6 Şubat depremlerinin üzerinde yedi ay geçti… On bir il başta olmak üzere yüzbinlerce insanı etkileyen depremler sonrasında çocuklar da -eğer yaşamlarını kaybetmedilerse- pek çok hak ihlali ile karşı karşıya kaldı. Bu ihlallerin izlenmesi çocuk odaklı kriz yönetimi için önemli ipuçları oluşturması bakımından önemli.
FİSA Çocuk Hakları Merkezi de depremin yedinci aydında bir izleme bülteni yayımladı. Merkez bu bülten ile depremler sonrasında yaşamını kaybeden, yaralanan, refakatsiz kalan, özgürlüğünden yoksun bırakılmış, kurulan barınma alanlarında yaşayan çocukların durumuna dair bilgi vermeyi ve çocukların yaşadığı hak ihlallerini görünür kılınması çabasını desteklemeyi amaçladığını söylüyor.
İlk bültenin teması da yaşam hakkı olmuş. Bültende 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen merkez üssü Elbistan ve Pazarcık olan Kahramanmaraş merkezli depremlerde resmi rakamlara göre yaşam kaybı 50 bin 783 olduğu belirtiliyor. Ancak resmi makamların yaşamını kaybedenler arasında bulunan çocuk, kadın, engelli, mülteci gibi ayrıştırılmış verilere yer vermediği belirtiliyor. Ve bu verilere erişmenin önemi üzerinde duruluyor.
Evet, çocuklara ilişkin hak temelli ayrıştırılmış veri ihtiyacı yıllardır çocuk hakları hareketi tarafından dile getiriliyor. BM Çocuk Hakları Komitesi de Türkiye’ye ilişkin tavsiyelerinde hep aynı konuya yer veriyor: Çocuklar için ayrıştırılmış veri üret. Çünkü ayrıştırılmış veri çocukların maruz bırakıldığı ihlallerin boyutuna dair bilgi edinmeye, ihtiyaçların tespit edilmesine, hak ihlallerinin görünür olmasına, faillerin hesap verebilir olmasına olanak tanıyor. Hem elinizde veri yoksa geleceğe dair bir politika geliştirmek de, çocukların içinde bulundukları riskleri önlemek de mümkün olamıyor.
Çocuğun yaşam hakkına odaklanan izleme bülteninde deprem sonrasında ortadan kaldırılmayan ihmallerin yol açtığı ihlallere de yer veriliyor: 10 Şubat 2023- 20 Ağustos 2023 tarihleri arasında, en az 16 çocuğun inşa edilen çadır/konteyner kentlerde ya da göç etmek zorunda kaldıkları illerde önlenebilir ihmaller nedeniyle ölümle sonuçlanan yaşam hakkı ihlaline maruz kaldığı açıklanıyor. Yaşamını kaybeden çocukların en az 9’unun mülteci olduğu da ayrıca vurgulanıyor.
Bültende ele alınan konulardan biri de deprem sırasında Adıyaman İsias Oteli’nin yıkılması sonucu 26’sı KKTC’den voleybol turnuvası için gelen çocuklar olmak üzere 65 kişinin yaşamını kaybetmesi.
Bültende de hatırlatılmış: Adıyaman merkezdeki Hocaömer Mahallesi’nde bulunan İsias Otel 1990-1991 yıllarında Bozkurt ailesi tarafından aile apartmanı olacak şekilde tasarlanmış ve inşaata başlanmış. Adıyaman İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Özgür Tunç’a göre inşaat aşamasında binanın yarım kalması nedeniyle yaklaşık on yıl kadar kaba inşaat olarak atıl vaziyette durmuş, bu süreçte hava koşullarına maruziyetten korozyona uğramış. Otelin sahibi Ahmet Bozkurt’a göre ara verilmesinin nedeni 1995 yılında yaşanan ölümlü bir iş kazası imiş.
2001 yılında İsias Oteli’nin sahipleri apartmanı otele çevirmiş. 2005 yılında otelin yatak kapasitesi 35’ten 65 odaya çıkarılmış. Otel lobisinde bulunan bazı kolonlar da bu süreçte kesilmiş. Ayrıca binanın çökmesinin ardından yazılan raporlara göre kaçak bir sekizinci kat da çıkılmış.
Deprem anında otelde KKTC’deki Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nden Adıyaman’a voleybol turnuvası için gelmiş yıldız kız ve erkek voleybol takımlarıyla beraber veliler ve öğretmenlerden oluşan 39 kişilik bir kafile konaklamaktaymış. Kafile 3 Şubat Cuma günü Adıyaman’a gelerek otele yerleşmiş, kolejin iki takımı da ilk maçlarını kazandıktan sonra depremden önceki pazar akşamı kutlama yaparak otele dönmüşler ve ne yazık ki depremde otelin yıkılması sonucunda kurtarılmamışlar….
Otelin yıkılmasıyla ilgili olarak Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Beşi tutuklu ile toplam yedi sanık bulunuyor. Diğer davalardan ayrılan dosyaya ilişkin iddianamenin yıl sonuna kadar çıkması ve yargı safhasına geçilmesi bekleniyor.
Adıyaman’da görülecek dava sadece İsias Oteli’nde yaşamını yitiren 26 çocuk için değil çocuk odaklı afet yönetimine sahip olmayan bir ülkede depremde ve sonrasında yaşamını kaybeden, ihlale maruz kalan tüm çocuklar için adalet talebi anlamına geliyor… En azından davayı izlemek, yakınlarını kaybedenlerin yanında olmak, seslerine ses katmak da bize düşüyor.