Lübnan Öcalan’ın Özgürlüğü İnisiyatifi (NUN) Sözcüsü Sewsen Şoman, Öcalan’ın sadece Kürt halkının lideri değil, aynı zamanda küresel bir lider olduğunu, özgürlük, farklılıklara saygı ve kadınların yaşama katılımını isteyen tüm uluslar için bir umut ışığı olduğu için Afrika’daki yaygın olduğunu söyledi
Lübnan Öcalan’ın Özgürlüğü İnisiyatifi (NUN) Sözcüsü Sewsen Şoman, 9 Ekim 1999’da Abdullah Öcalan’a yönelik yapılan uluslararası komployu, derinleşen tecridi ve tüm engellemelere rağmen dünyaya yayılan paradigmasını değerlendirdi.
Tecrit hukuki ve ahlaki kabul edilemez
Abdulllah Öcalan’a uygulanan tecridin, 1999 yılında tutuklandığı andan itibaren başlayan bu uluslararası komplonun devamından başka bir şey olmadığına dikkat çeken Şoman, “Tecridi ele aldığımızda hukuki ve ahlaki olarak kabul edilemez. Siyasi tutuklulara tanınan haklardan dahi yararlanamıyor. Sayın Öcalan davasındaki ihlaller çok sayıdaydı: Düzmece bir yargılama, Adalet Bakanlığı’ndan ayrı olarak istihbarat teşkilatları ve Genelkurmay Başkanlığı nezdinde uzun süreli tutukluluk, dış dünyayla iletişimin kesilmesi gibi temel insan haklarının ihlal edildiği katı bir tecrit rejimi. Bunların hepsi bariz ihlaller, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin özellikle 7. ve 10. maddelerine aykırıdır. Bunun yanı sıra siyasi tutukluların bilgiye erişim hakları ihlal ediliyor, aile ziyaretleri engelleniyor, avukatlarla görüşmeleri engelleniyor. Bu şekilde Türk yetkililer, derhal ifade verme, kendini savunma, hukuk müşavirliği hakkı, haklarına ilişkin bilgiye erişim, dış dünyayla iletişim, Mahkumların Muamelesine İlişkin Model Kurallara göre aileye nakil yeri hakkında bilgi verme, aileyle iletişim kurma ve aile ziyaretleri sağlama, aileye yakın olma hakkını gasp ediyor, bu hakların tümü engellenmiş edilmiş durumda” diye konuştu.
Öcalan’a halklar sempati duyuyor
Kürt meselesi ve Öcalan davasının Ortadoğu’da ve dünyada farklı bir konuma sahip olması nedeniyle halklar arasında ciddi bir sempati topladığına dikkat çeken Şoman, “Ne yazık ki insan hakları kurumlarının ve uluslararası kuruluşların bu konuda kayıtsız kaldığını görüyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu tecridin kaldırılmasına yönelik kararına rağmen Türk hükümeti tüm uluslararası kararları reddediyor. Bu kararlara uymuyor ve görmezden geliyor. Özellikle uluslararası insani yardım kuruluşları ve insan hakları örgütlerinin Kürt lideri, filozof, kadın hakları savunucusunun içinde bulunduğu kötü duruma ilişkin küresel sessizliği son derece rahatsız edici. Bu sessizlik bize, bu ulusların ve kurumların kendi çıkarları uğruna hareket ettiğini ve geçmiş dönemlerde de böyle olduğunu hatırlatıyor. Dolayısıyla bu ilgisizliğin tek açıklaması, bu ulusların çıkarlarının insan haklarının önünde tutulmasıdır” dedi.
Afrika’da Öcalan fikirleri üzerine çalışmalar
Şoman, Afrika’daki Öcalan üzerine yürütülen çalışmaları şu sözlerle dile getirdi: “Afrika’daki yaygınlığının nedeni, bu düşünürün sadece Kürt halkının lideri değil, aynı zamanda küresel bir lider olduğunun ve özgürlük, farklılıklara saygı ve kadınların yaşama katılımını isteyen tüm uluslar için bir umut ışığı olduğunun kanıtıdır. Sayın Öcalan’ın yerel özerklik ve taban demokrasisine odaklanan düşünceleri Kuzey Afrika da dahil olmak üzere çeşitli bölgelerdeki gücün merkezileşmesi, yolsuzluk ve siyasi yabancılaşmayla ilgili sorunları çözebilir. Onun fikirleri, Kuzey Afrika ve ötesindeki bölgesel çatışmaların çözümünde değerli olabilecek, silahlı çatışmaya alternatif olarak barışçıl çözümü ve müzakereleri teşvik ediyor. Sayın Öcalan’ın ideolojisi çevre yönetimine önem veriyor. Sürdürülebilir uygulamaların hayata geçirilmesi, tüm dünyayı etkileyen ekolojik krizlere çözüm sunuyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği Sayın Öcalan’ın felsefesinin temel ilkelerinden biri; kadın haklarının ve kadınların haklarının güçlendirilmesinin teşvik edilmesi, dünyanın birçok yerindeki cinsiyet eşitsizliklerinin giderilmesine yardımcı olabilir. Sayın Öcalan’ın düşünceleri kapitalist moderniteye yönelik eleştirileri de içermektedir. Sosyal refahı ve eşitliği ön planda tutan alternatif ekonomik modellerin uygulanması, Avrupa’ya Afrika’ya ve küresel ekonomik krizlere çözüm getirebilir.”
CPT rolünü yerine getimiyor
Şoman son olarak, Öcalan üzerindeki tecridin Avrupa’daki kurumların takındığı sessizliğe de tepki çekerek, “Sayın Öcalan’ın demokrasi, çoğulculuk ve bir arada yaşama projesi bu güçlerin yayılmacı hedefleriyle örtüşmüyor. Bu durum, tecrit konusunda sürdürdükleri sessizliği net bir şekilde açıklamaktadır ve hatta Türk hükümetinin gerçekleştirdiği insan hakları ve hukuk ihlalleri konusunda pasif kalan ve net bir duruş sergileyemeyen bu tutumları, bu ulusların zımni onayı ve katılımı olarak bile değerlendirilebilir. Adil bir hukuki referans olması gereken Avrupa İşkencenin ve İnsanlık dışı veya Onur kırıcı Muamelenin veya Cezanın Önlenmesi Komitesi (CPT), Sayın Öcalan’ın durumuna ilişkin net raporlar yayınlama konusunda tek başına rolünü yerine getiremiyor gibi görünüyor. İlgili makamlardan bu tecridin kaldırılmasını talep etme ve karar alıcı ülkelere bu konuda tavır almaları konusunda baskı yapma konusunda da başarısız oluyor. Komitenin son İmralı Cezaevi ziyaretinde çelişkili raporlara rastlıyoruz; Türk hükümeti, komitenin İmralı’yı ziyaret etmediğini iddia ederken, komite de cezaevini ziyaret ettiğini ve raporunu sunduğunu ileri sürüyor. Bu şeffaflık ve netlik eksikliği konuyu daha da karmaşık hale getiriyor” sözlerini sarf etti.
Haber: Melek Avcı/JinNews