Meclis Çevre Komisyonu Başkanı ve eski Çevre Bakanı Murat Kurum, Meclis gündemine gelmesi beklenen İklim Kanunu ile ilgili olarak, ‘Bu yasa sadece bizim değil; çocuklarımızın, doğanın, çevrenin, geleceğin yasası’ dedi
Meclis Çevre Komisyonu Başkanı ve eski Çevre Bakanı olan Murat Kurum, Almanya’nın Avrupa ve İklimden Sorumlu Devlet Bakanı Anna Lührmann ve beraberindeki heyetle yaptığı görüşmede Meclis gündemine gelmesi beklenen İklim Kanunu hakkında konuştu. Bakan, “Bu yasa sadece bizim değil; çocuklarımızın, doğanın, çevrenin, geleceğin yasası, sigortası ve teminatı olacaktır” iddiasında bulundu. Bakan, daha önce yaptığı açıklamada ise, “İklim Kanunu’nu Çevre Komisyonumuzda görüştükten hemen sonra Meclis’imizin onayına sunacağız, Kazanan doğamız, başaran ülkemiz, sevinen insanımız olacak” diye belirtmişti. Ancak Bakan’ın iddialarının halkın sevinmesine vesile olması mümkün değil.
Herkesin bildiğini tekrarladı
Kurum, Almanya heyetiyle iklim krizi ile ilgili görüş alışverişinde bulunacaklarını belirterek, “İklim krizi ve bu krizin neden olduğu ağır yıkım ve tahribatlar, her geçen gün dünyamızı derinden etkilemeye devam ediyor. Son yıllarda baktığımızda sıcaklık rekorları, orman yangınları, heyelanlar büyük bir krizin eşiğinde olduğumuzu göstermektedir. Geçtiğimiz temmuz ayına baktığımızda aslında tüm zamanların en sıcak günlerini yaşadık. Okyanus ve denizlere baktığımızda su seviyesi, her geçen gün artmaktadır. İklim değişikliğine bağlı düzensiz göçler nedeniyle ülkeler etkilenmektedir. Ülkemizin de içinde yer aldığı Akdeniz iklim kuşağındaki ülkelerde orman yangınları sayısı ve şiddeti de engellenememektedir. Dünyanın geldiği bu çıkmazdan kurtarılmasının yegane temeli de krizin etkilerini azaltmaktır” sözleriyle herkesin bildiği bilgileri tekrarladı.
Halka yeni vergi yükü
Bakan Kurum’un iddialarının halkın sevinmesi için olmadığı gibi halka yeni vergiler yıkacak bir kanun hazırlığı içinde olduklarını süslü sözlerle gizlediği anlaşılıyor. Kanunun Meclis günemine getirilme nedeni, Avrupa Birliği (AB) sınırları içine gelen mallar için ‘Sınırda Karbon Vergisi’ uygulamasını 1 Ekim tarihinde yürülüğe sokması. İlk etapta demir-çelik, çimento, gübre, alüminyum ve elektrik gibi kalemlerde uygulanacak karbon vergisi, kademeli olarak genişletilerek ve 2026 yılından itibaren ithal gelen her metadan vergi alınacağı bir dönem başlatılıyor olması kanunun Meclis’e getirilmesinin başlıca nedeni. Kanunun Meclis’te onaylanması halinde halkın sırtına direkt veya dolaylı olarak vergilerin yüklenme hazırlıkları ise uzun süredir yapılmakta. AB’nin karbon vergisi uygulamasından şirketlerin etkileneceği iddiaları bir yalan. Çünkü Fransa’da denenen karbon vergisi uygulaması halkın tepkisiyle geri teperken, dolaylı vergilerle yine halkın cebine göz dikildi.
Fırsatçı Almanya
Almanya’nın Avrupa ve İklimden Sorumlu Devlet Bakanı Lührmann da gelecek nesillere iyi bir dünya bırakmak için iklim kriziyle mücadele edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Dünya çapında çok sayıda felaketlerle karşı karşıya kaldık. Türkiye ve Almanya’nın iklim çerçevesine dahil olduklarını ifade etmek isterim. İklim kriziyle baş etmeyi öğrenebilirsek, bunu bir fırsata da çevirebiliriz” dedi. Lührmann’ın fırsat vurgusu sermayenin çıkarlarını içeren bir vurgu. Dünyada iklim değişimini kullanışlı güçlü bir araca çeviren Almanya’nın enerji politikalarının sermaye kesimlerine alan açmaktan ibaret olduğu izlenmekte.
Temiz enerji gerçeği
Nükleeri, doğalgazı ‘temiz’ enerji kapsamına alan Almanya’nın ‘yenilenebilir’ enerji bağlamında, Arjantin, Şili ve Kazakistan gibi ülkelerle ‘lityum’ madenciliği anlaşmaları yapması dikkat çekmekte. Agresif bir tarzda nerde maden varsa o ülkeyle alelacele anlaşmalar yapan Almanya’nın yeni dünya düzenine hızlı hazırlandığı görülüyor. Dünyada gelişen küresel iklim değişmini ‘yenilenebilir’ enerji ile çözme iddiası gerçekleri yansıtmıyor. Yenilenebilir enerji iddiasıyla girişilen elektrik üretimleri için rüzgar türbinleri ve güneş panelleri ile elektrikli araçların bugünkü enerji tüketim oranıyla kıyaslandığında aynı miktarda enerji sağlamak için konvansiyonel üretimlere göre doğal yaşamı yıkıma uğratacak 10 kat daha büyük madenciliğe ihtiyaç var. Bu süreçte, 1 ton minerali elde etmek için yapılacak madencilikte doğal yaşam yerle bir edilirken, asla geri kazanılamayacak olan 2 bin ton toksik atık ortaya çıkmaktadır.
EKOLOJİ SERVİSİ