Yıllar, mevsimler geçip gidiyor.Hep hüzünlü günler ve aylar, sancılı, ağrılı mevsimler. Zordur bu mevsimler, bu mevsimde yitirdğimiz değerlerimizi düşündükçe daha bir efkarlanıp hüzünleniyor insan. Kürtçe şiirin 20. yüzyıldaki en önemli isimlerinden Cegerxwin’de böyle bir sonbahar mevsiminde yitirdiğimiz değerlerden. Hüzün hem tarih, hem serzeniş hem de direniş barındıran bir imgedir onun dizelerinde. Bu yazıda birkaç şiiriyle, dizeleriyle bu büyük ustayı analım.
Cegerxwin (Bazı kaynaklarda Cigerwin olarak geçer) 1900 yılında Mardin’in Hesar köyünde doğmuş. Babası yoksul bir köylü. Bu yüzden çocukluğu yokluklar yoksunluklar içinde geçmiş. Daha 9 yaşındayken anne ve babasını yitirir. Kendi çabasıyla yaşamını sürdürmeye çalışır. Ağaların yanında çobanlık yapar, çifte koşulur. Daha küçük yaşlardan itibaren tüm imkansızlıklara rağmen okumak ve yazmak için büyük çaba gösterir. İlk gençlik yıllarında eğitimli biri olmanın güçlü arzusunu taşır. Bu yıllarda şiire ilgi duyar ve yazmaya başlar.
Birinci Dünya Savaşı döneminde o zaman Osmanlı’ya bağlı olan Suriye’ye göçer, aynı zorluklarla burada da karşılaşır. Okumaya karar verir ve kendi imkanlarıyla medrese eğitimi alır. Sonraları sosyalizmi benimser, Celadet ve Bedirxan kardeşlerin çıkardığı Hawar dergisinde çalışır, şiirlerini yayınlanır. Bir zaman, Irak’taki üniversitelerde Kürtçe dil dersleri verir
Cegerxwin, yaşadığı çalkantılı dönemin birçok olayına ya bizzat katılmış ya da tanığı olmuş ve bunu şiirlerine yedirmiş bir şair. O’nun şiirlerinde bir halkın yaşadığı acıları görürüz. Poetikasında ulusal kimliğin yanında ezilen tüm halklara uzanan bir evrensel tutum ve sınıfsallık da vardır:
“Ey heval Robson /Ev cîhana xweş /Besî teva ye, çı sıpî çı reş /Dıvê derbaskın rû bı ken û geş /Dewlemend, serbılınd,/Tev bı hevra rınd /nemînın sêwî, bırçî û tazî /Ne kuştın, ne şer, ne qîr, ne gazî…”
(Ey Robson arkadaş /Bu cihan hepimize yeter/Kara, beyaz derililere /Güleryüzlü geçirmeliyiz, sağlıklı /Refah içinde, alnı açık /Bir arada, iyi, güzelce /açlar, çıplaklar, öksüzler kalmasın./Ne öldürülme, ne savaş, ne haykırış, ne bağırış…)
Şairlerin divanlarında eksik olmayan ‘gül’ imgesini O çok farklı,çağrışımları güçlü bir tarzda kullanır. O sevdası için kalbini bir güle değiştirebilecek bir duygu yükündedir:
“Ez ji xew rabûm, gulfiroşek dî,/Pir gelek şa bûm, gul bi dil didî./Gul bi dil didî…/
Bazar me kir go, ser bi ser nadim,/Ê gulperest bî, can û dil didî./Can û dil didî./Min go kî didî, can û dil bi gul,/Go: ev bazar e, dil bi kul didî./Dil bi kul didî./Min can û dil dan, dil kiriye qêrîn,/Go ho Cegerxwîn, dil bi gul didî./Dil bi guk didî.“
(Bir gül satıcısı gördüm uyandığımda /Çok sevindim, gülü kalbe değişeceğine/Gülü kalbe değişeceğine …//Pazarlık ettik,“Takas etmem” dedi; /Güle tapan canını da verir üstüne /Canını da verir üstüne”/Sordum:“Can ve kalbini kim değişir bu güle!” “Pazarlık” bu dedi“Yaralı ya kalbin /Yaralı ya kalbin”)
Şeyh ve ağalık düzenine olan tepki, sosyalizm özlemi şiirlerinin genel izleğini oluşturur:
“Destê şêx maçi mekin /Ev şêx ne qutbê razi ye /Tac û şewket tev xebata /Destê sar û taziye. (Şeyhin elini öpmeyin /Mukaddes değil elleri /Bilin ki tac da kudret de /Emeğidir çıplak elin.)
Şiirlerini topladığı birçok divanı vardır. Ayrıca Kürt dili,tarihi ve folkloru üzerine de eserler verdi. 1979 yılında İsveç’e göç etmek zorunda kalan Cegerxwin, ardında kuşaklara büyük bir miras bırakarak 1984 yılının böyle bir Ekim’inde hayata veda etti.
Cegerxwin emeğin, emekçinin, yoksulların, ezilenlerin, halkların ve direnişin şairi olarak şiirleriyle yaşıyor.
Anısına saygıyla…