Cumartesi Anneleri yasak gerekçesi ile her hafta sonu Galatasaray Meydanı’nda gözaltına alınıyor. Kayıp yakını İkbal Eren, “Devletin bana bir borcu var. Kayıplarımızın akıbetini bize söylemek zorundalar” dedi
Türkiye’nin karanlık yılları olarak bilinen 1980 askeri darbenin ardından ülkede binlerce kişi devletin kontra güçleri tarafından sokak ortalarında katledildi, kaçırıldı, gözaltına alınıp kaybettirildi.
Galatasaray Meydanı’nı kendileri için “hafıza mekanı” olarak gören Cumartesi Anneleri’nin bu ısrarı, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği “ihlal” kararına rağmen 23 haftadır “yasak” gerekçesiyle engelleniyor.
20 Kasım 1980’de gözaltında kaybettirilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, iktidarın Galatasaray Meydanı için verdiği eylem yasağını MA’dan Ergin Çağlar’a değerlendirdi.
Hayrettin Eren 43 yıldır kayıp
İstanbul Gayrettepe Emniyeti’nde 43 yıl önce kaybedilen ağabeyini hala aradıklarını dile getiren Eren, dünden bugüne tüm arayışlarının ve yaptıkları başvurularının sonuçsuz kaldığını söyledi. Eren, “Gözaltına alındığını biliyorduk, gözaltı kayıtlarında ismi de vardı ama soruşturma açılmasının ardından ağabeyimin isminin yer aldığı defterdeki o sayfa yoktu. Ağabeyim ve 5 arkadaşı beraber gözaltına alınmıştı, hatta ağabeyimin arabası da emniyetin önündeydi. O dönem orada birçok insanın öldürüldüğünü duyuyorduk. Sonraki süreçlerde ağabeyimin arkadaşları, çıkarıldıkları mahkemede birçok kez ağabeyimi istediler. Her defasında bizlere ‘burada yok, biz almadık’ cevapları aldık” diye belirtti.
Ülke gündemine girdi
21 Mart 1995 tarihinde gözaltında 58 günlük işkencenin ardından katledilen Hasan Ocak için başlatılan ilk Galatasaray Meydanı’nı eylemini hatırlatan Eren, “O eylemle yalnız olmadığımızı anladık. Ülkede o kadar çok kaybın olduğunu bu eylemlerle anladık. Eylemlere katılım arttıkça, kayıplar ailesinin ne kadar çok olduğunu anladık. Meydandaki eylemler daha sonra ülkenin gündemine bomba gibi oturdu” ifadelerini kullandı.
Mücadelede annelerimizi kaybettik
Meydan’daki eylemlerini 700’üncü haftaya kadar sürdürdüklerini kaydeden Eren, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedef göstermesinden ardından keyfi bir şekilde eylemlerinin yasaklandığını belirtti. Eren, “O günden bugüne meydan bize yasaklandı. O meydan bizim için çok önemliydi. Meydan kayıplarımızı unutturmamak adına bir hafıza mekanıdır ama devlet orayı yasaklayarak hem kayıplarımızdan geçirmeye hem de Cumartesi Anneleri unutulsun, yok olsun, vazgeçsinler, hakikat arayışı yok olsun ve ülke gündeminden ‘kayıp’ olgusu düşsün diye yasakladı. Çünkü devletten hesap soruyorduk ve ondan dolayı devlet rahatsız oldu. Bu mücadelede annem (Elmas Eren) de dahil çok annemizi yitirdik. Ne annelerimizi ne de kayıplarımızı unuttuk. Vazgeçmeyeceğiz. Benim annem yaşamını yitirdi, mücadeleyi bugün ben sürdürüyorum, benden sonra da çocuklarım sürdürecek. Birilerinin keyfi uygulamalarıyla vazgeçmeyeceğiz. Kesinlikle biz orada olmaya devam edeceğiz” dedi.
Suç işliyorlar
Yaptıkları eylemlerin Anayasal bir hak olduğunu ve bu hak kapsamında meydana gittiklerinin altını çizen Eren, “Biz orada her gözaltına alındığımızda, bir kez daha suç işlediklerini düşünüyoruz. Gözaltına alınıyor olmam hiç umurumda değil. Evet, işkenceden rahatsız oluyorum ama bunu yapanlar suç işliyorlar. İstedikleri kadar engellesinler. Devletin bana, anneme ve aileme bir borcu var. Kayıplarımızın akıbetini bize söylemek, faillerini yargılamak zorundalar” diye konuştu.
Demokrasinin yolu Cumartesi Anneleri’nden geçiyor
Eren, Cumartesi Anneleri’nin eylemleri sonucunda başka kayıpların yaşanmadığını ifade ederek, “Bu ülkedeki insanların Cumartesi Anneleri’ne borcu var. Kayıplar mücadelesi herkes için verilen bir mücadeledir” dedi. Galatasaray Meydanı’nın geri alınması için toplumsal desteğin zorunluluğuna vurgu yapan Eren, “Buradaki mücadeleye sahip çıkın. Özellikle bu ülkede demokrasi talep eden herkesin bu mücadeleyi sürdürmesi gerekir. Bu ülkede demokrasinin yolu Cumartesi Anneleri’nden geçiyor” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL