Giderek yükselen enflasyonla birlikte toplumun geniş kesimlerinin satın alma gücü daralıyor ve -hemen her yazıda vurgulamaya çalıştığım gibi- sosyal hakların ötesinde yaşam hakkının temel unsuru olan “beslenme, barınma, sağlık hakkı”, toplumun geniş kesimleri için ulaşılamaz hale geliyor. Yaşam koşulları ağırlaştıkça, eve bir ekmek olsun götürebilmek için en kötü koşullarda çalışmaya rıza göstermek zorunda kalınıyor; işverenler de bunu, işçiler üzerindeki baskıyı arttırarak emek maliyetini düşürmenin fırsatı olarak görüyor.
Patronlar, emekçilerin beslenme, barınma gibi en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale gelmesini fırsata çevirirken en büyük desteği AKP/Saray iktidarından alıyor. İktidar bir taraftan uyguladığı politikalarla Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal krizine neden olurken, diğer taraftan yaşam hakkı ve sosyal haklarını talep eden emekçileri, devletin güç aygıtlarıyla (kolluk, yargı vb) baskı altında tutmaya çalışıyor.
Gerçi, Ağustos ayında Antep Organize Sanayi Bölgesi’nde Şireci Tekstil’de çalışan yaklaşık 2 bin işçinin düşük ücretler için başlattıkları iş bırakma eyleminde Belediye Başkanı Fatma Şahin gibi AKP’liler ve yanı sıra CHP Milletvekili Melih Meriç gibi muhalefet temsilcilerinin, işçilerden “fedakarlık” isteyerek eylemleri sonlandırmak için çabaladıkları da oluyor. Ama iktidar ve ana muhalefet temsilcilerinin patronun çıkarlarını korumayı amaçlayan çabaları sonuç vermeyince de devreye yine iktidarın “güç aygıtı” giriyor; işçilerin -tüm engellemelere rağmen- örgütlenmeye çalıştığı Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) başkanı gözaltına alınıyor. Ancak sendikanın ısrarlı direnişi sayesinde iktidar ve muhalefet temsilcilerinin çabaları gibi baskılar da boşa çıkartılarak, işçiler taleplerinin önemli bir kısmını elde etmeyi başarıyor.
Geçtiğimiz günlerde işçi direnişi haberlerine bir yenisi eklendi. Trendyol’da kuryelik yapan işçiler tarafından Ankara, İstanbul ve İzmir’de gerçekleştirildi bu direniş. Çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için seslerini duyurmaya çalışan ve PTT-Sen ile Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri (DGD) Sendikası’nda örgütlenen işçiler işten çıkarıldı. Bunun üzerine eylemlerini Trendyol’un Maslak’ta bulunan genel merkezi önüne taşıyan işçilere karşı yine AKP/Saray iktidarının güç aygıtları devreye sokuldu, çok sayıda işçi gözaltına alındı.
Bir başka direniş de İzmir’de Argobay Seracılık’ta sürüyor. Artan iş yükü, ücretlerinin geç yatırılması, ücretsiz izin dayatması, baskı, kötü muamele, keyfi yer değişikliği gibi uygulamalara karşı Tarım-Sen’de örgütlenen işçiler işten çıkarıldı. İkisi mühendis otuz dokuz kişinin işten çıkarılmasına karşı işçilerin işletme önündeki eylemleri devam ederken, -iktidar gibi kendilerini görmezden gelen ana muhalefete seslerini duyurmak için- hafta sonu yapılan CHP il kongresine gittiler. Ancak CHP, kendi iç kavgalarıyla öylesine meşguldü ki işçilerin sesinin duyması gereken kulaklara ulaşabildiğini sanmıyorum.
İktidarın emekçileri açlığa, sefalete sürükleyen politikaları sürdükçe, insanca çalışma ve yaşama talebiyle sesini yükseltenlerin eylemleri/direnişleri yoğunlaşacaktır. Buna karşılık olarak burjuvazinin çıkarları ve kendi bekasını korumaktan başka düşüncesi olmayan AKP/Saray iktidarının demokrasiden, haktan, hukuktan daha da uzaklaşarak, sadece yasalarda yer alan haklarını talep eden emekçileri bile giderek daha acımasız yöntemlerle baskı altına almaya çalışılacağını tahmin etmek zor değildir.
Tüm baskılara rağmen kötü çalışma koşullarına ve sefalete razı olmayanların direnişleri sadece tekil işyerleri bazında ve ideolojik bir perspektif taşımadan sadece günlük sorunların çözümüyle sınırlı olduğu sürece -kısmi kazanımlar sağlansa da- kalıcı çözüm sağlamayacaktır. Emekçilerin içine düşürüldüğü sefaletten kurtulmak için üretimden gelen gücünü en etkili biçimde kullanarak ve direnişleri ortaklaştırarak, emek ve doğa sömürüsüyle var olabilen bu düzeni ve düzenin temsilciliğini yapan siyasi yapıları değiştirmeyi hedeflemekten başka yolu yoktur!