Avrupa Parlamentosu’nun 2022 raporunda Kürt sorununda siyasi sürecin yeniden başlatılmasının acil olduğu belirtilirken, ‘Kürt toplumuna karşı sert baskının daha da kötüye gitmesi alarm vericidir’ denildi
Avrupa Parlamentosu’nun dün gerçekleştirdiği oturumda kabul edilen 2022 yılı Türkiye raporunda, Kürt sorununun yarattığı kaygılara dikkat çekilerek, tüm siyasi tarafların katıldığı bir ‘Çözüm Süreci’nin yeniden başlaması çağrısı yapıldı. Raporda, bu sürecin aciliyetine vurgu yapılarak, Kürt halkına dönük baskıların alarm verdiğini belirtildi.
Muhalefetin seçim çalışmaları engellendi
Raporun sonuç bölümünde, 2023 seçimlerinde “adil olmayan seçimler” iddialarına rağmen Avrupa Parlamentosu’nun gözlemci olarak davet edilmediği belirtilerek, Avrupa Konseyi ve AGİT-PA’nın muhalefetin seçim çalışmalarının engellendiği tespitine yer verildi.
Basın özgürlüğü
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden uzaklaştığı görüşüne yer verilen raporda, Türkiye’nin Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nin 2023 yılı Raporu’na göre 180 ülke arasında 165’inci sırada yer aldığına dikkat çekildi.
Raporun değerlendirme ve son gelişmeler bölümünde ise, Türkiye’nin 2022 yılında çıkardığı “dezenformasyon” yasasını, gazetecileri, medya çalışanları, sivil toplum örgütleri, siyasetçileri, akademisyenleri ve sanatçıları susturma aracı olarak kullandığını STK’ları, siyasi aktivistleri, akademisyenleri ve sanatçıları susturmak için bir araç olarak kullandığına işaret edilerek, bu durumun endişe verici olduğunu yorumu yapıldı.
Yargı bağımsız değil
Raporda Türkiye’de yargı sistemine dair şu tespitlere yer verildi: “Demokratik sistemin işlemesi için yapı taşı niteliğinde olan yargının bağımsızlığının olmaması ve yargının siyasi bir araç haline getirilmesi AB’nin en çok kaygı duyduğu konudur. Gezi Davası’nda da olduğu gibi temel özgürlüklerin ciddi bir şekilde kısıtlanması, muhalif temel hak örgütü üyeleri, avukatlar, insan hakları savunucuları , sendika üyeleri, azınlık üyeleri, gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum aktivistlerine yönelik anti-terör yasasıyla, fişlemeyle ve derneklerin kapatılmasıyla kesintisiz saldırıları kınıyor; Türkiye demokrasisini de güçlendirecek olan sivil toplum örgütlerinin özgürce aktivitelerini gerçekleştirmesi beklentisi içinde olduğumuzu; cezaevinde bulunan tutuklulara yönelik aşırı şiddet uygulandığı bilgilerinin gelmesinin kaygı verici olduğunu; temel insan hakları esas alınarak bütün tutsaklara yönelik insani yaklaşımda bulunması gerektiğini güçlü bir şekilde ifade eder.”
Kürt siyasetine baskı
Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) dönük kapatma davası ve partiye dönük baskılara dikkat çekilen raporda, “Artan baskı altında siyasi partilerin ve muhalefet üyelerinin hedef alınmasından üzüntü duyar; Seçimlerden sonra, özellikle Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik devam eden kapatma davası, Kürt siyasetçilere yönelik baskı başta olmak üzere muhalefete yönelik yargılama ve baskıların kötüye giden ekonomik durumu etkileyeceğinden kaygı duyar; aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na açılan dava gibi, siyasi kararları etkileyecek şekilde yargının kullanılması kaygı vericidir” diye belirtildi.
Kürt sorunun çözümü
Türkiye’nin Kürt sorununda çözümsüzlük politikalarına değinilen raporda, şu ifadelere yer verildi: “Kürt Sorunu hakkında yüksek kaygı devam etmekte ve barışçıl çözüme öncülük etmek için bütün ilgili tarafların ve demokratik güçlerin de dahil olduğu etkili bir siyasi sürecin yeniden başlatılmasının aciliyetini yeniler; özellikle ülkenin güney doğusunda Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılmasının kısıtlanması, kültürel hakların daha da daraltılması dahil olmak üzere Kürt toplumuna karşı sert baskının daha da kötüye gitmesi alarm vericidir.
Rojava’da ‘işgal’ saldırıları
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıların “işgal” olarak değerlendirildiği raporda, “Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesini ve Kuzey Suriye’deki yasadışı işgalini ve Türk işgal bölgelerinde cezasızlıkla sonuçlanan Türkiye ve yerel Suriyeli grupların sivillerin haklarını ihlal etmesini ve özgürlüklerini kısıtlamasını kınar; İşgalin bugünlerde Türk işgalciler ve yerel İslami militanlar nedeniyle geri dönüşün mümkün olmadığı büyük bir nüfus kaçışıyla devam etmesini üzüntüyle karşılar; Suriye’ye yeni bir işgal harekatının uluslararası güvenliğine ciddi etkileri olacağını yineler” denildi.
SİHA saldırıları
Türkiye’nin SİHA saldırılarının kaygı verici olduğu belirtilen raporda, “Özellikle 2014’te İŞİD’in soykırımına maruz kalan Êzidîlerin yurdu olan Şengal’in de dahil olduğu Irak ve Kuzey Suriye’ye yönelik Türk hava saldırılarına ve Irak topraklarında askeri operasyonların devam etmesine dair kaygıları ifade eder; Sivil nüfusun asla askeri bir savunmanın kurbanı olamayacağını yineler; Uluslararası standartlara saygı çerçevesinde Türk makamları itidalli davranmaya çağırır” ifadelerine yer verildi.
HABER MERKEZİ