Geçen yıl Amed zindanında 70’e yakın politik Kürt kadın tutsak zindan zulmüne karşı açlık grevindeydi. Eylemimiz 12 Eylül’de başlamıştı. 13 Eylül 2022’de görünmeyecek kadar gizlenen alt satırlarda “İran’da Mahsa Emini adında bir kadın ahlak polisi tarafından gözaltına alındı” diye bir haber geçti. Bu haber benim kadın olarak eleştirdiğim 5N 1K’ya göre de verilmedi. Bu arada, direnişin birbirine denk gelmesi kadına yönelik şiddetin ne kadar yaygın olduğunu gösteriyordu. Yine ataerkil zihniyetin ulus devletlerinin kadına yönelik cinsiyetçi, ırkçı, dini istismar eden militarist uygulamaların yaygınlığını da gözler önüne seriyordu.
Dakika içinde zaplayarak seyrettiğimiz iktidarın televizyon kanallarında günler içinde İran’da Jîna Emînî adında bir Kürt kadını başını ahlak polisinin hoşuna gidecek şekilde kapatmadığı (yani başı açık değil) için gözaltına alındı, (işkencenin adı darp olarak geçiyordu) darp edildi ve üç gün sonra yaşamını yitirdi (katledildi demiyordu). Bunun üzerine İran’da protesto gösterileri her tarafa yayıldı. “Jin, jiyan, azadî” sloganlarıyla devam ediyordu. Jin jiyan azadî ya da zen, zendegi azadi’nin İran’ı sarstığı, Kurdistan, Türkiye ve Ortadoğu’dan dünyaya yayıldığını günler içinde öğrendik.
Hikâye tüm zulümlere başkaldırının toplamıdır. Zalimler olanaklarını seferber edip, bu serhildanları satır aralarında yok sayma çabası vermelerinin çaresizliğiyle bir kez daha görüldü ki, değil satır araları, Mezopotamya serhildanı dünyaya sığmadı. Tıpkı Leyla Kasım, Sara-Rojbin-Leyla (Paris), Xelef ve Halepçe (Qamislo), Nagihan Akarsel, Gülistan Doku, İpek Er, Taybet ana gibi…
Zalimler o kadar çaresiz ki, çürüdükleri zulümlerinde hep bir suçlu ararlar. Jîna Emînî’nin öncülüğündeki serhildanlarla yüzleşip baş edemeyince on yıllardır kadın özgürlük mücadelesinin öncülüğündeki Demokratik Kürt Hareketi’ni tehdit etmeye başladılar. Sosyolojik etkinin durdurulamayacağını bilmiyorlar mı, yoksa uyguladıkları vahşetin içinde debelenmekten kurtulamayacaklarını bildiklerinden mi?
Ama kadınlar o kadar öfkeliydi ki, yaşadıkları zulme karşı kadın deneyimlerini bir bir hatırladılar. Katil ordusu DAİŞ’e karşı direnip zorla giydirilen çarşafları yakan tarih çok yakındı. Her öfkeleri bir eyleme dönüştü. Saçlarını kestiler, kazıdılar, eşarp yaktılar. Molla rejimi altında kadın katillerini gizledikleri takkelerini yerlere atıp görünürlüğünü sağladılar.
Milyonlarca insan Kurdistani, Mezopotamyalı halklar, inançlar, gençler, örgütler ve çalışanları Jîna ayağa kaldırdı. Özgürlük serhildan oldu. İran’la iktidar savaşında olan hegemonlar hemen kendine pay çıkarıp demokrasi havarisi havasına girdiler. Ama bu kez Jîna izin vermedi. Oryantalistlerin konuşmaları alıcı bulmadı. Hegemonların ikiyüzlü eli havada asılı kaldı.
Katil ordu sahiplerinin Jîna’yı aramızdan almasının nedenleri sayılamayacak kadar çoktur. Ama dünya kadınları Jîna’nın direniş mesajını aldı. Jîna dedi ki, ben tek başıma katil ordusuna karşı direnişin üçüncü günündeyim. Siz topyekun direnişi büyütün; ben gitmiyorum. Jin Jiyan Azadî’yim. Aranızdayım, tıpkı Leylalar, Saralar, Nagihanlar, Taybet analar, Şirin Ebadiler, Beritanlar gibi…
Jîna, özgürlük mücadelesini toplumsallıktan evrenselliğe taşıyan kadınlardandır. Jîna Emînî Afganistan, Filistin, Kurdistan ve Türkiye’de direnen kadınlar arasındadır ve kadın mücadelesinin havasına, suyuna, toprağına düşen cemrelerdendir.
Jin Jiyan Azadî: Zen-Zendegi-Azadi cinsiyetçiliğe, ırkçılığa, din istismarına, militarizme karşı yedi kat yerin altından çıkıp yeşerip yeşerten direniştir.
Jîna! Onyıllardır zindanlarda da ne yüksek duvarlar, ne demir kapılar kadını özgürlük yolundan ne de senden alıkoydu. Katil ordularına karşı mücadele etmekten asla geri dönmeyeceğiz.