Okullar bugün açılırken krizin eğitime yansımasını değerlendiren eğitimciler, eğitimin ticarileştiğine dikkat çekerek, krizden dolayı velilerin, öğrencilerin ihtiyaçlarını alamadıklarını söyledi
Okulların bugün açılması ile öğrenci ve velilerin yaşadığı sorunlar yeniden gündemde. Halkın yaşadığı ekonomik kriz eğitim ihtiyaçlarını da etkilerken, çocukların tamamlanamayan eksikleri bu yıl daha fazla. Evlerin mutfaklarında süren kriz artık okul sıralarında da hissedilecek.
Beslenme çantasına meyve koymak mümkün değil
Eğitimin mali boyutunu değerlendiren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, Çocukların beslenme çantalarına sağlıklı besin girmediğini belirterek, “Beslenme çantasına meyve koymak mümkün değil, incirlerin fiyatı 80-90 TL olmuş. Şeftaliyi 50 TL’den alıyorsunuz çok ciddi sorunlar var. Kırtasiye malzemeleri inanılmaz düzeyde, önlük fiyatları almış başını gidiyor ki, bakan bile açıklama yapmak zorunda kaldı. Zorunlu olmadıkça çocukların önlüklerini değiştirmeyin diye. Artık bakanlık da görüyor yoksulluğu, sefaleti ama tali önlemler alıyor. Okullarda bir öğün ücretsiz öğle yemeğinin çocukların hem devamını artıracağı, hem okul dertlerini önleyeceği hem de var olan çocukların da bu ücretsiz öğle yemeğiyle çok daha sağlıklı bir biçimde derslerine kendilerini verebileceği ve morallerinin de yüksek olacağından bahsetmiştik” ifadelerini kullandı.
Ücretsiz yemek hakkı almalıyız
Bir diğer sorunun da kayıt parası olduğuna dikkat çeken Kurul, 20 binden başlayarak 100-800 bine kadar çıkan kamu okulları arasındaki farklılıklara göre fiyatlandırmanın arttığı eğitimin ticarete dönüşmesi sorununun yaşandığına vurgu yaptı.
Çocukların çok erken saatlerde kalkıp okula gittiğine de değinen Kurul, “Çocukların bir kısmı kahvaltı yapmadan okula gidiyor. Okulda bu çocukların cebinde harçlık yoksa kantinde yükselen meyve suyu, ayran, su fiyatlarını düşündüğümüzde uzun saatler boyunca aç ve susuz kalması söz konusu. Açlık ve susuzluğun ikisi birlikte çocukların biyolojik, fiziksel gelişimlerini son derece olumsuz etkileyecek bir konu. Karnı doymamış ve yeterli içme suyuna ulaşamamış çocuk kendini derse veremez, bir süre sonra yoğun bir baş ağrısı yaşar. Bu yüzden öğretmenlerimiz şunu söylüyorlar; çocuklar ikinci, üçüncü saatten sonra başını masanın üstüne koyup uyuyor mu dinleniyor mu belirsiz bir şey yaşıyor. Tabi bu durum çocukların başarılarına da yansıyacak bir durum. Ücretsiz öğle yemeği, okullarda temiz suya erişim hakkını mutlaka almamız gerekiyor bu bütçe döneminde” dedi.
Eğitim masrafı karşılayamıyorlar
Türkiye’de yaşayan nüfusun yüzde 90’ının temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını vurgulayan Eğitim Sen Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Emine Akşahin ise, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım ihtiyaçlarını birçok insanın karşılayamaz durumda olduğunu söyledi. Çocukların yoksulluk içinde yaşamak ve büyümek zorunda kaldığını belirten Akşahin, “Türkiye’de her gün artarak devam eden bir enflasyon var ve bir kriz yaşanıyor. Hem de çok boyutlu bir kriz yaşanıyor ama biz eğitim ve ekonomik boyutuyla ele alırsak neredeyse nüfusun yarısından fazlası çocuğunun eğitim masrafını karşılayamayacak ve çocuklar o eksiklikle okulla gidecek. Aslında bizim bir mücadele hakkımız var. Kamusal, eşit, anadilde, laik ve demokratik bir eğitim mücadelemiz var” şeklinde konuştu.
Eğitim ticari bir araç haline getirildi
Türkiye’de eğitimin ticari bir araç haline geldiğine, piyasalaştığına işaret eden Akşahin, devlet okullarının dahi çoğunluğunun özel okul statüsüne getirildiğini kaydetti. Her veliden öğrencisi için “eğitim masrafı” adı altında para istendiğini paylaşan Akşahin, “Devlet ve iktidar kendi yapması gereken kendi sorumluluğunda olan öğrencilerin eğitim masrafını karşılama, ücretsiz eğitim durumunu, sorumluluğunu ailelere yüklemiş durumda. Şu anda okulların bütçesinin yüzde 90’ını veliler karşılıyor. Çünkü Türkiye’de eğitime ayrılan bütçe maalesef birçok kamusal kuruma ve alana ayrılan bütçeden çok daha az. Kırtasiye grubu dediğimiz o araç gereçleri bile çoğu velilerimiz karşılayamayacak şekilde bir yoksulluk yaşamakta. Haliyle bu eğitime, sağlığa, ulaşıma da yansıyacak. Biz eğitimi çocuklarımıza götürmek zorundayken devlet ve iktidarın sorumluluğundayken en ücra köşedeki çocuğumuza bile eğitim götürülme zorundalığı varken maalesef ki çocuklarımıza eğitime erişim engeli koyuyoruz” dedi.
Deprem bölgesinde eğitim sorunu
Adıyaman Deprem İl Koordinasyonu’ndan aktivist Zehra Yanardağ da krizin deprem bölgelerindeki çocuklara etkilerine işaret etti. Çocukların ihtiyaçlarının karşılanabileceği alanların kalmadığını belirten Yanardağ, deprem kentlerinde çocukların çok boyutlu sorunlarla yüz yüze kaldığını ekledi. Çözümün “az devlet çok toplum” olduğuna değinen Yanardağ, “Eğitimin parasallaştığı, devletin eğitim sistem modelini farklı bir noktaya evirttiği bir süreçte daha laik, demokratik, anadilde eğitimin hâkim kılındığı, parasız eğitimin daha hakim olduğu bir sürece evirilmesi gerekiyor. Çocukların kendi bireysel ihtiyaçları doğrultusunda bir eğitim programı geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Kaynak: JinNews