İHD’nin 2022 yılı hak ihlalleri raporunda, Türkiye’nin yaşam hakkı başta olmak üzere birçok temel hakta son derece kötü bir noktada olduğu vurgulandı. Raporda 81 kişin cezaevinde, 407’sinin çatışmalarda, 286’sının patlamarda yaşamını yitirdiği belirtildi. Raporda ayrıca 387 kadın ve 87 çocuğun da yaşamını yitirdiği kaydedildi
İnsan Hakları Derneği (İHD) 2022 yılı hak ihlalleri izlemem raporunu İHD Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyerek açıkladı. Toplantıya, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin katıldı. Toplantıda raporu İHD Genel Sekreteri Hüseyin Balaban okudu.
Türkiye’nin altına imza attığı sözleşmeleri uygulamadığını belirten Balaban, bundan dolayı birçok alanda hak ihlalleri yaşandığını söyledi. Balaban, “Türkiye, altına imza attığı uluslararası sözleşmeler başta olmak üzere, kendi iç hukukunu da uygulamaz bir durumdadır. Anayasanın 90. maddesi ile uluslararası sözleşmeler, iç hukukun da üstünde kabul edilmiştir. Ancak kendi anayasasına dahi uygun davranmayan Türkiye Cumhuriyeti devleti, yaşama hakkı başta olmak üzere işkence görmeme hakkı, ifade ve örgütlenme özgürlüğü hakkı, ayrımcılığa maruz kalmama hakkı gibi çok temel haklar konusunda maalesef ki son derece kötü bir noktadadır. İnsan hakları savunucuları olarak, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devlet güçleri tarafından işlenen suçlarda büyük bir cezasızlık olduğunu çok yakından biliyoruz. Bu cezasızlık politikasının aynen devam ettiğini görmek, adeta zaman aşımı müessesesinin devlet suçlarını koruyan bir mekanizma haline geldiğini görmek, son derece üzücü bir durumdadır. En son 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde 33 aydın ve sanatçının yakılarak hayatını kaybettiği katliama ilişkin davanın son duruşmasında da zamanaşımı yoluyla cezasızlık politikası tercih edilmiştir” diye konuştu.
‘90’lardaki politika sürüyor’
Ülkede yaşananların 90’lı yıllardan farksız olmadığını aktaran Balaban, hasta tutukluların ölüme terk edildiğini belirterek, “Cumartesi Anneleri eylemine yönelik hukuksuz yasaklamalar halen varlıklarını devam ettirmektedir. Bu nedenle özellikle 90’larda kaybetme politikasının sürdüğünü söylemek, çok doğru olacaktır. İşkence, maalesef ki devam etmektedir. Uluslararası sözleşmeler ve iç hukukla yasak bir yöntem olmasına rağmen işkencenin devam ettiğini görmek son derece üzücüdür. İşkencenin belgelenmesi de ayrı bir sorun oluşturmaktadır çünkü Türk yargısı sadece Adli Tıp Kurumu’nun raporlarını delil olarak kabul etmektedir yani işkencenin ancak bir resmi bilirkişi kurumu ile belgelenmesi gerekmektedir oysaki Adli Tıp Kurumu bir devlet kuruluşudur. Adli Tıp Kurumu hekimleri, tümüyle siyasi iradeye bağımlı kılınmışlardır bu nedenle işkencenin belgelenmesi de çok önemli bir sorun olarak varlığını devam ettirmektedir” ifadelerini kullandı.
‘’Toplum baskı altına alınmaya çalışılıyor’
Toplumun sürekli baskı altına tutulmaya çalışıldığını ve en demokratik eylem ve etkinliklerde insanlara davalar açıldığını söyleyen Balaban, “İfade ve örgütlenme özgürlüğü, hiç olmadığı kadar ağır bir baskı altındadır. Kişiler, yazdıkları yazılar, yaptıkları konuşmalar, attıkları tweetler nedeniyle sorgusuz sualsiz tutuklanmakta özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9 ve 10. maddeleri sürekli ihlal edilmektedir. Şu anda düşünceleri nedeniyle cezaevinde bulunan birçok aydın, yazar, sanatçı, politikacı tamamen altına imza atılan uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde cezaevinde mahpus olarak tutulmaktadırlar” dedi.
‘ATK raporları yüzünden birçok tutuklu yaşamını yitirdi’
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK ) “cezaevinde kalabilir” raporu nedeniyle birçok tutuklunun yaşamını yitirdiğin belirten Balaban, iktidarın kullandığı şiddet ve nefret söylemleri nedeniyle kadın ve çocukların şiddet gördüğünü altını çizdi. Balaban, “Cezaevinde, ölümcül hastalıkları olan birçok hasta mahpus bulunmaktadır. Bu hasta mahpusların tahliyeleri de yine resmi bilirkişi kurumu olan Adli Tıp Kurumu’nun verdiği cezaevinde kalabilir raporları ile devam ettirilmekte birçok hasta mahpus cezaevlerinde yaşamlarını yitirmektedir Örgütlenme ve örgütlerin kendilerini ifade etme hakları da büyük baskı altındadır. Birçok şehirde hiçbir kurum hiçbir dernek hiçbir vakıf maalesef ki basın açıklamaları dahi yapamamakta. Son derece gerekçesiz bir şekilde bu tür basın açıklamaları engellenmekte ifade ve örgütlenme özgürlüğü büyük baskı altında tutulmaktadır. Kadına yönelik şiddet var gücüyle devam etmektedir. Maalesef ki devletin kullandığı ayrıştırıcı, şiddet içeren nefret dili, kadınlara ve çocuklara şiddet olarak geri dönmektedir” ifadelerini kullandı.
‘Kürt sorununda güvenlikçi politika’
Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmediği için bir çok alanın etkilediğini söyleyen Balaban, Devletin Kürt sorununa inkar, asimilasyon ve güvenlikçi politikalarla yaklaştığını söyledi. Balaban, “İnsan hakları savunucuları olarak, yıllarca, varoluşumuzdan itibaren özellikle Kürt sorununa yönelik barış çağrılarını devam ettirmekteyiz. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki uygulanan savaş politikası soframızdaki ekmeği çalmaktadır. Savaş ve çatışmalı ortam on binlerce can kaybı yanı sıra toplumsal barışı ve halkların bir arada yaşama arzusuna da zarar vermektedir. Ret, inkâr ve asimilasyona dayalı güvenlikçi politikalar terk edilerek barışçıl politikalar yoluyla toplumsal barışa olanak sağlanmalıdır. Savaşa harcanan bütçenin barışçıl politikalara, eğitime, sağlığa, ekonomiye ayrılması son derece önemli olacaktır ve bütün coğrafyayı rahatlatacaktır” dedi.
‘Mülteci hakları kısıtlanıyor’
Ülkeye gelen mültecilerin çok zor koşullarda yaşamını sürdürdüğünü belirten Balaban, Türkiye’nin Mülteci Hakları Sözleşmesine kısıtlama getirdiğini söyledi. Balaban, “Türkiye Birleşmiş Milletler Mülteci Hakları Sözleşmesi’ne coğrafi kısıtlama getirmiş ve sadece Avrupa’dan gelen insanlara mülteci statüsü verebileceği yönünde bir imza atmıştır. Ancak coğrafyamıza özellikle Afrika ve Ortadoğu’dan sığınmacılar gelmekte ve statüsüz bir şekilde son derece kötü koşullarda yaşamaya devam etmektedirler ve maalesef ki bu sığınmacılara yönelik son derece ırkçı ve nefret içeren yaklaşımlarda bulunan siyasi partiler, dernekler bulunmaktadır. Toplum, sığınmacılara karşı maalesef ki nefret örgütlenmesine maruz bırakılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin tutuklulara yönelik çifte standart uyguladığını aktaran, Balaban, siyasi tutukluların hiçbir düzenlemeden yararlanmadığını söyledi. Balaban sözlerini şöyle tamamladı: “ Türkiye devleti yargısının infaz politikası, ayrımcıdır. Siyasi mahpuslar, maalesef ki adli mahpuslara göre cezalarının çok daha fazla bir oranını yatmaktadırlar. 3 İnfazdaki bu ayrımcı politika, maalesef ki bütün dünyayı saran covid salgını sırasında son derece açık bir biçimde ortaya çıkmıştır. Adli mahpusların çok büyük bir bölümüne sağlanan denetimli serbestlik hakkı maalesef ki siyasi mahpuslara sağlanmamıştır.”
‘Cezaevlerinde 81 kişi yaşamını yitirdi’
İHD’nin 2022 yılında yaşanan hak ihlalleri bilançosu şu şekilde;
Yargısız infaz: Dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle 1’i çocuk 20 yurttaş yaşamını yitirirken, 27 kişide yaralandı. Köy korucuları tarafından 2 kişi katledilerek 12 kişi yaralandı. Sınır bölgesinde 2’si çocuk 6 kişi yaşamını yitirirken 1’i çocuk 3 kişi yaralandı. Gözaltında 1 kayıp 2 kişi yaşamını yitirdi. Toplamda 30 kişi yaşamını yitirirken, 43 kişi yaralandı. Cezaevlerinde 81 kişi yaşamını yitirdi. Faili meçhullerde 10 kişi yaşamını yitirirken 4 kişi yaralandı.
Resmi Hata ve İhmal: 5 kişi sel felaketi nedeniyle, 21’i çocuk 55 kişi yaşamın yitirirken, bin 991 kişi gıda ve gazlar nedeniyle yaralandı.
Çatışmalarda 407 kişi yaşamını yitirdi
Silahlı çatışmalar başlığında; Asker, polis ve geçici köy korucuları tarafından 122 kişi yaşamını yitirirken 67 kişi yaralandı. 276 silahlı militan yaşamını yitirdi. 9 kişi yaşamını yitirirken, 47 kişi yaralandı. Toplamda 407 kişi yaşamını yitirirken, 114 kişi yaralandı.
286 patlamalarda öldü
Mayın ve sahipsiz bomba patlaması sonucu ölen ve yaralanan siviller başlığında; 5’i yetişkin 3’ü çocuk toplamda 8 kişi yaralandı. Kuşkulu ölü ve yaralanmada ise 26 erkek 331 kadın ve 29 çocuk toplamda 286 kişi yaşamını yitirdi.
387 kadın yaşamını yitirdi
Kadınların yaşam haklarına yönelik hak ihlalleri başlığında; kadın intiharında 17 kişi yaşamını yitirirken 3 kişi yaralandı. ‘Namus’ adı altında işlenen cinayetlerde 1’i yaşamını yitirirken 20 kişi yaralandı. Nefret cinayetlerinde 2 kişi yaşamını yitirirken 3 kişi yaralandı. Toplumsal alanda kadına yönelik şiddet, tecavüz ve taciz, ev içi şiddetinde 367’i kişi yaşamın yitirirken 761 kişi yaralandı. Toplamda 387 kadın yaşamını yitirirken 784 kadın yaralandı. Fuhuşa zorlanan kadın sayısı ise 435 olarak açıklandı.
87 çocuk yaşamanı yitirdi
Çocukların yaşam haklarına yönelik ihlaller başlığında; çocuk intiharlarında 15 çocuk yaşamını yitirirken 3 çocuk yaralandı. Ev içi okul ve toplumsal alanda şiddete uğrayan çocuklar taciz ve tecavüz olaylarında 72 çocuk (anne, baba, kardeş, amca ve dedesi, eşi ve tanıdıkları tarafından) öldürülürken, 288 çocuk ise cinsel istismar, ailesi, arkadaşları ve yakınları tarafından şiddet ve yaralanmaya maruz kaldı. Okulda 4 çocuk yaralandı. Toplamda 87’i kişi yaşamını yitirirken, 292 kişi yaralandı.
Tehditle ajanlık dayatıldı
İşkence, kötü muamele onur kırıcı ve küçük düşürücü davranış ve cezalandırma başlığında; bin 452 kişi gözaltında işkence ve kötü muamele gördü. Gözaltı dışında işkence ve kötü muamelede 42’si çocuk olmak üzere toplamda 2 bin 947 kişi zarar gördü. 11 kişi köy korucuları tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 277 kişi cezaevlerinde işkence ve kötü muamele gördü. 312 kişi kolluk güçleri tarafından tehdit ve ajanlık telif edildi. 4 bin 553 kişi toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövüldü ve yaralandı.
İnsan Hakları Derneği yönetici ve üyelerine yönelik basıklar başlığında; 25 hak savunucusu gözaltına alındı, 1’i tutuklandı 1’i ev hapsi ile serbest bırakıldı.
23 Belediye Başkanı tutuklu
Kişi güvenliği ve özgürlüğüne yönelik hak ihlalleri başlığında; 7 bin 731 kişi gözaltına alındı. 365 kişi tutuklandı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin (DFG) 2022 yılı gazetecilere yönelik hak ihlalleri raporun da 39 gazetecinin tutuklandığı belirtildi. Tutuklu milletvekili ve belediye Başkanları 4 Milletvekili (Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven, Semra Güzel) ve 23 yeni ve eski Belediye Başkanı tutukludur.
Kayıplar/kaçırılma iddiaları; Gülistan Doku, Yusuf Bilge Tunç, Mehmet Bal, Hürmüz Diril.
İfade özgürlüğü
İfade özgürlüğü yönelik hak ihlalleri başlığında; 2022 yılında açılan soruşturma sayısı 76. Soruşturma açılan kişi sayısı 308’dir.
Toplatılan, yasaklanan ve para cezası uygulanan yayın organları; 1 broşür toplatma, 19 kitap ve gazeteye el koyma, 1 gazeteye ilan durdurma cezası, 4 gazeteye 17 gün ilan kesme cezası. Baskına uğrayan gazete ve yayın organları; 4 haber ajansı, 1 dergi bürosu. Bilindiği üzere, kapanana kadar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ve sonrasında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından Türkiye’den erişime engellenen web siteleri ile ilgili istatistiki veriler ve benzer şekilde Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından da erişime engellen web siteleri, haberler (URL adresleri) ve sosyal medya içerikleriyle ilgili istatistiki bilgiler hiçbir zaman açıklanmamıştır. İHD’nin tespit edebildiği kadarıyla 2022 yılında 2391 haber ajansı ve çeşitli sitelere erişim yasağı getirildi.
Toplantı ve gösteri hakkı ihlalleri
Toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik ihlaller başlığında; 571 gösteriye güvenlik güçleri tarafından müdahale edildi. 2022 yılında 119 kişiye 25 soruşturma. bin 195 kişiye toplam 59 dava açıldığı, 42 kişiye 47,945 TL para cezası, 13 davadan 197 kişinin beraat ettiği tespit edildi.
Kurumlara yönelik baskı
Örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlaller başlığında; Baskına veya saldırıya uğrayan, siyasi parti, sendika ve dernekler 16 parti binası, 4 dernek binası, 4 kültür merkezi polis tarafından basıldı. 13 parti binası, 3 cemevi, 3 dernek ve 1 gençlik evine saldırı düzenlendi. Kapatılan veya kapatılmak istenen siyasi partiler, sendika, vakıf ve dernekler; 2021 yılında HDP’ye açılan kapatma davası devam etmiştir. DİAYDER’e açılan kapatma davası devam etmiştir. MEBYA-DER’e açılan kapatma davası devam etmiştir. Tarlabaşı Toplumunu Destekleme Derneği’ne kapatma davası açıldı. Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin faaliyetlerini sonlandırması gerekçesiyle İstanbul Valiliği tarafından açılan ‘yokluğun tespiti’ davası devam etti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na açılan kapatma davasına devam edildi. GÖÇİZDER hakkında kapatılma talebiyle açılan davanın görülmesine başlandı.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri başlığında; cezaevlerinde sağlık hakkı ihlali bölümünde tespit edilebildiği kadarıyla; Türkiye hapishanelerinde halen 651’i ağır hasta olmak üzere toplam bin 517 hasta mahpus bulunmaktadır. 377 kişi cezaevlerinde haberleşme hakkı ihlali yaşandı. 324 kişiye cezaevlerinde soruşturma açıldı. 515 tutuklu sürgün edildi. Cezaevlerinde 388 eylem yapıldı.”
HABER MERKEZİ