Seçimlerden sonra siyasi ortamı değişim talepleri kapladı. İktidarın bundan muaf olduğu düşünülebilir ancak gerçeklik başkadır. Elbette değişim rüzgarı “altılı masa” çevresinde ve genel olarak sol-sosyalist siyasetler içinde daha güçlü bir şekilde etkisini gösteriyor. Siyasal duruş noktalarına göre değişimden ne murad edildiği farklılaşıyor. Ne olursa olsun değişim kapıya dayanmıştır. Elbette ana nedeni ülkenin içinde bulunduğu “çoklu kriz”dir. Ekonomi, kurumlar ve devlet olarak yaşanan çoklu kriz çözülmek bir yana daha karmaşık hale gelmektedir.
Seçim sonuçları genel beklentinin aksine bir tablo ortaya çıkardı. Bir biçimde Erdoğan kaybettikten sonra sancılı, yoğun çelişkilerin yaşanacağı bir sürece girilecekti. Bu süreç güçlerin mücadelesine göre içinde demokratik bazı gelişme olasılıklarını da taşıyabilirdi. Olan oldu, seçim sonrası başlanan noktaya dönüldü. İktidar dışındaki siyasal güçler birdenbire sanki hedefsiz kaldılar. Bunun verdiği hayal kırıklığı günler geçtikte ruhların derinliklerine sinmeye başladı. Cumhur ittifakı derinliği yakında daha iyi anlaşılacak bir başarı kazanırken “muhalefet” önce panik yaşadı. Şimdi toparlanmaya doğru yol alınıyor. Ancak daha gidilecek çok yol var.
Cumhur ittifakının başarısının derinliği mahalli seçimlerden sonra daha iyi görülebilecek. Tablonun tersine dönme olasılığı vardır. Bu bilinen gerçekliğe rağmen Saray’ın yaşadığı “değişim” sancısı daha köklüdür. Bugüne kadar ekonomik ve siyasi sorunları çözmeden sürekli erteleyen Saray bu yolla seçimleri kazansa da, seçimler bittikten sonra kendisini uçurumun başında buldu. Faizle sembolize olan ekonomi politikalardan bir dönüşün, rasyonel politikalara geçişin sancılı ve anaforlu yoluna çıkmak zorunda kaldı. Bu kez öncekiler gibi Merkez Bankası başkanlarını değiştirerek yol değiştirme imkanına sahip değildir. Şu kısa sürede görüldüğü gibi Körfez parasıyla bu krizden çıkmak mümkün değildir; ayrıca hem Körfez hem de Batı finans kapitali yeni ekonomi politikanın güvenilirliğini test etmekle meşguldür.
Bu değişim sancısının kritik noktası büyük çalışan kitlelerin bugüne kadar olmadık ölçüde yoksulluğa itilmesidir. Vaadler dönemi kapanmıştır, acı ve hatta öldürücü reçetelerin uygulanması kaçınılmazdır. Kredi musluklarının kısılmasından dolayı “Anadolu kaplanları”nın durumu da çok zorlaşacaktır. Öte yandan keyfileşen ve her yönden dökülen devlet sistemi uluslararası sermayeye hiç güven vermediği için bu görüntü “operasyonlarla” örtülmeye çalışılıyor. Saray’ın “mış gibi” yapma şansı artık kalmadığı için bu değişimin hem parti içinde hem de AKP ile sadık kitlesi arasında sıkıntılar yaratması kaçınılmazdır.
Muhalefet değişim anaforunun tam ortasındadır. İyi Parti sanki intihar taktiklerine hazırlanıyor. Mahalli seçimlerle ilgili çıkışların “el yükseltmek” için yapılma olasılığı elbette vardır. Ancak hangi yoldan giderse gitsin İyi Parti uçurumun kenarında yürüyor. Siyasi duruş ve kimlik problemini çözemeyen İyi Parti krizlerle birlikte yürümeye mahkum görünüyor.
CHP’den yükselen değişim isteklerinin niteliği netlik kazanmasa da, son iki adayla parti bugüne kadar unuttuğu sola yönelmek mi istiyor? Bu soruya evet demek için çok erken. Ayrıca parti politikalarını etkileyecek ölçüde sol bir damarın CHP içinde olduğu çok şüphelidir. CHP’yi böyle arayışlara iten elbette hiç beklemedikleri seçim sonuçlarıdır. Sağdan büyüme stratejisi mayıs sonunda çöktü. Yeni arayışlar kaçınılmazdır. Ancak CHP içinde “ilk taşı” atacak günahsız birisi var mıdır? CHP strateji değiştirmek zorunda, ama nasıl? Bunun bir cevabı olmadığı için parti içinde sancıların yaşanması kaçınılmazdır. CHP’nin stratejisi çökmüştür, bir yenisi nasıl inşa edilecektir? Daha doğrusu CHP’nin yeni strateji inşa edecek enerji ve cesareti var mıdır? Son yaşanan Sezgin Tanrıkulu olayındaki siliklik ve iki yüzlülük böyle bir cesaretin olmadığını gösteriyor. Baykal’dan beri sağdan büyüme stratejisini yıllardır en inanılmaz saçmalıklarla yürüten CHP’nin bu bataklıktan çıkmasını beklemek saflık olur.
Önümüzdeki günlerde “değişim” ancak iki güçten kaynaklanabilir. Saray biriken sorunları çözmek için tüm ülkeyi zorlarken kendisinin de tam denetleyemeyeceği değişimlere neden olabilir.
Öte yandan Kürt Özgürlük Hareketi ve devrimci güçlerin seçim öncesinden farklı olarak güçlerini birleştirmeleri değişimi zorlayabilir.