Tutuklu Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel, 16 Eylül’de İzmir’de yapılması planlan mitinge çağrı yaparak ‘Aleviler arası birlik dayanışmayı güçlendirerek Alevi kimliğinin özgürleşmesi için mücadele edelim’ dedi
Alevilere yönelik baskı ve şiddet ortamının arttığı son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı eliyle de okullara imam atılması proje olan ve kamuoyunda ÇEDES olarak bilinen uygulamaya karşı Aleviler 16 Eylül’de İzmir’de miting düzenleyecek.
Yaklaşık 7 yıldır Sincan Cezaevi’nde tutulan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, bu baskı politikalarına dair PİRHA’dan Dilan Sümbül’ün sorularını yanıtladı.
Tuncel, Alevi kurumlarının ve Eğitim-Sen’in düzenleyeceği 16 Eylül Cumartesi günü İzmir mitingine çağrı yaparak “Alevilerin, Kürtlerin inkâr imha ve asimilasyon politikalarına karşı sürekli ve örgütlü bir mücadeleye ihtiyacı vardır. Yine kadınların eşitlik ve özgürlük mücadeleleri de örgütlü olmak dışında devletin tüm olanaklarını kendi iktidarını güçlendirmek için kullanan iktidara karşı örgütlü bir kadın gücü, örgütlü halkın gücü ile mücadele yürütürsek kazanırız” ifadelerini kullandı.
Alevilerin birliğini engellemeye yönelik adımlar
Alevi toplumunun beklentilerini karşılamayan AKP iktidarının Alevilere yönelik faaliyetleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Tuncel, “Türkiye’de Alevi inancına yönelik baskı, asimilasyon ve inkâr politikalarının yeni olmadığını biliyoruz. Alevilerin eşit özgür yurttaşlık taleplerini görmezden gelerek, Alevilerin inançlarını tanımayıp cemevlerinin kimi ihtiyaçlarını gidermeyi büyük bir adımmış gibi pazarlamaya çalışan siyasi iktidarın asıl hedefinin Alevi inancını bir yandan Cumhurbaşkanlığına bağlı kurdukları daire başkanlığı aracılığıyla denetim altında tutmak, diğer yandan da Alevilerin birliği ve dayanışmasını engelleyerek bağımsız olarak örgütlenmelerini engellemek olduğunu sanırım Alevi toplumu çok net görmektedir” dedi.
Mücadele zorunlu görev
Anadolu-Mezopotamya Aleviliğinin büyük mücadele direnişi ve yenilgiler deneyimi olduğunu vurgulayan Tuncel, “Alevilere yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları yeni değil. Bu baskı politikaları Alevilerin varlığını, kimliğini, kültürünü koruma ve özgürlüğünü sağlamasını engellemektedir. Sayısı 20 milyondan fazla olan Alevilere yönelik aşağılayıcı, ayrımcı şiddet politikaları, Alevi inancını inkâr eden politikalara karşı örgütlenmeli ve mücadele etmesi bir seçenekten ziyade zorunluluktur” ifadelerini kullandı.
Alevilere yönelik inkâr ve asimilasyon politikaları yeni değil diyen Tuncel “Aleviler arası birlik dayanışmayı güçlendirerek Alevi kimliğinin özgürleşmesi için mücadele etmektir. Bu baskı politikaları Alevilerin varlığını, kimliğini, kültürünü koruma ve özgürlüğünü sağlamasını engellemektedir. Sayısı 20 milyondan fazla olan Alevilere yönelik aşağılayıcı, ayrımcı şiddet politikaları, Alevi inancını inkâr eden politikalara karşı örgütlenmeli ve mücadele etmesi bir seçenekten ziyade zorunluluktur” şeklinde konuştu.
Tuncel sorulara şöyle cevap verdi:
- Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ (ÇEDES) projesi kapsamında, birçok kentte okullara imam ve din görevlisi atandı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
“Zorunlu din derslerinin kaldırılması, cemevlerinin ibadethane sayılması, Alevi dergâh ve tekkelerinin açılarak Alevi inancının gelecek kuşaklara aktarılması eşit, özgür yurttaş olarak Alevi inanç kimliğinin Anayasal güvenceye kavuşması, talepler etrafında örgütlenmek ve talepleri toplumsallaştırarak örgütlü güç haline getirmekle mümkündür. “Hak verilmez alınır” sözü bir slogan olmaktan ziyade tarihsel bir gerçekliliktir. Türkiye’de 2. yüzyıla Kürtsüz, kadınsız, Alevisiz bir anayasa ile girmemelidir. İktidarın anayasa çalışması ittifak kurduğu gerici güçlere bakınca dinci, milliyetçi, cinsiyetçi ve militarist bir karakterde olacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok. Aleviler cumhuriyetin 2. yüzyılında tıpkı Kürtler gibi varlığını, inancını korumak ve Anayasal güvenceye kavuşması için aktif bir çalışma içinde olmalı.
Devletin dini olmaz
Devletin tüm inançlara eşit mesafede olması gerekir. Devletin dini olmaz. Ancak insanlığın başına bela olmuş bugün yaşadığımız ekonomik, siyasi, kültürel, ekolojik krizlerin temelini oluşturan ulus-devletler toplumu insanları denetim altında tutmak için dini bir araç olarak kullanmaktadır. Bugün Türkiye’ye yönelenlerin esas aldığı erkek, Sünni, Türk ulus devleti de Türkiye’deki toplumsal barışın önündeki en temel engeldir. Türkiye’deki farklı inanç ve kimlikleri yok saymakla Türkiye halklarına tek tip elbise giydirmek istemektedir.”
- 16 Eylül’de İzmir’de okullara imam atanması (ÇEDES) projesinin iptali, laik eğitim ve eşit yurttaşlık talebiyle Aleviler ve Eğitim-Sen’in ortaklığıyla miting gerçekleştirilecek. Mitinge dair görüşlerinizi alabilir miyiz?
“16 Eylül’de İzmir’de Alevi kurumları ile Eğitim-Sen’in ortak geliştireceği eşit yurttaşlık, laik eğitim ve ÇEDES projesinin iptali talepleriyle yapılacak olan mitinge İzmir halkımızın güçlü şekilde katılmaya davet ediyorum. Alevilerin, Kürtlerin inkâr imha ve asimilasyon politikalarına karşı sürekli ve örgütlü bir mücadeleye ihtiyacı vardır. Yine kadınların eşitlik ve özgürlük mücadeleleri de örgütlü olmak dışında devletin tüm olanaklarını kendi iktidarını güçlendirmek için kullanan iktidara karşı örgütlü bir kadın gücü, örgütlü halkın gücü ile mücadele yürütürsek kazanırız.
Bugün iktidardakiler güçlü olduğu için değil, bizler muhalefet, örgütsüz ve dağınık olduğumuz için Türkiye de bu halde. Bu gidişata dur demek ellerimizde, yeter ki gücümüzün ve rolümüzün farkına varalım.”
ANKARA