Fırat ve Dicle nehirlerinde bir yandan kirlilik diğer yandan istilacı türlerle baskı altına giren endemik balık türleri yok oluşa sürüklenirken, bu durumun en büyük nedeni barajlar ve HES’ler
Fırat ve Dicle nehirleri ile bu nehirleri besleyen akarsular üzerinde inşa edilen devasa büyüklükteki barajlar ve Hidro Elektrik Santralleri (HES) akarsuları adeta dereye dönüştürürken, nehir ekosistemleri adeta ölüme mahkum edildi. Azalan sularına bırakılan atıklarla kirlenen bu nehirlerde yaşayan balıklarda yapılan incelemelerde çok yüksek miktarda mikroplastik tespit edildi. Dicle ve Fırat nehirlerindeki biyolojik çeşitliliği inceleyen çalışmalara göre, nehirlerin tamamında 92, Türkiye coğrafyası içinde kalan bölümünde ise 78 endemik balık türü bulunurken, bu türlerin 7’si Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde yer alıyor.
Mezopotamya sıcak nokta
Her iki nehirdeki biyolojik çeşitliliğinin tespit edilmesi amacıyla 15 yıldır çalışmalar yürüten R.T.E. Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Kaya, “Sıfırdan beş binli rakımlara kadar su kaynakları, kapalı göl havzaları, birbirinden bağımsız nehir ve nehir drenajlarına sahip olduğu için birçok korunaklı alana sahip olmuş ve birçok tür, neslini bu bölgede devam ettirmiştir” dedi. Kaya, konum olarak Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesişim noktasında bir kavşak olduğunu ve dünyada belirlenmiş 36 biyoçeşitlilik sıcak noktasının 3’ünün Türkiye’de kesiştiğini, Fırat ve Dicle nehirlerini içine alan Mezopotamya’nın da bu 3 sıcak noktadan biri olduğunu ifade etti.
16 tür kırmızı listede
Saha çalışmalarında Dicle ve Fırat nehirlerinde ciddi sıkıntılar gördüklerini belirten Kaya, “Su kaynaklarımız azalıyor. Bir yandan biz su kaynaklarımızı kirletiyoruz, bir yandan da kaynaklarımızı doğru yönetemiyoruz. Su kaynaklarımızın azalması doğal olarak biyolojik çeşitliliğimizin azalması şeklinde bize geri yansıyor” dedi. Yukarı Dicle-Fırat balık faunasının çok önemli bir kısmının, akademik çalışmaların hız kazanmasıyla 2000’li yıllardan sonra anlaşılmaya başlandığına işaret eden Kaya, “Dicle ve Fırat’ta IUCN Kırmızı Listesi’nde 7 tür bulunurken, yakın zamanda bir güncelleme yapılması planlanıyor ve kırmızı listedeki tür sayısının maalesef 16’ya ulaşacağı öngörülüyor. Bu balıkların üzerindeki tehditlerin başında kirlilik geliyor ve zaman ilerledikçe kirlenme hızı artıyor” diye belirtti.
Barajlar biyoçeşitliliği etkiliyor
Nehirlerin kanalizasyon atıkları, zirai gübreler ve yoğun plastik kullanımı gibi çok önemli sorunlarla karşı karşıya olduğunu kaydeden Kaya, AA’ya yaptığı açıklamada, dere yatağında yaşanan değişimler, istilacı türlerdeki artış, hidroelektrik santralleri ve barajların biyoçeşitliliği etkilediğini belirtti. Kaya, “Akarsuların, su kaynaklarının bir sistemi var, sizin oradan çıkardığınız ya da popülasyonunda ciddi bir düşüşe sebep olduğunuz her bir tür, sisteme ciddi bir darbe olarak dönebiliyor, çökmesine sebep olabiliyor. Bizler ekosistemi korumakla mükellefiz” dedi.
Balıklardaki mikroplastik
Aynı üniversitede Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Ülgen Aytan, Dicle Nehri’nde yaşayan ve “Mezopotamya incisi” olarak da anılan “Alburnus sellal” balığında 2007’den 2021’e kadar mikroplastik incelemesi yaptıklarını aktardı. Nehrin ana gövdesi üzerinden, ayrıca Göksu, Ambar, Batman, Yanarsu, Botan, Nerduş, Hezil ve Zapsuyu bölgelerinden balık örnekleri topladıklarını bildiren Aytan, “Alburnus sellal balık türüne ait 536 bireyi inceledik ve yüzde 57’sinde mikroplastiklere rastladık. İncelediğimiz balıklarda en sık rastladığımız mikroplastikler yüzde 96 oranında fiberlerden oluşuyor ve bu tablo deniz canlılarında da aynı şekilde” olduğunu söyledi.
Bir balıkta 1200 mikroplastik
Çalışma kapsamında yerleşim yerlerine ve yıllara göre kirletici baskısını değerlendiren Aytan, “Çalışmanın 15 yıllık veri setine baktığımızda, 2007’de balıkların yaklaşık yüzde 40’ında mikroplastiklere rastlanırken 2021 yılındaki araştırmamız bu rakamın yüzde 60’a çıktığını gösteriyor. Sadece bir bireyde yaklaşık 1200 mikroplastiğe rastladık ki bu literatürde rastlanmış bir şey değil. Bu bilimsel veride bir sapma olarak değerlendirilir ancak aynı bölgelerden alınmış diğer balıkları incelediğimizde birinde 700, diğerinde 400 mikroplastik parçacığına rastladık, inanılmaz rakamlar vardı” dedi.
Dicle ve Fırat havzası
Dicle Nehri, kuzey ve güneydeki barajlar nedeniyle biyoçeşitlilik adeta yok edildi. Dicle Nehri üzerinde toplam dört önemli doğa alanı bulunmakta. Bu alanlar nehrin akış yönüne göre sırasıyla Bismil Ovası, Dicle Vadisi, Küpeli Dağı ile Cizîr ve Silopiya taşkınları olduğu belirtiliyor. Bu dört önemli doğa alanı birbirinin devamı ve tamamlayıcısı niteliğinde olmakla birlikte barındırdığı canlı türleri ve yaşam ortamı özellikleri açısından farklılık göstermekte. Nehrin ve nehri besleyen akarsular üzerine inşa edilen barajlar nedeniyle bu akış düzeni bozulmuş ve inşa edilen barajlara İsrail sazanı gibi istilacı türler bırakılarak barajlara girmek zorunda kalan endemik balık türleri istilacı türler tarafından yok edildi.
Dicle dereye dönüştü
Fırat’la birlikte Türkiye coğrafyasının toplam yerüstü su kaynaklarının dörtte birini oluşturan Dicle Nehri’nin yıllık debisi ortalama 16 milyar metreküptü. Mevsime göre su seviyesi ve debisi (akış hızı) değişen nehirdeki en yüksek debi mart ve nisan aylarında ortaya çıkarken, inşa edilen barajlar nehirdeki debinin düşerek zaman zaman dere niteliğine dönüştüğü izlenmekte. Fırat Nehri üzerindeki doğal alanların büyük barajlar nedeniyle yok olmasından sonra, Dicle Nehri’nin biyolojik çeşitlilik önemi daha da artmıştır. Ancak Dicle üzerine inşa edilen Devegeçidi, Ilısu, Batman, Dicle, Kralkızı ve Garzan baraajları ile sular bentler ardına hapsedilirken alt havzada yani güneyde endemik türlerden eser kalmadı.
Fırat kaplumbağası
Dicle vadisinde nesli tehlike altında olan ve Türkiye’ye endemik bitki türlerinden Cicer echinospermum koruma önceliği en yüksek bitkidir. Vadinin orta bölümünde bulunan Heskîf (Hasankeyf), tarihi ve arkeolojik değerlerinin yanı sıra üreyen yırtıcı kuşlar için de büyük önem taşır. Dik kayalıklar tavşancıl (Hieraaetus fasciatus), küçük kerkenez (Falco naumanni), küçük akbaba (Neophron percnopterus) ve kızıl akbaba (Gyps fulvus) gibi yırtıcı kuşların bölgedeki en önemli popülasyonlarını barındırır. Sarp yamaçlar küçük ebabil (Apus affinis), eğimli ve çorak yamaçlar boz kirazkuşu (Emberiza cineracea), nehir kıyısı bitki örtüsü ve kumlu yamaçlar ise alaca yalıçapkını (Ceryle rudis) gibi nadir kuşlar için önemli üreme alanlarıdır. Fırat kaplumbağası (Rafetus euphraticus), dünyada sadece Fırat ve Dicle nehirlerinde yaşar ve tehdit altında olan türlerden birisidir.
EKOLOJİ SERVİSİ