Aktivist Salwa Qeqa, Jîna Emînî’nin katledilmesiyle birlikte İran’da başlayan ayaklanmanın sınırları aşan küresel kadın dayanışmasını ortaya çıkardığını belirtti
İran’ın Tahran kentinde 22 yaşındaki bir Kürt kadını olan Jina Emînî’nin, 16 Eylül 2022’de ‘ahlak polisleri’ tarafından başörtüsünü kuralına göre takmadığı bahanesiyle katledildi. Jina Emînî’nin katledilmesinin ardından İran ve Rojihilat Kurdistan’da kadınların öncülüğünde “Jin, jiyan, azadî” ayaklanması başladı.
Kadın hakları savunucusu aktivist Salwa Qeqa, İranlı kadınların bir yıldır verdiği mücadeleyi ve halk ayaklanmasına ilişkin NuJinha’dan Zourhour Mecherguı’ye değerlendirmelerde bulundu.
‘Entelektüel farkındalık ortaya çıktı’
Jîna Emînî’nin katledilmesinin dünyayı aşan küresel bir kadın devrimin kıvılcımı olduğunu belirten Salwa Qeqa, “Özgürlük ve dayanışma için ayağa kalkan tüm dünya kadınları İran’daki zulme tepki gösterdi. Başlangıçta şu soru sorulması gerekiyor; Jina neden ahlak polisi tarafından o şekilde katledildi? Başörtüsünü çıkardığı için mi? Bu konu bize Rıza Pehlevi’nin kral rejimine karşı yaptığı darbenin ardından iktidara gelmesinden bu yana açıklığıyla bilinen 1926’da laik ve ilerici düşünceyi savunduğu İran tarihine geri götürüyor. Toplumların sömürgecilik felaketine rağmen dünyada olup bitenleri anlamaya ve bilmeye başladığı birinci ve ikinci dünya savaşları sayesinde o dönem açıklık tanındı, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da bir tür entelektüel farkındalık ortaya çıktı” dedi.
‘İran’da devlet şiddeti ve kökten dincilik derinleşti’
İran’da 1926 darbesinden sonra “modern İran’ın kurucusu Rıza Pehlevi” ile zorunlu başörtüsü takmanın 1936’da kaldırıldığını hatırlatan Salwa Qeqa, kadınların benzeri görülmemiş pek çok haktan yararlanması nedeniyle Batı’nın ilerlemesinin taklit edilmeye çalışıldığını söyledi. 1963 seçimlerinde kadınların oy kullanma hakkını elde etmesiyle aykırılık ilkesinin kaldırıldığını ifade eden Salwa Qeqa, “Okullar karma hale getirildi. Evlenme yaşı 14’ten 18’e çıkarıldı, çokeşlilik kaldırıldı, aile koruma kanunu çıkarıldı, kürtaj hakkına izin verildi. Ancak 1979’da siyasal İslam’ın iktidara gelmesiyle tecrit, devlet şiddeti ve kökten dincilik derinleşti. Bu, iktidarın tekelleşmesinin ve özgürlüklerin olmadığı siyasi sistemin baskısının bir sonucudur” dedi.
İran kadınlarının mücadelesi
İran’ın bugün yaşadığı ayaklanmanın kadın devriminin sonucu olduğuna vurgu yapan Salwa Qeqa, “Onlarca yıllık sessizliğin ardından bir anda patlamıştır” diye konuştu. İranlı kadınların tarihteki mücadelelerinin bugünkü ayaklanmaya yansıdığını ifade eden Salwa Qeqa, “1970’li yıllarda özgürlük ve tam eşitlik talep etmek için yola çıktılar ve mücadele yürüttüler. O dönem ilerici güçler durumu kontrolü altına aldılar. Pehlevi dönemindeki ilerici güçler özgürlük ve eşitliği sağlamada güçlü ve etkili olmasına rağmen, onların arkasında sömürgeci ve emperyalist güçler vardı. İran’ın zenginliğini kontrol etmek için çalışıyorlardı. Durum böyleyken İslami güçlerin İran’daki hükümeti nasıl kontrolü altına aldığını merak ediyorum. İran’da yaşananların bedelini kadınlar ödüyor. Emperyalist güçler çeteler iktidara gelene kadar onlara yardım ediyorlar” sözlerini ifade etti.
‘Din ve devletin birbirinden ayrılması gerekiyor’
İran’da Humeyni ile siyasal İslam’ın iktidara geldiğini, kadınlara zorunla başörtü kuralının dayatıldığını, kız çocuklarının okullarda cinsiyet ayrımına maruz kaldığını söyleyen Salwa Qeqa, kadınların elde ettiği kazanımların yok edildiğini belirtti. 1979’dan bugüne bakıldığında kadınların bu gerici zihniyete karşı baskı görmesine rağmen taleplerini sürekli dile getirdiğine dikkat çeken Salwa Qeqa, “16 Eylül 2022 tarihinde Jina Mahsa Amini’nin katledilmesine kadar bu baskılar devam etti. Genç kadın Jina Mahsa Amini insanlık dışı bir şekilde katledildi. İnsan haklarını tanımayan, kadınların ilerlemesini istemeyen ve bunun için her türlü baskıyı devreye koyan bir iktidar var. Bu din ve siyaset arasındaki bağın bir sonucudur. Din ve devletin birbirinden ayrılması gerekiyor” diye konuştu.
‘Küresel feminist dayanışma ortaya çıktı’
Jina Emînî’nin katledilmesiyle İran’ın sınırlarını aşan bir küresel feminist dayanışmanın ortaya çıktığına vurgu yapan Salwa Qeqa, İranlı kadınların sokağa çıkmasının bir meydan okuma olduğunun altını çizdi. Salwa Qeqa, “İran’da devlet baskısı, katliamlar, tutuklamalar artık bir süreklilik haline gelmişti. Kadınlar zulme meydan okuyup sokaklara çıktı. Bu kadın direnişinin övülmesi gerekiyor. Baskıcı bir otorite tarafından yönlendirilmeyen bu kadınlar, özgürlüklerine olan inanç ve cesaretle sokaklara çıkıyorlar. Jina Mahsa Amini’nin katledilmesi tüm dünya kadınları tarafından kınandı” dedi.
‘Kürtler Ortadoğu’nun yol göstericisi haline geldi’
Yapılan anlaşmalarla Kürdistan’ın 4 parçaya bölündüğünü söyleyen Salwa Qeqa, “Kürtlerin elde ettiği ilerici güç batılı ve hatta bölge ülkeleri için korku kaynağı oldu. Eğer bölge bağımsız olsaydı ve batı bu bölgeyi bölmeyi planlamasaydı, Kürtler Ortadoğu’nun yol göstericisi ve ekonomik bir gücü haline gelirdi. Ancak sonuca baktığımızda Ortadoğu’yu sosyal ve siyasal olarak kontrolü altına alan egemen güçler, Ortadoğu’nun gelişmiş ve ilerici bir yer olmasını istemiyor.
Önder Abdullah Öcalan, uluslararası bir komplo sonucu İmralı’da tecrit altında tutuluyor. Benim deyimimle dönemin filozofu Abdullah Öcalan, Kürtlerin özgür sesi olduğu için tutuklandı. Önder Abdullah Öcalan, Kürtler için bölünmeye ve birleşik bir devlet kurulmasına inanmıyor, bunun yerine Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine benzer şekilde Kürt bölgelerinde bir arada yaşama ve özerklik fikrini taşıyor. Bölgeyi yok eden, kadın haklarını tanımayan, özgürlük, eşitlik ve demokrasiye inanmayan siyasi duruşların dışında, İran kadın kurtuluş devrimine destek vermek ahlaki ve insani bir meseledir” dedi.
DIŞ HABERLER