Ayzek ile Bir Gece filmi Cem Yılmaz’ın sinemasında psikolojik derinliğe sahip en güçlü filmi. Karakterlerin gerçek dünyadan alınması, her birinin bir kusurunun bulunması ve dismorfik bozuklukları saplantılı bir şekilde kafaya takıp bu düşüncenin altında ezilenleri bir otele doldurup birbirlerine ayna tutma fikri oldukça başarılı.
Metin, nam-ı diğer Ayzek geçici olarak bir otelde işe başlar. Otelin bulunduğu konum itibariyle pek de tekin olmayan bir yerdedir. Doğal olarak bu da müşteri portföyüne yansımıştır. Hal böyle olunca sakin bir gece geçirmeyeceği en başta otel sahibinin hitabından, davranış ve konuşmasından belli eder kendini. Metin nam-ı diğer Çetin bu duruma pek hazırlıklı değildir. Metin’in üç isimle anılması bu kaosun habercisidir aslında. İlk günde yakasına taktığı isimliğin Çetin olarak verilmesi ilk etapta eğlenceli ya da komik gibi görünse de aslında başkarakter olan Metin’in, “İlk adım çok önemlidir” demesiyle kameranın yaka isimliğini zumlaması işaret fişeği niteliğindedir.
Bilim ile hurafenin savaşı
Filmin birinci kısmını eğlenceli hale getiren sahne ve repliklere kısaca göz attığımızda, Metin’i neredeyse uzaktan yönlendiren sanal terapisti ya da yaşam koçunu kulaklıkla videoda dinlediği halde sesin derinden ya da dış ses olarak gelmemesini arkadaşı, dostu olarak kabul etmesine yorabiliriz. Arkadan (başka odadan) annesinin telkini üzerine, annesine çıkışarak “Ya ben başkasının lafıyla iş yapacak adam mıyım?” dedikten hemen sonra ‘Peri’ diye isimlendirdiği internet terapistinin dediğini yapması… Yeni patronuna, “Cengiz Bey, böyle bir yepyeni bir sayfa açtığım dönemde bana bu yardımınız için çok teşekkür ederim abi” derkenki halleri, mahcupluğu ve minnettarlığı, söze bey’le başlayıp abiyle bitirmesi karakteri çok güzel tamamlamış.
“Ben aşı olmadım ama covid de olmadım” diyen filmin en naif karakteri ‘profesöre’
“Ben aşı oldum ama covid de olmadım.”
“Belki de ben ölmek istiyorum.”
“Beyefendi biraz uzak konuşabilir miyiz?” demesinin en nazik ve kibar anlamı ‘git uzakta öl’den başka bir şey değildir. Aynı zamanda ezeli zıt fikirli, bilimselciler ve hurafecileri tartışmaya çağırıyor.
Başka bir sahnede, “Asetik beslenmiyorum abi. Şey derler, bağırsaklar için; ikinci beyindir bağırsaklar.”
“İyi, kokoreç bakayım o zaman” diyen otelin en düz, toksik adamı Davut hakkında da yönetmen bize kısa özet geçerek, bu karakter bu kadardır, beklentiyi yükseltmeyin diyor. Cem Yılmaz en iyi bildiği yerden, akıcı, nükteli ve esprili diyaloglardan seyirciyi yakalamayı biliyor ve bunun üzerine iyi çalıştığı belli. “Gıda intoleransı, aralıklı oruç, ramazan dışında da ve işte ağır metaller, gerçi bıçağı yedik ağır metalle perhizi bozduk” lafı yerinde kullanması, ne erken ne geç olayı komik kılabiliyor. Basit bir yaralanmayı tebessümle izlettirebiliyor.
Yedik, içtik, eğlendik, dağılalım
Ayzek ile Bir Gece, dar alanda ve belki de neredeyse tek mekânda az oyuncuyla alnının akıyla çıkan bir film. Sudan çıkmış balığa dönen Metin karakteri üzerinden herkesin kendi suyunda nasıl boğulduğunu anlatıyor. Karşı cinsle ilişki kuramayışını otelde havlu katlayan kızla (Suhal) ilk karşılaşmasında nutkunun tutulmasından anlıyoruz. Beş dakika önce tanıştığı eczacıya, pansumandan sonra dükkândan çıkarken ‘öptüm’ demesi karakteri sahici kılıyor.
Tamam, komedyenim, önceki birçok filmim komikti, eğlenceliydi, güldük, eğlendik, hadi dağılalım diyen bir Cem Yılmaz filmi yok karşımızda. Bir otele, eczaneye hapsolmuş sorunlu insanların hikâyesinden fazlasını görüyoruz. Toksik ilişki nasıl olur, birinci derecede yakın olmayanlar bunu fark eder mi düşüncesini nakşetmiş. Göçmenlere, mültecilere, sığınmacılara, hapçı ve uyuşturucu bağımlılarına dair de iki kelam ederek önyargıyı, ötekiyi ve ırkçılığı perdeye taşıyarak üzerinde düşünülmesini sağlamış. Birçok şeyin artık internette döndüğü bir devirde sanal yaşamı, eğlenceyi ve tatmini terapist Peri ve İnstagram’da on dört bin takipçisi olduğu halde Bahtiyar’ın neden intihar etmek istediğine şaşıran Metin üzerinden sanal yaşamı, kadına cinayetten teşebbüsten sonra, ‘Kravatın var mı, böyle? İyi, mahkemede takarsın’ diyerek ‘iyi hal indirimli’ adalet sistemini eleştiren bir filmle arzı endam ediyor bu defa Cem Yılmaz.
Karaya oturmuş geminin insanları
Dünya artık global bir köydür de sinema dili de evrenseldir. 190’dan fazla ülkede 200 milyondan fazla üyesi olan Netflix’te yayınlanınca Ayzek ile Bir Gece’ye bir de alt başlık / isim bulmak lazım ki cuk oturmuş; Do Not Distrub. Oyunculuklara gelirsek, Metin, Ayzek, Çetin isimleriyle kimseye eyvallahı olmayan Cem yılmaz, doğuştan bir ayağının kısa olduğunu tahmin ettiğimiz (bununla ilgili bir hikâye yok) Suhal karakterindeki Ahsen Eroğlu’nun kendiyle barışık olmaya çalışırken ve her şeye rağmen pozitif olma halleri, melankolinin dibine vurarak, yaşam, düşünen ve hissedenler için bir trajedidir düsturunu bizzat yaşayan Bahtiyar karakteriyle Celal Kadri Kınıoğlu, hatalarını, arızalarını ve hastalıklı yönlerini parayla kapattığını sanan toksik erkek prototipi Davut karakteriyle Bülent Şakrak, yalnızlığını alkolle çözmeye çalışan Saniye karakteriyle Özge Özberk tam anlamıyla döktürmüşler. Filmde sırıtan bir oyunculuk yok.
Son olarak Metin/Çetin’in ayağına bıçak yedikten sonra Suhal’le eczaneden çıkıp yolda kol kola, omuz omuza yürümeleri efsane olmuş. Cem Yılmaz’ın kara komedi serisinde Do Not Distrub iyi bir halka olmuş.