nisan 1999 tarihinden sonra yayınlandığı için “Erteleme Yasası” kapsamına girmedi. Yayıncı olarak Şanar Yurdatapan ve gazeteci Nevzat Onaran, Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından 2’şer ay hapse mahkûm edildiler. Karar Askeri Yargıtay tarafından onaylandı. 2000 yılı sonlarında ikisi de yatıp çıktılar.
DSKG’ye nasıl üye olunur, nasıl yönetilir?
Üye olunmaz, yönetim kurulu filan yoktur, yasal kimliği de yoktur, olamaz da. Çünkü bu bir “Sivil İtaatsizlik”, yani antidemokratik yasaları bilerek ve isteyerek çiğnemek, sonuçlarına da hazır olmak. Eh, “suç işlemek amacıyla” dernek kurup yasal kimlik edinmenin olamazlığı apaçık. Ancak bu sivil itaatsizliğin ilke ve kapsamı çok net ve sınırlı olduğundan uzun tartışmalar ve kararlar da gerektirmez. Yeni bir düşünce suçu davası başladığı haber alınınca, “Kimler bu suça katılmak ister?” çağrısına olumlu yanıt verenler, “sadece o olayla sınırlı” olarak DSKG’ye katılmış olurlar.
Bu anlamda bakarsanız girişim, kimi eyleminde birkaç kişiden ibarettir, kimi eyleminde yüzlerce, binlerce kişi. Günümüze kadar bu şekildeki eylemlere katılanların toplam sayısı, yukarıda da belirtildiği gibi, 80 binin üstündedir. Bu kadar gevşek bir yapıyı bir arada tutan ortak düşünce nedir? Voltaire’in 250 yıl önce söylediği şu sözler: “Görüşlerinizin hiçbirine katılmıyorum. Ama bunları açıklayabilme özgürlüğünüz için sonuna kadar yanınızda mücadele vermeye hazırım.”
Diğer çalışmalar, ödüller
Bunca yıllık çalışma tabii ki sadece “Sivil İtaatsizlik”ten ibaret kalmadı. Sitemiz içinde ayrı bir site olarak yer alan “Düşünce Özgürlüğü için İstanbul Buluşması” gibi, “Çetele veri tabanı” gibi “Düşünce Suçları Müzesi” gibi birçok başka çalışmaya da yol açtı. Türkiye’de İHD, MAZLUMDER ve ÇGD; değişik tarihlerde verdikleri “düşünce özgürlüğü” ödülleriyle bizi cesaretlendirdiler.
Uluslararası alanda ise 2001’de HRW (İnsan Hakları İzleme Örgütü) “Hellman-Hammet”; 2002’de INDEX ON CENSORSHIP, “Best Circumvention of Censorship” (Sansürün tekerine en iyi çomak sokma) ve aynı yıl HRW’ın en büyük ödülü olan “Global Human Rights Defender” (Küresel İnsan Hakları Savunucusu) ödülleri girişimimize verildi. Son olarak 1995’te TGC’nin ifade özgürlüğü ödülünü aldık.