Vartinis Davası’nda zamanaşımı riskinin olduğunu belirten Mûş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik, ‘Vartinis katliamı insanlığa karşı suçlar kapsamındadır,’ diyerek sahiplenme çağrısında bulundu
Mûş’un Têlî (Korkut) ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) beldesinde 3 Ekim 1993 tarihinde ateşe verilen Öğüt ailesinin evinde, aynı aileden baba Nasır Öğüt, eşi Eşref Öğüt ve çocukları Sevim, Sevda, Mehmet Şakir, Mehmet Şirin, Aycan, Cihan ve Cinal Öğüt katledildi. Davada yargılanan tek sanık Bülent Karaoğlu ise, kırmızı bültenle aranmasına rağmen hala yakalanmadı. Yargılanma sürecinin devam ettiği olayın 19’uncu duruşması ise, 27 Eylül’de Kırıkkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Davayı takip eden Mûş Barosu Başkanı Kadir Karaçelik, 3 Ekim’de davanın zamanaşımı riskini Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Kutlu’ya değerlendirdi.
30 yıllık adalet mücadelesi
Vartinis Davası’nda 30 yıllık adalet mücadelesinin 3 Ekim’de son bulacağını ifade eden Karaçelik, “Bu konuda endişelerimiz var ama hukuken çok güçlü argümanlarımız var. Bu davanın zaman aşımının bir sorun olmadığı, zaman aşımının uygulanmaması gerektiğini defaten ifade ettik ve etmeye devam edeceğiz. Zaman aşımı meselesinde işkence ve yaşam hakkı gibi konularında zaman aşımını tartışmasını belirleyen uluslararası kararlar, yorumlar, hukuki değerlendirmeler var” diye konuştu.
‘Vartinis Davası insanlığa karşı suç kapsamındadır’
İnsanlığa karşı suç kavramının 2005 yılında Türkiye hukukuna girdiğini hatırlatan Karaçelik, “Böyle bir hüküm yoktu, sanıkların aleyhine olan bu hüküm değerlendirilemez” yorumunu kabul etmeyeceklerinin altını çizdi. Karaçelik, “Uluslararası kararlarda insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının uygulanmaması gerektiği ifade ediliyor. Biz de uluslararası hukukun bir parçasıysak, milletler hukukunu görmezden gelme durumumuz olmamalıdır. Ancak buna benzer, 90’lı yıllar karanlığının birer parçası olan benzer davalarda böylesi talihsiz kararlar verildi. Bu konuda çok netiz, hukuki anlamda, temel hak ve özgürlük hakkında, Vartinis Davası insanlığa karşı suç kapsamındadır. Bunda şüpheye mahal yoktur. İnsanlığa karşı suçun kapsamı bellidir. Vartinis katliamında yakılan insanlar ve çocuklar ile onları yakanlar arasında özel bir husumeti olduğu düşünülebilir mi? Dolayısıyla insanlığa karşı suçun bütün özelliklerini taşıyor. Biz de mahkemeden şunu bekliyoruz, sakın ola böyle bir hukuki garabet içerisine girmeyin” ifadelerini kullandı.
Yargısal pasiflik
Mahkeme sürecinin uzun yıllara dayandığına değinen Karaçelik, “Bu süreçte cezasızlık politikasıyla iç içe olan ve onu besleyen bir yargısal pasifliği hissettik. Bunlar bir yorum değil, yaşanan hakikattir. Bu davanın yıllarca tozlu raflarda bekletilmesi sonrasında tuhaf hukuki garabet kararlarla dolandırıldığının farkındayız. Bunu bugüne kadar yaşadık. Yargıtay ‘sanığın cezalandırılması gerekiyor’ dedikten sonra, biz haykırırcasına bu kişinin tutuklanmasını istedik. Bu insanın kaçmasına imkan sağlayacak durumun ortadan kaldırılmasını istedik. Bir karar verildiğinde, bu kararın icrasına imkan sağlanmalı. Karar uygulanmadıktan sonra ne kararlar alındığının önemi yoktur. Mağdur tarafın acısının telafisi için alınan kararın uygulanması gerekir. ‘Karar verdim ama şahıs firar uygulamıyorum’ demek söz konusu olamaz. Biz sanığın kaçma tehlikesini ifade ettik. 30 yıllık adalet mücadelesinden sonra şunu dememeliyiz: ‘Evet, ailenizin kimin nasıl bir acımasızlıkla yok ettiğine karar verdik, tespitini yaptık ama faile hak ettiği cezasıyla buluşturamıyoruz.’ Bu hukuk sistemiyle bağdaşmayacak bir şeydir. Bu konudaki vakalarda daha titiz, daha etkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri işletilmeli” şeklinde konuştu.
‘Fail mahkemeye bile çağrılmadı’
Davaya ilişkin şüphelerin geride kaldığını söyleyen Karaçelik, “Bugüne kadar ‘acaba yaptılar mı, delil yetersizliği var mı?’ noktasını aştık. Sanık kaçacak dememize rağmen bir şey yapmadılar. Çok basit bir suçmuş gibi fail mahkemeye bile çağrılmadı, İstanbul’a talimat yazısı gönderildi. Talimat yazıldı, zorla getirilme kararı bile verilmedi. Bu sanık birinci duruşmaya bir rapor gönderdi, bu rapor Türkiye’deki bir hastaneden alındığına göre buradaydı ve sonrasında gözlerimizin içine baka baka gitti. Biz de bu aşamada şunu bekliyoruz, Vartinis katliamı insanlığa karşı suçlar kapsamındadır, zaman aşımı uygulanamaz. Bu konuda AİHM’in detaylı tartıştığı kararlar var; iç hukukta düzenlenmezse bile, yargılanma sürecinin devam etmesi gerektiğini ifade ediyor” dedi.
Cezasızlık politikası
Mahkeme heyetinin itirazları değerlendireceğini dile getiren Karaçelik, “Yaşadığımız 10 yıllık kovuşturma sürecinde, bu perspektif ile bakan bu yargıç oldu. Sanığı tutuklamayan mahkeme heyeti, bu işin sorumlusudur. 2021’e kadar yargısal pasifliği işletenler, bu işin sorumlusuydu. Fakat dosya bozulduktan sonra her şey netleşmişti. Hukuki hiçbir tartışmaya yer kalmamıştı, fakat o heyet tutuklamadı. O heyetin hukuki sorumluluğu çok büyük. Biz o heyetle kırmızı bülten konusunda da sorunlar yaşadık, çıkartmadılar. Bu heyet kırmızı bülteni çıkarttı, fakat sorumlulukları ne kadar yerine getiriliyor bilmiyoruz. Bu devlete karşı suç işleyen ve başka ülkelere gidenlerin operasyonlarla buraya getirildiğini biliyoruz. Bu konuda da isteksizlik, pasiflik olduğunun bilincindeyiz. Kırmızı bültenden sonra nasıl bir araştırma yapıldığını sorguladık, yerine getirilmediğini gördük. Bunların hepsi cezasızlık politikalarıyla bağlantılı ve birbirini besleyen durumlar” diye belirtti.
Duyarlılık çağrısı
Mahkemenin 3 Ekim’den sonra zaman aşımı için karar vereceğini kaydeden Karaçelik, hakikatin ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çizdi. Kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapan Karaçelik, davanın sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı.
MÛŞ