Yeşil Sol Parti, hazırlık çalışmaları kapsamında Ankara’da merkezi konferansını gerçekleştiriyor. Konferansta Yeşil Sol Parti Eşsözcüleri İbrahim Akın ve Çiğdem Kılıçgün Uçar söz aldı
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) yeniden yapılanma ve inşa süreci kapsamında gerçekleştirdiği “Büyük Konferans”, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde başladı. “Rêxistin Azadî ye, (Değişim ile Özgürlüğe)” şiarıyla gerçekleştirilen konferansa 800 delege katıldı.
Divan seçimi ve saygı duruşuyla başlayan konferansın açılış konuşmasını, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın ile Çiğdem Kılıçgün Uçar yaptı.
İlk olarak söz alan Akın, tutuklu siyasetçileri selamlayarak konuşmasına başladı.
Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiğini ve bu zaman diliminde konferanslarını gerçekleştirdiklerini vurgulayan Akın, “Uzun bir süredir Türkiye halklarının çoklu bir kriz kıskacında zorluklar yaşadığını tespit etmiş ve bu tespitimizi çeşitli kanallardan kamuoyu ile paylaşmıştık. Toplumsal sorunlarımızdan, çökmekte olan ekonomiye, ırkçı-mezhepçi eğitimden yaşam tarzı dayatmasına, ayrımcı cinsiyet politikalarından ekolojik yıkıma kadar hayatın her alanı AKP-MHP iktidarı eliyle katlanılamaz hale getirildi” dedi.
Bedelini herkes ödüyor
Ülkede yaşanan ana krizin sebebinin Kürt sorunundaki çözümsüzlük olduğuna dikkat çeken Akın, “Bu krizin içerisinde Türkiye halkları debeleniyor. Bu krizin bedelini Türkiye halkları ödüyor” dedi.
Kobanê Davası ile yargılanmak istenenin sadece aktif sorumluluk almış arkadaşlarının olmadığını dile getiren Akın “bu süreç bir bütün olarak bizim yargılanma sürecimizdir” ifadelerini kullandı.
Tecrit vurgusu
Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çeken Akın, tecrit meselesinin bir kişiye uygulanan politika olarak anlaşılmaması gerektiğini belirterek, “Buradan herekse sesleniyoruz; mesele bir kesime yönelik bir tecrit politikasıyla başlamış ancak bütün Türkiye’nin temel olarak muhatap olduğu anti demokratik hukuksuz, insan haklarına aykırı evrensel normlara aykırı bir politika bu ülkede uygulanıyor” dedi.
Akın konuşmasında yerel seçimlere ilişkin ise “Biliyorsunuz seçim sonrası bu iktidar, seçim günü yerel seçimlerin startını verdi. Türkiye’de yaklaşık 7 yıldır kayyumlarla karşı karşıyayız. 15 milyonun iradesini gasp eden saray rejimi karşısında bu dönem bütün halkımızla beraber bu kayyım rejimini bertaraf etmeye hazırlanıyoruz. Alacağımız kararlarla önümüzdeki yol haritasını çıkartırken, kayyum rejimine karşı duracağız ve bir daha ülkeye gelmemesini sağlayacağız” ifadelerini kullandı.
Dimilki lehçesi ile selamlama
Akın’ın ardından söz alan Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, konuşmasına Kürtçe’nin Dimilki lehçesinde “Diyoruz ki kadınlar, erkekler, emekçiler kalkın. Biliyoruz ki güneş karanlıktan sonra doğar. Yolumuz açık olsun” diyerek başladı.
HDP yenilmedi
Meşakkatli, emek dolu bir tarihsellik ve günceliğin içinde olduklarını söyleyen Uçar, “HDP’nin birikiminin, kazanımının ve paradigmasının özü üzerinden bir aradayız. HDP’ye inanan, güç veren, emek veren bütün arkadaşlara sonsuz teşekkürler. HDP’nin paradigması AKP tarafından yenilememiştir. Yeşil Sol Parti’nin mücadele pusulası emek verdiğimiz HDP paradigmasıdır” diye belirtti.
ÇEDES ve kadın kazanımları
Kadın kazanımlarının hedef alındığı ifade eden Uçar “Adalet Bakanı bir önceki yasama dönemi bittiğinde büyük bedellerle kazandığımız nafaka hakkını elimizden alınacağını söyledi. Özellikle Medeni Kanunu’nda yapılacak bir düzenleme ile nafakayı hedef alıyor. Yine biliyorsunuz torba yasa ile birlikte bir infaz düzenlemesi yapıldı ve kadın katilleri, taciz ve tecavüz failleri serbest bırakılıyor. Son 2 ay içerisinde 110 bin kişi cezaevinden serbest bırakılmış. Yine bir başka proje var ÇEDES Projesi okulların açıldığı dönemde okullara manevi danışmanlar atanıyor. Dolayısıyla kısaca anlatmaya çalıştığım bu başlıklar gündemimizde kadın konferansımızda da uzun uzun konuştuk yol haritamızı belirledik” dedi.
Cenazelere işkence
Kürt sorunu bir inkar ve imha sorunu diyen Uçar “Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet Ana’nın kızı Hezni İnan’ın yanmış elbiseleri geçtiğimiz günlerde bir poşet içerisinde ailesine teslim edildi. Buradan şunu söylemek gerekiyor; esas ve gerçek gündemlerimiz bunlar olmalı. Bu kırılmadan ne Kürt halkının ulaşmak istediği hedefe doğru yol alabiliriz, ne de Türkiye halklarının ulaşmak istediği hedeflere ulaşabiliriz” sözlerini kullandı.
Uçar konuşmasına şöyle devam etti;
Hasta tutuklular ve cezaevleri
Buradan sorumlulara ve iktidara sesleniyoruz; o mezarlar Kürt halkının tarihidir, o mezarlar bizim tarihimizdir. İnan ailesine gönderdiğiniz poşetten iki şey çıktı; birisi devletin vahşeti ve kırımı, diğeri ise Kürt halkının direnişi. Bu halk diz çökmedi çökmeyecek, bu halk biat etmedi etmeyecek. AKP’nin yeni yüzyıl vizyonunda cezaevleri de var. Yeni cezaevi yapma hayali olan bir iktidarla karşı karşıyayız. Cezaevlerinde işkence, ölümler, siyasi rehineler var. Cezaevlerinde hukuksuzluğu ve rehine siyasetini hatta bir ölüm rejiminin uygulandığını görmemiz gerek. 2022 yılında cezaevlerinde 81 kişi hayatını kaybetti, 561 ağır hasta tutsak var. Bin 500’den fazla hasta tutsak var. Erzincan L Tipi Cezaevinde yaşamını yitiren 70 yaşındaki kanser hastası Şakir Turan’a bu devletin Adli Tıp Kurumu ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verdi. Ailesi gidip kendisi ile görüştüğünde hastanenin bodrum katında en soğuk en özensiz, en sağlıksız yerde ailesiyle vedalaşması bile zar zor yapıldı ve hayatını kaybetti.
Madımak failinin serbest bırakılması
Bundan bir hafta sonra Erdoğan ATK kararını beklemeden Madımak Katliamı faillerinden Hayrettin Gül’ü serbest bıraktı. 14 Eylül de Madımak katliamın zamanaşımına uğrama tarihidir arkadaşlar. Cumhurbaşkanı bu affetme ile bir mesaj gönderiyor; bu dava bitmiştir zaman aşımına uğramıştır ve bu katliamı gerçekleştirenler bu ülkenin cumhurbaşkanı tarafından affedilmiştir, suçsuz bulunmuştur. Alevi toplumunun bu konuda yürüttüğü mücadelenin yanında olduğumuzu kaydetmek isterim.
Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananlar
En son Dêyrazor’da yaşananlar bir provokasyon. Bu devlet kendi içinde kriz yaşıyor ve bunu aşmak için Kürt sorununu derinleştirmeye ve Kürt halkının kazanımlarına müdahale etmeye yöneliyor. Son iki hafta içerisinde İran, Irak, Rusya, Körfez ülkelerine seferler düzenlendi, bu seferlerden Kürt halkının kazanımlarına savaş açma kararı çıkardılar. Deyrazor’da yaşanan provakasyonu bütün dünya seyrediyor. İŞİD çetelerini bize Arap aşiretleri olarak göstermeye çalıştılar. Açıkça ifade edelim, Deyrazor’da yaşanan ikinci bir Kobanê kuşatmasıdır. O gün Kobanê’nin düşmesini bekleyenler, bugün Deyrazor’da yaşananların müsebbibidir, failleridir. Kobanê ve Rojava’da bugün mücadelesini yürüttüğümüz tüm dünyaya örnek olan bir ortak yaşam örneği var. HDP nasıl ki Kobanê direnişi karşısında halkların ortak direnişini savunduysa Yeşil Sol Parti olarak Arap ve Kürt halkının ortak mücadelesini sahiplenmeye devam edeceğiz.
‘Tecridi konuşmak bile tecrit edilir hale getirildi’
Kürt sorunu aslında inkara dayalı bu inkarın en derinleştiği yer tecrittir. Çünkü tecrit Kürt sorununda inkardır. Bu inkar üzerinden dört bir taraftan savaş devam ediyor. Öyle ki tecrit konuşmak bile tecrit edilir hale getirildi. Yeşil Sol Parti olarak alanlarda vekil arkadaşlarımızı mücadele arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili her söz ciddi saldırıyla karşı karşıya kalıyor. Yaptığımız doğru. Çünkü bize saldıranlar Kürt halkının kimliğini dilini kültürünü tarihini tanımayanlardır. Ne kadar saldırırlarsa saldıranlar biz tecrit var demeye devam edeceğiz bu tecridin kaldırılması için mücadele edeceğiz.
Sadece Kürtlerin sorunu değil
İmralı tecridi sadece Kürtlerin sorunu değildir bütün ülkeye yayılmış bir rejim haline geldi. Özgür ve eşit bir yurttaş olarak yaşamak isteyen Kürt halkının kaderiyle Türkiye halkının kaderi umduğumuzdan daha fazla ortaklaştı. Dolayısıyla ekoloji mücadelesinde, emek, kadın mücadelesinde yan yana gelişlerimizin her biri tecrit mücadelesinde yan yana gelmek durumunda. Cumartesi Annelerinin her hafta gözaltına alınması, öğretmenlerin ters kelepçe ile gözaltına alınması 3-4 insanın en temel demokratik hakkı olarak bir araya gelmesine izin verilmemesi tecrit rejiminden bağımsız değildir. O yüzden tecrit Türkiye sorunudur, hepimizin mücadele etmesi gereken bir alandır.
Siyasetçilerden görüş aldık
Önceki dönem eş genel başkanlarımız ve cezaevlerindeki arkadaşlarımızdan, sürgünde olan arkadaşlarımızdan görüş aldık. Selahattin Demirtaş’tan Figen Yüksekdağ’dan Gültan Kışanak’tan, Alp Altınörs’ten, Sebahat Tuncel’den, Leyla Güven’den Mahir Sayın’dan Ertuğrul Kürkçü’den Nasrullah Kuran’dan yeni dönemin inşasında konferansa giderken yapabileceklerimiz konusunda katkılarını istedik. Bir araya getirdiğimiz komisyonumuz arkadaşlarımız gönderdiği bilgi ve belgelerden faydalandı. Buradan sizler aracılığınızla hem sürgünde olan arkadaşlarımızla hem de cezaevlerinde olan arkadaşlarımıza selam olsun. Demokratik uzlaşı özgür bir siyaset ve evrensel hukuk bizim temel ilkelerimiz. Bugün demokratik siyaseti Türkiye’de en büyük güç durumuna getirmek durumundayız. Bu çerçevede devletin her yerden bize saldırdığı yerde bizlerin mücadelemizi büyütmek hepimizin görevi.”
Konferans, delegelerin yeni döneme dair tartışmalarıyla devam ediyor
Ayrıntılar geliyor…